Çok uzun bir bölüm oldu, benim için rekor diyebilirim. Düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi lütfen yazın.
İyi okumalar dilerim 💙
46 dan sonra
Terastaydı Ali, Ezo ile çılgınca bağırmalarının üzerinden tam yarım saat geçmişti. Ezo ise yirmi beş dakika önce uykusunun geldiğini söyleyerek evine gitmişti.
Acaba seslerinden rahatsız olan olmuş muydu? Kendisi rahatsız hissetmişti fakat içindeki öfkeyi dışarı atmak için de böyle bir şeye ihtiyacı vardı.
Ağır adımlarla merdivenlere yöneldi ve evinin olduğu kata inmeye başladı. Kapısının önüne geldi. Anahtarla kapıyı açtı ve girdi. Ev zifiri karanlıktı. Karanlığı sevmezdi ki Ali. Ona abisinin öldüğü ve sonsuz bir yalnızlığa gömüldüğü o tüneli hatırlatırdı.
Montunu çıkarttı, astı, ayakkabılarını çıkarttı, yorgun adımlarla oturma odasına ilerledi, koltuğa oturdu ve arkasına yaslanıp tavanı izlemeye başladı.
Bu evi benimseyememişti, çok kasvetliydi. Sahi Ali bu eve neden taşınmıştı?
Başasistan olamamıştı fakat buna üzülümüyordu, çünkü; kendisinden daha çok Nazlı'nın hak ettiğini düşünüyordu. Puan tablosuna göre Ali önde olabilirdi ama Ali görevini terk etmiş ve ceza almıştı. Bu Nazlı'yı öne geçiren bir ceza olmuştu. Hem Nazlı iletişim konusunda Ali'den daha iyiydi.
Bugün Tanju Hoca hastanenin Locked-in Sendromlusu olduğunu iddia etmişti, gerçekten öyle miydi? Kendini işe yaramaz hissetmişti.
Babası yerine koyduğu Adil Hocası onu neden yalnız bırakmıştı? Artık Ali' ye "Çocuk" diye seslenmeyecek miydi?
İlk, tek ve son aşkı olan kadın, ilk arkadaşı olan kadın; Nazlısı ile neden ayrılmışlardı? Ali onu çok özlemişti, o Ali'yi özlememiş miydi?
Bu ve bu gibi sorulara zihninden cevap ararken göz kapaklarının ağırlaştığını hisseti. Kollarını birbirine bağladı, koltukta yan döndü ve kaşık pozisyonunu aldı. O kadar bezgin ve yorgundu ki göz kapaklarının kapanmasına engel olamadı.
------------------
Uzun bir süredir yatağına uzanmış bir şekilde tavanı izliyordu. Demir'in evlilik teklifinden sonra Açelya çekip gitmişti. Nazlı onu rahat bırakmak adına aramamış ve bütün akşam odasını yerleştirmişti.
Bugün Ali'nin yanında kendini tutmakta o kadar zorlanmıştı ki. Ali'nin onu umursamadığını anladığı an taktığı bir maske idi bu, odasına girdiği an düşürdüğü ve saatlerce yatağında ağladığı bir maske. İçten içe Ali'nin onu hala sevdiğini bildiği halde kendini bunu yapmaktan geri alamıyordu.
Ali idi o, bazı duyguları daha tanımıyordu, bazı şeyleri algılamakta hala güçlük çekiyordu. Otizm Ali'nin hayatının bir parçasıydı ve Nazlı bunu bile bile onunla bir ilişkiye başlamıştı, bundan hiçbir zaman şikayetçi değildi. Ama bazen zor geliyordu bazı şeyler, o da etten kemikten bir insandı sonuçta.
Telefonunun sesi ile düşüncelerinden sıyrıldı, Gülin arıyordu.
"Efendim Gülin?"
"Uyumuyorsun değil mi Nazlı? Saat geç oldu ama sana söylemem gereken bir şey var, söylemeden içim asla rahat etmeyecek."
"Bir şey mi oldu?"
"Akşam hastane çıkışında, siz gittiniz ben durakta bekledim ya. Ali'yi gördüm, öyle tek başına üzgünce oturuyordu hastanenin bahçesinde. Onu öyle yalnız görünce dayanamadım gittim yanına, Ezo'yu sordum; gitti dedi sonra ne dedi biliyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eksik Bir Şeyler Var! (AlNaz)
FanfictionHadi biraz özlem giderelim. Mucize Doktor dizisindeki Ali ve Nazlı karakterleri için yazılmış, bölümleri birbirinden tamamen bağımsız olan kurgudur.