Melek, babasından gizli George'yi yanına çağırılmasına emir eder. George önceden Türk topraklarına eş bulmak için gelmişti. Askerler George'nin topraklarına ayak basar ve ev göremez ama birkaç dikili, küçük meşe ağacı ve sopaya takılı paçavra görürler. Aramaya başlarlar ama ortada bir şey yok. Tam ayrılacak iken bir çukur içinde örtülü Türk topraklarından çalınmış Isparta halısı gördüler. Görür görmez etrafına üşüşürler. Halıyı kaldırırlar. George gözünü açar ve üç beş asker toplanmış.
-Sen George musun? diyorlardı bir ağızdan
-Evet ben George Haster im der demez atın sırtına kaldırıp atarlar. George bağırır tepinir ama askerlerin kılıç kınını görür ve ses çıkarmaz. Türk topraklarına varırlar. George bakar kalır. Kendi kuracağı toprakları da böyle olsun ister. Tarlalarda boş olan yok hatta buğdaylar yola sarkmış. Tarlalara bakarken ak pak, beyaz tenli bir kız görür. Aşık olur ama askerler fark eder kılıçlarını George'ye gösterirler. George önüne dönmek zorunda kalır. Önüne dönünce büyük bir saray karşısına çıkar. Ağzı açık kalır ama hepsini aklına not ediyordu. O sırada içeri girerler.
