-1

439 41 52
                                    

Hyunjin derin bir nefes aldı. Gözlerine, ruhunun ve bedeninin yorgunluğu yansımış, teni buz gibi soğuk ve solmuş. Gecenin ikisinde ailesinden habersiz dışarı çıktı ve korkuluklar ile çevrili tepeye tırmandı üşenmeden.

Son günlerdeki net kararını gerçekleştirmek adına korkuluklara tırmandı ve ayaklarını tepeden aşağı sarkıtarak oturdu. Bütün Seul gözüküyordu buradan. İzlemeye başladı memleketini. Son kez baktı, gece olmasına rağmen hala ışıl ışıl parıldayan şehre. Ardından bir ses duydu. Tam arkasından gelmişti. Kafasını yavaşça çevirdi. Biri gelip onu öldürse daha memnun olurdu.

Fakat tahmin ettiğinin aksine, eli yüzü düzgün, kendisi gibi genç bir oğlan görünce hüsrana uğradı. Oğlan gelip aynı kendisi gibi oturdu korkuluklara. Hyunjin şaşkınlıkla ona bakıyor, yüzünü inceliyordu. Yaşına göre keskin bir çene hattı vardı. Saçlarının kapattığı gözleri, gördüğü kadarıyla bile çok güzeldi. Burnu özenle yerleştirilmiş gibi, dudakları pespembeydi.

Oğlan daha fazla dayanamayıp ona döndü. Bu sefer o incelemeye başladı uzun saçlıyı. İlk dikkatini çeken yer küçük yüzüne karşın oldukça dolgun olan dudaklarıydı. Dolgun, pembe ve büyüktü. Dokunmamıştı ama yumuşacık olduğuna yemin edebilirdi. Beyaz teninde yukarı çıktı. Burnu yüzüne orantılıydı. Gözleri 'ben masumum' diye bağrıyordu resmen. Saçlarına baktığında dokunmak istedi. Çok güzel taşıyordu uzun saçı. Sonunda incelemesi bittiğinde karşısındaki oğlanın gözlerini alamadığı dudaklarını araladı Jeongin.

"Neden buradasın?"

Dudaklarına çekinmeden bakan oğlan sonunda bakışlarını çekti ve gözlerine çıkarttı.

"Yorgunum. Uzun bir uyku çekmek istiyorum ve uyanmamak"

"Neden?"

"Saçma gelebilir ama konuşma problemlerim var."

"Benimle konuştun ama"

"Yapacağım şeyden eminim. Bundan sonra dertlerimin küçümsenmesinin  önemi kalmayacak yani"

"Şu dünyada bir insana yapılacak en kötü şeylerden biri de sorunlarını küçümsemek"

"Peki sen?"

"Yenildim"

"Kime?"

"İnsanlara"

Hyunjin baktı sadece karşısındaki oğlana. Ne demek istediğini anlamamıştı. Jeongin bunu farkedince dudaklarını araladı.

"Beni sevmiyorlar. Ben de onlarla savaşmak yerine onların istediğini yapıyorum"

"Ailen?"

"Ailem beni seviyor. Hemde çok"

"O zaman?"

"Bende senin gibi düşünüyordum küçükken. Ailemin sevgisi yeter, başka kimseye ihtiyacım yok diyordum ama öyle olmuyormuş. En az bir kişi arıyor insan. Bu zamana kadar bir tane sevgilim bile olmadı. Flörtlerim oldu ama kimseyle öpüşmedim bile. Hatta bunu kullandım hayatta kalmak için. Biriyle öpüşene kadar intihar etmeyeceğim dedim. Çünkü 100 yaşımada gelsem kimsenin beni sevmeyeceğini biliyorum"

Ne diyeceğini bilemedi Hyunjin. Küçük bir şey gibi gözüküyordu fakat değildi. Kendisininde dediği gibi, insanların sorunlarını küçümsemek bir insana yapılacak en büyük kötülüklerden biri. Derin bir nefes aldı.

"Benimle konuştun"

Hyunjin kaşlarını çattı.

"Yani?"

"Artık intihar etmen için bir neden yok"

"Bu intiharım için neden değildi"

"Neydi?"

"Bilmem. Sanırım... son isteğimdi"

"O zaman..."

Jeongin birden korkuluklardan indi. Hyunjin daha ne olduğunu anlayamadan belinden tutulup geriye çekildi. Ayaklarının yere basması ile şokla gözlerini araladı. Hyunjin'in elleri istemsizce omuzlarında dururken Jeongin kollarını Hyunjin'in beline sardı.

"Ben senin son isteğini gerçekleştirdim, sıra sende"

Hyunjin, anlamadığını belirten bakışlar atarken, Jeongin, üstüne yürüyerek korkuluklara yasladı bedenini.

"Biriyle öpüşmeden ölmek istemiyorum derken ciddiydim"

Hyunjin afalladı duyduğu şey ile. 'En fazla ne olabilir ki' diyerek kollarını boynuna doladı ve kendisine çekti Jeongin'i. Pembe ve yumuşak dudaklar birbiri ile dans etmeye başlarken Jeongin kollarını dahada sıkılaştırdı.

Dudakları dans ederken dilleride girdi araya. Nefessiz kaldıklarında geri çekildiler. Bir kaç saniye nefeslenmenin ardından tekrar buluşturdular dudaklarını.

Jeongin bir elini uzun saçlara daldırdı. Tekrar nefessiz kaldıklarında ayrılmak için geri çekildiler. Jeongin geri çekilirken Hyunjin'in alt dudağını dişleri arasına aldı ve bıraktı.

"Önce senin isteğin, sonra benim isteğim. Ne dersin?"

Hyunjin nefeslerini düzene sokarak konuşmaya başladı.

"İnsanlar yeteneklerimi görmüyor. Sürekli tek dedikleri şey 'Yüzünü kullan'. İğrenç teklifler bile aldım. Fakat bunları birine anlattığımda 'Bu dert mi?' diyor. Bu yüzden kimseye anlatamıyorum"

"Eminim yaptığın her şeyde en iyisisindir. Yüzünü kullanmana gerek olmaycak kadar pürüzsüz bir şekilde işleri yapabiliyorsundur. Bunlar seni yoruyorsa saygı duyarım"

Hyunjin bir şey demeden kendine çekti Jeongin'i. İkinci bir öpüşme başlattı. Bu sefer daha kısa süren öpüşmenin ardından, Jeongin küçük bir buse kondurdu Hyunjin'in dudaklarına.

"Eğer seni översem intihardan vazgeçer misin Hwang Hyunjin?"

"Eğer seni seversem intihardan vazgeçer misin Yang Jeongin?"

Aslında ikisi de aynı sınıftaydı. Tabi malum sebeplerden ikiside hiç konuşamamıştı birbirleriyle. Fakat görüldüğü gibi karşılıklı duygular besliyorlardı.

Ne olursa olsun, ne zaman olursa olsun, nasıl olursa olsun, bir gün derdinizin dermanını bulacaksınız. O zamana kadar sabredin. Sorunlarınızı küçümsemeyin, küçümsenmesine izin vermeyin. Size yapılmasını sevmediğiniz bir şeyi karşınızdakine yapmayın. Her zaman pozitif olun, pozitif enerji yayın. Kimse sevmese de dünyada bir yerlerde, en az bir kişi sizi seviyor, unutmayın. Sizi seviyorum. Çok değerlisiniz✨💛

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Umarım beğenirsiniz🙆‍♀️💜

 Umarım beğenirsiniz🙆‍♀️💜

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Suicide | HyunInHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin