Her zaman kalabalık yerlerde boşluk hissi doldururdu bedenini Jungkook'un ve her zaman yutkunması biraz daha zorlaşırdı. Geçmişi hatırlamak istemiyordu çünkü anılarının her birisini zihninde her detayıyla görebiliyordu ve bu rahatsız ediciydi. Yerinde kıpırdandı.
Otobüsten inmesine birkaç durak daha vardı. Oturuşunu dikleştirdi, bunun onu düşündüklerinden alıkoymasını ummuştu fakat kısa bir süre sonra dirseğini camın bitimindeki çıkıntıya koyduğunda omuzları düştü tekrardan. Kendini küçük hissediyordu.
Telefonunun kilidini açıp çalma listelerinde gezindi biraz ve kasvetli havanın aksine hareketli bir listeye tıkladı. Çözümün böylesine kolay eylemlerde olmasını çok isterdi.
Etrafındaki insan yığını azalırken otobüs ineceği durağa yanaştı. Ayaklanıp kapının önüne geçti.
Yansımasına baktı, kötü görünmüyordu ama kendisi biliyordu ki daha iyi göründüğü zamanlar olmuştu. Üstünden zaman geçmiş olsa da Jungkook daha iyi hissettiği zamanları hatırlıyordu. Zaman acımasızdı ve kimse için akış yönünü değiştirmiyordu. Gözlerini kendi yansımasından kaçırdı.
Asfalta adımını attığında gözlerini refleksle gökyüzüne çevirdi. İşte şimdi küçük hissediyor olmak onu üzmüyordu. Gözlerini kapatıp bir süre de yalnızca karanlık bir görüş ve etrafındaki şehrin sesiyle orada dikildi. Telefonunun çalmasıyla başını kademe kademe indirdi.
Ve gözlerini açıp elini ceketinin cebine attı. İsminin bilinmediği bir yerde olmayı çok isterdi. Çağrıyı yanıtladı.
"Efendim hyung."
"Jungkook, bugün geliyorsun değil mi stüdyoya?"
"Evet. Şimdi indim otobüsten."
"Tamamdır. 15 dakikaya burada olursun o zaman." Yoongi daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi ve Jungkook kesinlikle arkadan gelen sesleri duyabiliyordu.
Büyük ihtimalle stüdyodaki her şeyin yerli yerinde ve sorunsuz olduğundan emin olmaya çalışıyordu.
Onaylayan mırıldanmalar döküldü dudaklarından ve telefonu Yoongi'nin siparişleri ardından kapattılar.
Yoongi ilk kez Jungkook'u stüdyosunda bir şeyler yaratmak için ağırlayacaktı ve Jungkook, Yoongi'nin hevesli olduğunun farkındaydı.
Kendisi pek hevesli sayılmazdı, daha çok tedirgindi. Elindeki eski kapaklı defteri sıkı sıkı tutuyordu ve yazdığı şeyleri birleştirip seslendirmekten çekiniyordu.
Fazlasıyla canını yakacak olsa da en azından seslendirip düşüncelerini bir şekilde somutlaştırabilirdi.
Belki de böylece zihnindekilerle vedalaşabilirdi ve eğer şansı yaver giderse belki canı artık bu kadar acımazdı da.
Elindeki defteri mümkünmüş gibi daha da sıkıca kavradı. Korkuyordu.
Jimin'in ne yaptığını merak etti kaldırımda ilerlerken. Onun da canı acıyor muydu? Acımamasını diledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vivid: jikook
Fanfiction3 yıllık ilişkilerine son verdikleri o mutfak masasında Jungkook oldukça kararlıydı. Eğer Jimin'in istediği buysa o da geri adım atmayacaktı. Fakat o günden beri Jungkook'un defterleri yalnızca Jimin hakkındaki şarkılarla doluydu.