2

16 0 0
                                    

Daha önce bekletilmekten hiç hoşlanmadığımın üzerine basmıştım.

Fakat Taehyung bu konuda gerçekten berbattı.

Yarım saati aşkın bir süredir ayakta beklemekten uyuşmuş bedenimi, baştan aşağı sirkelemiştim. Saatin her geçen dakika yer değiştiren yelkovanı, sabrımın sınırlarını zorluyordu.

Daha fazla beklemenin bir anlamı yoktu. Arka tarafta, tanımadığım birkaç adamı toplamış, koyu sohbete dalan Jin'in olduğu yöne baktığımda daha da stres olmuştum. Aniden ayaklanarak kapıya doğru hareket ettim. Bu ter kokusunun hakim olduğu, berbat yerden çıkmak için son adımlarımı attığım sıra başımı yukarı kaldırdım ve Taehyungla göz kontaklarımızın birleşmesi bir oldu.

Geldiğine sevineceğim kısmı çoktan geçmiştik.

Gözleri birini arar gibi etrafına bakınıp duruyordu. Çok geçmeden tekrar bana dönmüştü. "Neredeler?" göz devirerek histerik bir şekilde sırıttım."Sana da selam Taehyung, "

"Seninle geyik yapmaya gelmedim buraya, ayrıca gelmem için ısrar eden sendin. Ona göre ayağını denk al."
Tehditkar sözlerinin ardı arkası kesilmezken, sinirimi bozmayı yine ve yine başarmıştı. Kabul edin, Kim Taehyung çekilmez biriydi.

Boşta kalan ellerimi ceplerime yerleştirerek adımlarımı izlemeye koyuldum. Adımlarımla aynı sıra ıslığımın ritmini de tutturuyordum. Durakladığım zaman, bizi gören Jin hışımla ayağa kalkarak selamlamaya hazır hale geçmişti. Fakat yüzünde tuhaf bir ifade yer alıyordu. Taehyung'un olduğu yöne, gözleri her an yuvasından çıkacak gibi bakıyor, büyükçe bir yumruyu yutkunarak boğazından geçiriyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışırken şaşkınlığıma bir yenisi eklenmişti.
Elini uzatarak kekelemeye başladı. "S-selam, Jin ben. Jungkook kısaca bahsetmiştir, değil mi dostum?"

"Aslında pek bahsettiği söylenemez, memnun oldum." Elini uzatırken, bana doğru göz ucuyla bakarak onayımı beklemişti. Memnuniyetsizce kaşlarımı çatarken, Jin'in kolundan tutup sağımızda kalan tarafa hışımla çekmiştim. Yanına sokularak kulağına fısıldadım hemen."Heyecan mı yaptın lan? Hiç senlik değil bu davranışlar." Taehyung'un eline koz verecek her davranıştan kaçınıyordum. Bu yüzden işlerin yolunda gitmemesi delice korkutuyordu. Ağzımdan çıkacak her cümleyi kurnazca seçiyor, yüzündeki mimiğe kadar hesap ediyordum.

"Yanında İlah taşıdığının farkında mısın kook?! O.. kusursuz biri."

"Abartıyorsun, saçmalıyorsun da." Onu kıskanmıyordum. Sonuçta bir yönde iyi olması beni ilgilendirmezdi. Sadece sıradan, züppe bir ayyaşın tekiydi. Tanrı aşkına ondan daha iyi yüze sahip binlerce insan vardı.

"Dalıp gitmenden ne kadar hak verdiğin belli oluyor." Ağzımı açmış konuşacakken omzumu pat patlayan elleri yavaşça çekilmişti üzerimden. Lafı da yediğime göre her şey yolunda gidiyordu. Ne konuşacaklarını kaçırmamak adına peşinden koştum.

"Bizimkilerle işini halledersin, lazım olursa şuradaki masadayım."
Jin, karşıdaki masayı işaret ederek Taehyung'a göz kırpmıştı. İfadesiz bir yüzle -cevap verme gereği bile duymadan- boşta kalan geniş kanepeye yayılmıştı.

Ceplerinden birkaç çeşit uyuşturucuyu ortaya sererek aynı hızla pazarlığa geçmişti. Masada duran, uzun ve oldukça kemikli parmakları damarlı bir görüntü yaratmıştı. Saç tutamları ıslak alnına yapışmış, geniş omuzlarıyla dimdik duruyordu.

Ve ben Taehyung'u izlemekten söylediği tek bir kelimeyi dinleyememiştim. Ters giden bir tuhaflık sezmiştim, birinin beni sarsıp kendime getirmesine ihtiyacım vardı şuan. Kafamı bozan birtakım değişiklikler..

"Sence jungkook, hangisi sana uyar?" Far görmüş tavşan gibi Taehyung'a döndüm aniden. Sanki düşüncelerimi duymuşu ve dinliyor nuyum diye  test ediyordu beni. "Hm? Haa.. fark etmez."

Yanlış bir şey söylemişim gibi kaşlarını havaya kaldırarak dudaklarını birbirine bastırmıştı. "Gel benimle." Sürekli emir vererek konuşuyordu fakat bu beni rahatsız eden bir durum değildi. Olayları farklı yerlere çekecek kadar önemsemiyordum karşımda duran adamı.

Kimsenin olmadığı, haki rengi duvarların hakim olduğu dar bir koridora varmıştık. Bir kaç oda vardı ve hepsinin kapısı kapalıydı. Müziğin sesi neredeyse hiç gelmiyordu, sessiz bir yerdi bu yüzden. "Ne söy-" şu uzunca bahsetmiş olduğum parmaklarından biri dudaklarımın ortasında yer edinmişti. Şaşırdığım kısım burası değildi tabi ki. Ardından alt dudağımı hafifçe okşamaya başlamıştı. Ne yaptığına anlam verememiştim. Üstüme doğru eğilmiş ve aklımın ucundan bile geçmeyecek bir şey yapmıştı. Dudağımın kenarında hissetiğim ıslaklık Taehyung'un diliydi.

Dudağımın kenarını yalayarak geri çekilmişti. Bağırıp çağırabilirdim, ne halt ettiğinin hesabını sorabilirdim. Fakat sadece anın şokunu yaşıyordum. Kendisi de yaptığının farkına yenice varmış olacak ki başını eğerek başka yöne bakmıştı "Ben, şey.. sarhoş olup olmadığını kontrol ettim sadece."

Hepimiz Taehyung'dan daha yaratıcı bir yalan beklerdik, değil mi? Sabahtan beri ağzıma iki lokma şey atmıştım, onlar da midemden yok olmuşlardı  bile. Birbirimize bu kadar yakın durmamız, iki kelimeyi bir araya getirmezken şuan yaşadığım bu durum normalmiş gibi davranmamız fazlasıyla çelişkiliydi. Ama hayat böyleydi, önce kabullenir sonraysa daha büyük şaşkınlıkları yaşardık.

Ne zaman buradan kurtulacağımızı düşünürken içeriden yayılan gürültü  sesleri ortamı sarmıştı. "Siktir, polisler olmalı." Taehyung arkasında beni bırakıp çıkışa doğru ilerlerken olduğumun yönde beliren silahlı polisle bir adımı bile sollayamamıştı. "Olduğun yerde kal, benimle geliyorsunuz!" Daha öncesinde başıma gelmeyen bu durum için içimden lanetler yağdırıyor, ne kadar şaçma bir günün içinde olduğumu düşünüyordum. Sanırım bu gün hiç bitmeyecekti ve ben gerçekten şanssız biriydim.

........

Kısa süren keyifli (!) yolculuğumuzn ardından Seul'un merkezine kurulmuş, küçük bir karakola varmıştık. Taehyungla aynı arabaya sığıştırılmıştık. Nasıl bu kadar rahat olabildiğini anlamıyordum. Tüm yol boyunca bacaklarını sonuna kadar açmış, neredeyse duyulmayacak bir tınıda ıslık çalmıştı. Hatta geldiğimizi bile kolunu dürtmesem anlamayacaktı. Fakat şuan kendi derdime düştüğüm için bu konunun üzerinde duramayacaktım.

Kolumuz çekiştirilerek içeriye sürüklenmiştik. İlk kapının karşısında duran banklara oturtulmuştuk. Yanımızda duran görevliler üstleri olduğunu tahmin ettiğim bir adama olan biteni özetliyorlardı. Başımızda dikilen koruma havalası olan komiserin gözü üzerimizdeydi.

Taehyungun ağzından

Durmadan olaylı geçen hayatımda tamamen özgür olmak, bedenimi istediğim gibi kullanmak istiyorum sadece. Demirli dikenli boyalı açık kapalı nasıl istersem öyle. Evet ben gündüzü iyi biliyorum ama geceyi de gündüz kadar iyi tanımak istiyorum ; iyisiyle eğlencesiyle ve pisliği ile.

Hastanenin o nahoş kokusundan nefret eden fakat her defasında ezbere bildiği o kokuyu iliklerine kadar içine çekmek zorunda kalan o çocuk gibiydim. Daha o zaman anlamıştım, verilen tesellinin, girdiğin bataklıkla her defasında daha da boyadığını. Eskiden karanlıktan korkardım fakat düşme tehlikesi katlanmamı sağlar, görmezden gelirdim. Çünkü karanlıktan kaçan yolun sonuna ulaşamazdı. Ve sonra sıcak bir duşa girerek görmezden gelirdim. Sıcak korumaz, yakardı. Ve ben yanmayı sevdiğimi o zaman anlamıştım. Ölümü düşünürdüm sürekli, ölümden öncesi yaşamaksa eğer. Merhamet ederdim, kendime yaptığım bir haksızlık olduğunu bilmeden. Acıyan merhametim değil, açtığım yaralardı. Sürekli bir savunma mekaznizasmı içindeydim. Başkası tarafından öldürülme ihtimaline karşın kendim alırım canımı diyen bir günahkâr gibiydum. Çizgiyi aşıp kendimi korurken başkasının canını alıncaya kadar.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 30, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bad Drugs | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin