1. Bölüm ~Yetimhane~

508 32 17
                                    

Bir çok insanın aksine rüzgârı çok seviyorum. Bu boş yetimhanede fırsat buldukça burda rüzgârı hissetmek için pencereye oturuyorum. Yine müthiş bir rüzgâr daha. Ağâcın dallarını savururken yaprakların hışırtısı bana huzur veren tek ses.
"Beste 5 dakikaya yemekhanede ol yoksa bugünde aç kalacaksın (!)"
Gerçekden mi? Huzurumu kaçırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Yetimhane görevlisinin sesine kulak asmayarak rüzgarı seyretmeye devam ettim. Keşke bu rüzgâr yaprakları alıp götürdüğü gibi benide bir tarafa savursa. Burda daha fazla kalmak istemiyorum. Açıkcası bıktım. Kendi hayattımda kendi kurallarıma göre oynayamıyorum. Burdan kurtulmak için daha 1 senem var. Henüz 17 yaşındayım. Reşit olmama az kaldı. 9 yıldır burda olmama rağmen hala buraya alışamadım. Yada hiç bir zaman alışmak istemedim.
"Beste.."
İsmimi duymamla beraber kafamı sesin geldiği tarafa çevirdim. İrem bana doğru geliyordu.
"Bir sorun mu var İrem?"
Karşıma oturup gözlerini gözlerime dikti.
"Neden yemeğe gelmedin?"
Umursamadan kafamı cama yasladım ve izlemeye devam ettim.
"Neyin var? Hasta felanmısın?"
Cevap vermek istemiyordum. Boğazımda oluşan yumruyla ağlamamak için savaş veriyordum. Konuşsam sanki her şey mahvolacak gibi. Dayanamayacakmışım gibi.
"Beste bana anlatabilirsin? Ben senin arkadaşınım öyle değil mi? Hadi anlat neyin var?"
Konuşmayacakdım. Konuşamazdım.
"Beste beni duyuyormusun? Anlat dinliyorum ya neyin var!?"
Anlatamam işte İrem zorlama git.
"Neyim var biliyormusun.."
Sessizce ve acı bir ses tonuyla çıkmıştı sesim. Gözlerimi İreme diktim.
"Aslında bakarsan hiç bir şeyim yok İrem. Bir ailem bile yok."
Gözlerim dolmuştu ama ağlamayacakdım. Tekrar sokağa hışırdayan yapraklara çevirdim kafamı. Yetimhanenin büyük bir bahçesi vardı etrafı uzun duvar ve onun üstüne çekilmiş dikenli bir tel. Tellerdede elektirik sistemi varmış sanırım dokunduğun an elektirik çarpıyor. Beni güldürebilen tek şey burda elektirikli teller. Bazen kuşlar konuyor. Kondukları gibi uçmaları bir oluyor. Anlayacağını kaçmak imkansız. Tellerin ardındaki yola baktım. 3. Katta olmama rağmen yinede uzaktı. İleride bir anne ve çocuk. Küçük kızının kolundan çekiştire çekiştire eve götürüyor. 'Keşke senin yerinde olabilsem küçük kız'. Gözümden akan yaşı elimin tersiyle sildim.
"..Beste ordamısın?"
İremin sesiyle düşencelerimden sıyrıldım.
"Yanlız kalmak istiyorum."
"Eminmisin?"
Kafamla onayladım. İrem kalkıp yavaş adımlarla bomboş odada beni yanlız bırakmıştı. Gökyüzü yine bambaşka bi ton almış. Mavimsi ama grinin tonlarından. Bacaklarımı kendime çekip dizlerime kafamı koydum. Yanlızlık gerçekden paylaşılmayan tek şey. Kafamı kaldırıp toparlanmaya karar verdim. Bu böyle olmıcak zaten birazdan herkez yemekden döner. Yetimhane 4 katlıydı. En üst katta sınıflar ve kütüphane vardı. 3 ve 2. Katında odalar. Her odada 20 kişi kalırdı. Altlı üstü ranzalarda. Aralarında dolaplar vardı. 1. Kâtta müdürün odası lavabolar ve yemekhane vardı. Bide buranın bi altı daha var. -1 bodrum olarak kullanılıyor sanırım ama oraya şimdiye kadar giren olmadı. Arada yetimhane görevlileri yanlarında bir öğrenciyle giriyor. Daha sonra onu evlatlık ediniyorlarmış. Onu görmüyoruz. Yetimhanenin kütüphanesine girmek için 4. Kattın merdivenlerini birer birer çıkmaya başladım. Koridorun sonunda bir cam vardı ve ordan içeriye giren loş ışık aydınlatıyor. Gerçekden ürktücü. Burda bi cinayet işlense kimse duymaz. Düşüncelerimden sıyrılıp adımlarımı hızlanırdım. Kütüphanin kapısını açıp içeriye girdim. Geniş bir odaydı ve sıra sıra konulan uzun raflar vardı. Burda milyonlarca kitap olsa gerek. Kimisi bu kıs geldi. Yapılan bağıslarla. Raflara göz gezidirirken ayak sesi duydum. Sagıma soluma baktığımda hiç bir şey göremedim. Korku flimlerdeki yerlerdeki gibiydi. Karanlık iyice çökerken hızlıca bir kitap seçmeye çalıştım. Burası rutubet kokuyordu. Havalnsa gerçekden iyi olucak. Rafdan bir kitabı alıp kapıya doğru yürürdüm. Kapının kulpunu çevdiğim an yere düşen kitap sesleriyle duraksadım. Arkama dönüp etrafa baktım. Kendi kendine düşecek değil ya. Biri olmalı.
"Kim var orda..?"
Yavas yavaş raflara doğru yaklaştım. İçimdeki ses 'beste gitme' derken yürümeyi kesmedim. Merakıma yenik düşmüştüm. Iki rafın ortasında durup ileriye baktım. Yerde bir kaç kitap vardı. Kimse yoktu. Kıtaplarımı kaldırsam yoksa kütüphaneden mı çıksam diye çelıskide kalmıştım. 'Buraya kadar geldin kaldır şu lanet kitaplarıda bir an önce odaya git.' İç sesime hak vererek. Yerde duran kitaplara yavaş adımlarla yürüdüm. Yerdeki kitapları elime aldım. Merakla kitabın ismine baktım.
-Ölüler diyarı-
Bu nasıl bir kitap böyle? Ilk sayfasını açıp bombos kağıdın ortasında yazılanları sesli okudum.
-Nasıl öleceğini hiç düşündün mü??-
İyice korkmaya başlamıştım. Kitabı yerine koyduğumda kapının kapanış sesini duydum. Hızlıca kapıya yöneldim. Kulpu aşağa indirip asıldım ama açılmadı. Affaladım. Bir kaç kez daha denedim. Kilitlenmişti. Telaşla kapıyı daha çok cekmeye basladım.
"Hey yardım edin hey kimse yokmu burda kilitli kaldım!?"
Bi yandan kapıyı tekmeliyor bi yandan bağrıyordum. Pes ederek kapının önüne diz çöktüm. Neler oluyor? Ağlamaya başlamıştım iyice kararan hava yüzünden daha çok korkmaya başlamıştım. Zamanın varken kaçacakdın Beste. Salak salak salakk!..
Kafamı kaldırı etrafa baktım. Ürkütücü ve kimsenin olmadığını tahmin ettiğim bu odanın sonunda bir kapı ilişti gözüme ilk kez fark ediyordum. Burda bir dolap vardı. Çekmişler. Kapıya doğru yürümeye başladım. Siyah demirden olan kapıyı biraz zorladım ve açıldı. Burası kapkaranlıkdı. Lamba aradım ama yoktu. Oda küçükdü. Mide bulandırıcı bi kokusu vardı. Kurban bayramında ölen hayvanların cesetleri gibi. İğrenç. Karsıda bir kapı daha vardı altı demir ustunde küçuk bir cam. Içeriye hafif ışık ve araba sesleri geliyordu. Hemen o kapı ya koştum. Açmaya çalıştım ama olmadı. Çektim ama kilitliydi sanırım. Karanlık odadan cıkacakken siyah demir kapı arkamdan kapandı ve bi anda kilitlendi. Şimdi boku yedin Beste.

¤ karanlık sırlar ¤Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin