"Herşey senin yüzünden oldu!... Sen suçlusun!..." Kadının televizyon ekranına yansıyan yüzünden sanki ateş fışkırıyordu. İlaydanın içini birden tuhaf bir sıkıntı kapladı. İçine gömüldüğünü koltukta zar zor doğrularak, televizyonun kumandasına uzandı. Filmin sonunu izlemekten vazgeçmişti. Ancak kanalları değiştirdikçe hoşnutsuzluğu artıyordu. Yaz tatilinin son günlerinde evde oturup tembellik yapmaya, televizyon izlemeye, internete bağlanıp imvu sohbet odalarında dolaşmaya karar vermişti. Ama şimdi bunların hiçbirini yapmak istemiyordu. Televizyonu kapatıp mutfağa giderek buzdolabının kapağını açtı ve içine şöyle bir göz gezdirdi. Annesinin diyet yiyecekleri, doğranmış havuçlar, salatalıklar, haşlanmış sebzeler vardı. Dört kişilik mutfak masasının başına geçerek, bir önceki gün yarım bıraktığı çikolatasını yemeye koyuldu. Üzerinde limon resimleri olan, soluk renkli, buruşmuş masa örtüsünü eliyle düzeltti. Bu örtüyü on yıl önce anneler gününde, Ceren ile birlikte hediye etmişlerdi. Babası onları bir mağazaya götürmüş, sunduğu birkaç seçenekten birini beğenip almalarını söylemişti. Annesi seçtikleri örtüyü çok beğenmiş, her sabah
kahvaltıda masaya onu sermişti. O zamanlar, Ceren henüz okula gitmiyordu . Herkes aceleyle kahvaltısını yapıp işine giderken o ise bakıcısıyla evde baş başa kalıyordu. "Abla ben de seninle okula geleceğim..." Her sabah bıkmadan , usanmadan İlayda'ya aynı şeyi söylerdi. Aralarında sadece 2 yaş vardı. İlayda sonunda anne ve babasını, Ceren'i anaokuluna gönderme konusunda ikna etmiş ve sabahları hep birlikte evden çıkmaya başlamışlardı. O günlerde Ceren İlayda'nın bir dediğini iki etmezdi...
- Benim sarı gömleğimi yine sen mi aldın?... Kaç defa söyledim benim eşyalarımı dokunma diye!..
Ceren kaşlarını çatmış, İlayda'ya bakıyordu. Deniz mavisi gözleri çakmak çakmak olmuştu. Omuz hizasında dalgalı, kumral saçları birbirine karışmıştı. Upuzun kirpiklerini neredeyse kaşlarına değecek gibiydi. Kalkık burnunun altındaki dolgun, kırmızı dudakları ise kızgınlıktan büzülmüştü. İri yapılı, uzun boylu, güzel bir kızdı. Bazen birbirlerinin giysilerini kullanırlar ve hiçbir sorun yaşamazlardı. Ama son zamanlarda Ceren, her şeye olduğu gibi, buna da sinirlenmeye başlamıştı. İlayda, çikolatasının son parçasını ağzına atıp yerinden kalktı.
- Sen de benim giyeceklerimi kullanıyorsun... Ben sana kızıyor muyum?
Ceren öfkeyle ayağını yere vurdu.
- İyiki birkaç kez o sıçmık gömleğini kullandım... Bir daha almam... Sen de benimkilerini alma!...
Hırsla arkasını dönüp mutfaktan çıktı. İlayda, onun öfke nöbetlerinden bıkmıştı. İki yıl önce kendisi de on dört yaşındaydı. Ama hiç böyle davranmamıştı. Annesine ne zaman bu konuda dert yansa, annesi ona, Ceren'in ergenlik sorunlarından bahsedip duruyordu. Peki, İlayda'nın sorunları ne olacaktı?...
Salona döndüğünde içindeki sıkıntı daha da artmış gibiydi. İki kişilik kanepeye uzanıp gözlerini kapadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A.L.O.N.E
Teen Fiction"Bazdn başını alıp gitmek istersin... Yalnızlığın hemen laf sokar. " GİDECEK YERİN Mİ VAR" sanki... "GENÇ KURGU" (SANAL YAŞAM) "KÜFÜR İÇERİR"