1.BÖLÜM 'Mendil...'

109 12 7
                                    

Saate baktığımda otobüsün gelmesine beş dakika kalmıştı evden dışarıya kendimi nasıl attığımı bilmiyorum.
Üstüne yağmurlu ve rüzgarlı hava bir  elimde şemsiye, bir elimde uçmasın diye tuttuğum eşarbım, ve ıslanan kitaplarım.
Sanırım bugün benim için güzel bir gün olmayacaktı, nihayet durağa geldiğimde derin bi oh çekerek rahatlamıştım elimde duran ve bana ağırlık yapan şemsiyemi kapatmaya çalışırken kırmıştım anlık gelen bir sinirle karşı tarafta ki çöpün yanına gidip şemsiyeyi çöpün içine attım o sırada otobüs gelmişti ve ben ona yetişmek için koşmaya başladım son anda ümidimi kaybetsem de yaşlı bir amcanın beni görüp şoförü durdurduğunu gördüğümde sevinerek otobüse bindim.
Tebessüm ederek yaşlı amcaya teşekkür ettim.

Boş bir yere oturup ıslanan kıyafetlerimi elimle silmeye çalıştım koltuğun kenarın da olan çantama kolum çarptığı için yere düştü eğilip onu aldığım sırada yakınımda bana seslenildiğini duydum.

Mendil ister misiniz ıslanmışsınız?

"Şey... Teşekkür ede-".

Genç adamın soruyu sormasıyla otobüsten inmesi bir olmuştu
daha lafımı bile bitirmeden mendili elime verip otobüsten inmişti gördüğüm tek şey siyah bi karartı olmuştu.

Üniversite'ye geldiğimde otobüsten inerek yürümeye başladım mendili alıp yüzümü silmek istediğimde yoğun bir şekilde gül koktuğunu farkettim mendili avcumun içine alarak o muazzam kokuyu içime çektim.

Sınıfıma girip orta sıralardan birine oturdum, elimde duran mendili çantama koyduktan sonra henüz hiç işlemediğimiz felsefe dersini aynı zamanda ilk kez göreceğimiz dersin hocasını beklemeye başladım.

Masanın üstüne baktığımda eksik bir kitap olduğunu fark ettim kitabımı çıkarırken sınıfa birinin girdiği farkettim, kapıyı kapatıp aheste adımlarla öğretmen masasına doğru ilerlediğini gördüğümde
dersimize gireceğini anladım, üniversite'de daha hocanın kendisi gelmemişken şanı duyulmuştu ünlü iş adamı Göktürk Hancıner'in tek veliahtı.

Yurtdışında yapmış olduğu konferanslar,
Seminerler, ve bune benzer pek çok çalışmalar herkes tarafından beğenilmiş ve takdir toplamıştı, bir çok yazmış olduğu kitap ve bu kitaplarla etkilemiş olduğu genç bir kitlesi vardı, bazı arkadaşlarımın kitaplarını alıp imza gününe gittiğini biliyorum.

Elindeki bilgisayar çantasını, ve kitaplarını masanın üstüne bıraktı sınıfa girmesiyle derin bir sessizlik hâkim olmuştu, sesli bir soluk bırakarak masası'nın önüne geçip yaslandı ellerini birleştirip bizi izlemeye başladı, küçük bir sessizliğin ardından araladı dudaklarını.

"Herkese merhaba arkadaşlar ben Yusuf
Felsefe dersinize bundan sonra ben gireceğim.

Yaslandığı masadan doğrulup bir kaç adım attı , eline kalemi alıp tahtaya bir kelime yazdı "Nesim" sınıftakiler kendi aralarında neden böyle bir şey yaptığını ve kelimenin ne olduğuna dair tahminlerde bulunuyorlardı.

Yönünü tekrardan bize çevirdiğinde ellerini arkasında birleştirerek araladı dudaklarını.

" Aranız da yazmış olduğum kelimenin ne olduğunu bilen varmı ,ya da bir tahmini olan?".

Herkes birbirine bakıyor ama cevap veren çıkmıyordu.

Bense bu kelimenin ne olduğunu biliyordum hafiçe doğrulup cevap verdim.

" Ben biliyorum hocam, aslında her sabah yaşadığımız bir olay bazen şiddetli,bazen de ılık ama en güzel halinin sabah namazında meydana geldiğini düşünüyorum, sabah namazını kıldıktan sonra huzura kavuşmuş olmanın mutluluğuyla açarsın camını öyle güzel bir havası vardır ki günün serotonin hormonunu oracıkta depolarsın , bir yandan sessizliğin sesi ,bir yandan kuş cıvıltıları ve sizinde sormuş olduğunuz kelimenin anlamı olan" sabahları esen rüzgar" .

VUSLAT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin