promises | "𝐫𝐨𝐬𝐞𝐬"

64 8 22
                                    

Kocaman kahverengi kapıyı araladı ve ikizlerinin dışarı çıkmasına yardımcı oldu Evelyn. Onları kreşe bırakıp, stüdyoya geçmesi gerekiyordu. Uzun uğraşlar sonucu Lucas da Cecilia gibi ayakkabılarını giydiğinde kapıyı kitledi. 6 yıl önce eşiyle gittikleri ufak Fransa gezisinden kalma anahtarlığını, kapıyı kitler kitlemez Cecilia'ya uzattı. Küçük kızın dikkati dağılmadan arabaya gitmesi için böyle bir yöntem bulmuştu Sirius Black.

Kimilerine şaşırtıcı gelir belki ama Sirius; olup olunabilecek en harika babaydı Evelyn'e göre. Yoğun çalışma temposuna rağmen çocuklardan ilgisini bir saniye olsun çekmiyor, yetmemiş gibi eşini de sevgiye boğuyordu. Fakat seherbazlık işleri Evelyn'i çileden çıkarıyordu, Sirius yine tehlikeli bir göreve gitmişti ve 12 gündür evde değildi. Pek sık olmasa da uzun soluklu geziler bütün iş yükünü güzel kıza bırakıyor, yoğun iş hayatı ile birleşince inanılmaz bir yorgunluk olarak ortaya çıkıyordu. Stüdyo, klip çekimi, fotoğraf çekimleri, dergi röportajları ve daha bir çoğu ile dolu hayatı, Evelyn'in hep istediği hayat olsa da, yoğunluk ve gün içerisinde neredeyse her mesaja"Setteyim, birazdan konuşalım." şeklinde cevap vermek zorunda kalmak canını sıkıyordu. Ne olursa olsun akşam eve döndüğünde; Sirius'u ve ikizlerini gördüğünde her şey yoluna giriyordu.

Gülümseyerek yan komşuları Bay Rigalski'ye el salladı çocuklar, Evelyn ise;
"Günaydın Bay Rigalski! Nasılsınız?" dedi yaşlı adama. Buraya, yani İtalya'da küçük bir kasabaya taşınmıştı Sirius ve Evelyn evlendikten sonra.
Bay ve Bayan Rigalski altmışlı yaşların sonlarında fakat ruhları daha yirmili yaşlarında olan bir çift idi. Taşındıkları ilk günden itibaren onlara hep bir aile gibi davranmıştılar. Hiç çocukları yoktu, belki de o yüzden bu kadar sahiplenmiştiler genç yasta hayatlarını kurmaya çalışan Black ailesini.

Çocukları yoktu ama Rigalski'lerin Rory isimli yumuşacık tüylü bir kedileri vardı, hep uyuyan ya da yemek yiyen kediyi kendine benzetiyordu Evelyn.

"Günaydın! Pek iyiyim Evelyn, harika bir sabah gerçekten. Şu güllerin kokusuna bak, Diana (Bayan Rigalski) sevinçten bayılacak!"
dedi ve içi gülen gözleriyle Evelyn'e döndü. "Peki ya sen nasılsın?" diye de ekledi.
"Ben de iyiyim, ikizleri kreşe bırakıp işe geçeceğim. Sirius bu akşam geliyor, havuçlu kek yapacağım demek bu. Kesinlikle uğrayın bize." diyip gülümsedi, meşhur havuçlu kekini şu dünyada sevmeyen kimse çıkmazdı herhalde...

Bay Rigalski dikenlerini temizlediği, kıpkırmızı ve kocaman gülü uzattı ve konuştu; "Bu habere Rory bile çok sevinecek."
Nazikçe teşekkür edip, iyi günler diledi ve çocuklarının elini tutup arabanın yanına yürüdü Evelyn, onları koltuklarına yerleştirip sürücü koltuğuna geçti. Taze ve harika kokan gülü yanındaki koltuğa bıraktı ve arabayı çalıştırdı.
Bugün ki yolculuk şarkısını seçme sırası Lucas'ındı, inatçı kişiliğle Cecilia'nın hiç sevmediği bir şarkıyı seçmişti. Evelyn zerre şaşırmamış bir ifadeyle şarkının bitmesini, kreşe yaklaşmayı bekliyordu ki gözleri güle kaydı. Muhtemelen Sirius özlemiyle birleşince gülün güzelliği; zihnini 'şimdiden' aldı ve götürdü.

9 Sene Önce.

Sirius Black sevgilisinin saçlarını bir kez daha öptü. Evelyn ile ikisinin mükemmel ve gizli randevu köşesinde oturmuş, birbirlerine sarılmış bir halde duruyorlardı. Sirius sırtını epeyce büyük bir ağaca yaslamış, Evelyn ise kafasını Sirius'un deyimiyle "çok estetik ve geniş omzu"'na koymuş, "çok güçlü ve kaslı kolları" tarafından sarmalanmıştı.

Randevu köşeleri harikaydı: gürültüden, insanlardan ve özellikle oynaşan çiftlerden uzak -o ikisi hariç- bir ortam aramış, sonunda kocaman bir ağacın gölgesinde bulmuştular. Her ders arasında veya akşam kaçamaklarında koşarak bu ağacın altına geliyordular. Bir de bu ağacı işaretlemiştiler, Evelyn'nin ufak bir çakıyla yazdığı baş harfleri, sonsuza kadar orayı onların köşesi yapmıştı.

"Güzelim?" diye kısık bir sesle sordu Sirius, ders başlamak üzereydi ve koşarak gitse anca yetişirdi ama kucağında mayışan meleğini uyandırmamak ve biraz daha vakit geçirebilmek için bütün dersleri asmaya hazırdı.
Evelyn sadece homurdandı, yeri rahattı ki kalkmıyordu. Sirius sırıttı ve sevgilisin saçlarını tekrar öptü. Evelyn'in ufak tebessümüyle alacağı cezayı ve işiteceği azarı bir kenara bırakmıştı. "iyi uykular meleğim." dedi fısıldayarak. Gri gözlerini Evelyn ile el ele tutuştukları kareye sabitledi, zihninde fotoğrafını çekiyor gibiydi.

Gel zaman, git zaman: Evelyn huzurla uyuyakalmış, Sirius ise saatlerce onu izlemişti. Fakat saat ilerlemiş, hava kararmaya başlamıştı ve Kara Orman'da -her ne kadar oldukça açıklarda olsalar da- işler çirkinleşmeden kalkmaları gerekiyordu.
Sirius hafifçe sarstı güzel kızı ama Evelyn zerre olsun umursamayıp uyumaya devam etti. Sirius kıkırdadı, beklediği tepkiye rağmen.

Evelyn'i uyandırmak oldukça zordu fakat Sirius antrenmanlıydı. Yavaşça Evelyn'nin kafasını omzundan kaldırdı ve ağaca yaslanacak şekilde bıraktı. Saçlarını kulağının arkasına doğru toparladı ve derin bir nefes aldı.
"Lyn, uyanmak için 3 saniyen var. Yoksa gülmekten bayılacaksın." dedi ve ellerini pençe gibi yapıp kıza yaklaştırdı.
"1..." iyice yaklaştı,
"2..." artık Evelyn gülümsüyordu hafifçe,
"Ve 3!" Sirius, Evelyn'nin karşı koyamadığı tek silahla onu vurdu; gıdıklamak!
İkisi de kahkahalar atarken ve elbette Evelyn'nin "Tamam! -kahkahalar- uyandım -kahkahalar- dur - daha çok kahkahalar- " sözleri duyulurken hava iyice kararmıştı.

Sirius nefesini toparladı ve konuştu; "Hadi gitmemiz lazım artık güzelim, sizin koridorda Pisi Norris geziyordu en son."
Kafasıyla onayladı ve kalkıp üzerini silkeledi. "Kaç saattir buradayız? Kim bilir kaç karınca üzerimde gezdi.." Tiksinti ile suratını buruşturdu ve Sirius'un gülerek uzattığı eli tuttu Evelyn.

Bir taraftan derin bi konuşmanın içindeyken ("Sirius'a oje yakışır mı?") yolu yarılamıştılar bile.
"Pekala, pekala. İstediğin rengi seçebilirsin; beni yakalarsan!" dedi ve koşmaya başladı Evelyn. Hızlı koştuğu bir sır değildi fakat beklendiği gibi Sirius her zaman onu yakalıyordu.

Ama bu sefer Sirius yakalamaya kalmadan Evelyn çivilenmiş gibi durdu ve
ona çarpmadan zar zor duran Sevgilisine; "Siri, sanırım aşık oldum." dedi.
"Bana zaten aşıksın sevgilim, alış artık buna." dedi Sirius da ama Evelyn ona bakmıyordu bile, hızlı adımlarla bir çalıya dolaşmış güllerin yanına gitti.
Dikenleri çok keskin dursa da gül resmen: ''Ben sihirliyim!'' diye bağırıyordu.

"Heey! Ben dururken bir çiçeğe aşık olmamalısın Lyn. Sen gül sevmezsin bile?"

Sevgilisinin sorusunu duymazdan gelerek "Sirius şunun güzelliğine bak!" dedi ve elini uzattı almak için. Dikenlere dikkat etse de koparamadı, keskin bir şey aradı etrafta ama gözüne bir şey de kestiremedi. Sinirle hayıflanırken Sirius atladı araya;

"Kavga ettiğimizde beni affetmen için bütün odanı güllerle doldurdum ve sen 'gül sevmiyorum' diyip dışarı attın. Chris beni uyardığında kaçmalıydım sanırım, "Piers kızları dengesizdir." demişti..." konuşurken gülü koparmayı başarmış ve Evelyn'e dönmüştü.

Gözleri parlar halde Chris'in hakkında dediklerini umursamadı bile ve güle uzandı. "Teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim!" gülümsedi.
"Beni görünce şu kadar sevinsen keşke, hıh."

Evelyn göz devirdi; "Kıymetli saçlarını yeşile boyamadığıma mutlu ol bence sen." ağzını yaya yaya ekledi; "Chris bono oyordoğondo koçmoloydom sonorom."

9 Yıl Sonra.

Evelyn gülümsedi ve tekrar yola döndü. Aynı güle 9 yıl önce de sahipti ve o gül şu anda tavan arasındaki Pembe Kitap'ta kurumuş bir halde duruyordu.

Selamm! Beğendiniz mi bölümü? Yazım hatası varsa haber verin lütfen.

İlgisini çekeceğini düşündüğünüz kişileri buraya etiketleyebilirsiniz.

Öpücükler ve pamuk şekerler,
bir sonraki bölüm görüşmek üzere!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 15, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

promises | 𝐒𝐢𝐫𝐢𝐮𝐬 𝐁𝐥𝐚𝐜𝐤.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin