Odama gittiğimde, Tae'mi elinde sigara lekeli şarkı sözlerime bakarken bulmayı beklemiyordum. Tamamen unutmuştum.
"Güzel sözler..." diye mırıldandı. Gözleri sinirle karışık bir hayal kırıklığı ile beni buldu. "Fakat bir veda için bile yetersiz."
"Tae-"
"Gerçekten mi Jimin? Bunu mu düşünüyordun?" neredeyse ağlarcasına çıkan sesi yerime çiviledi beni.
"Tüm hafta gelip benimle konuşmanı bekledim. Her zaman gelirdin Jimin... Bu sefer gelmedin. Ben geleyim dedim ama geldiğimde gitmeyi seçtiğini görüyorum."
Bacaklarım beni ayakta tutmakta zorlanıyordu. Başım mahcubiyetle aşağıya doğru eğilmişti. Kendimi savunacak veya açıklayacak tek bir kelime bile bulamadım. Yoongi hyungda olduğu gibi kaçmak istedim.
Titreyen ellerimi kapıya atıp, kaçmak için açtım. Sessizce gitmeyi planlıyordum ve şuan bu sese, bu yüzleşmeye dayanamıyordum.
Kapıyı iter itmez tutulan kolumla duraksamak zorunda kaldım.
Tae'nin bana baktığını fark ettim ve hemen gözlerimi yumdum. Yüzleşmek istemiyordum.
Neyse ki Tae hemen konuşmamıştı, sadece kolumu gitmemem için sıkıca tutuyordu.
"Bak? Gitmemen için sıkıca tutuyorum Jimin. Sen tüm tutuşlarımızı itiyorsun."
Suçlamaktan çok çaresizce konuşuyordu. Ona bakmasam da ağladığını anlayabiliyordum.
"Yapamam" titrek bir sesle konuşup gögsümde sıkışan nefesimi zorlukla verdim. Sessiz bir iki dakikadan sonra gözlerimi açmama neden olan hıçkırıklarıyla, mücadeleme son verip ona döndüm. Yüzünü avuçlarım içine aldım. Ne diyeceğimi bilemedim, suçluluğu iliklerime kadar hissediyordum.
"Ruh ikizi değil miyiz biz? Neden bizi öldürüyorsun?" sessizce fısıldaması sinirle solumama neden oldu.
"Hayır Tae, düşündüğüm şeyi yapmayacaksın."
Şuana kadar hiç aklıma dahi gelmemişti. Benden sonra birinin daha peşimden gelebileceği ihtimali. Birinin daha benim düştüğüm umutsuzluk kapanına sıkışacağı düşüncesi beni mahvetmişti. En kötüsü de buna benim sebep olacak olmamdı.
"Sen neden yapıyorsun?" çaresizlik barındıran sözleri daha fazla ayakta durmamı zorlaştırdı. Sakinleşmeye çalışıp onu da kendimle birlikte yatağa çektim. Yavaşça oturup başımı onun omzuna yasladım.
"Tae... Bittim ben. Sona geldim." İlk kez ağzımdan dökülen kelimeler bir miktar rahatlatmıştı beni. Düşüncelerim içinde kaç kez birine bunları söylemek, kendimi açıklamak istemiştim. Sonunda yapabiliyor olmam, rahatlatmıştı.
"Kendimi toparlayamıyorum. Gücüm kalmamış gibi hissediyorum..."
"Neden gelmedin? Neden hiç gelip sığınmadın bana?" burnunu çekip, iyice ona yaslanmama neden oldu. Omuz silktim sadece. Belli bir nedeni yoktu çünkü. Belki kendimi cezalandırmak istemiştim. Ya da hep yaptığım gibi kaçmak.
Ben konuşmayınca derin bir nefes alıp, konuşmaya başladı.
"Tüm gün seninle konuşmak istedim. Şüpheleniyorduk ve herkesle konuşmaya başlayınca, hoseok hyung sonunda kendini bize açtığını düşündü." gözlerini silip tekrar konuşmaya devam etti.
"Hissediyorum ben Jimin ah, ruh ikizimsin sonuçta. Sessizce vedalaştığını düşündüm çünkü... Çünkü ben öyle yapardım."
Pişmanlıkla kolumu gözlerimin üstüne örttüm. Sadece onu dinliyor, kendim adına hayal kırıklığı yaşamaya devam ediyordum. Giderken bile her şeyi batırdığımı biliyordum.
Mahvolduğum için gidiyordum fakat giderken mahvedeceğim insanları düşünmüyordum...
Tüm günümü gözümün önünden geçiriyordum. Tüm üyelerle konuşmamı; eksik kalacağım şeyleri, başarılarımızı, sendelediğimizde birlikte olacağımız ve olduğumuz anları, iyi kötü birlikteliklerimizi, üzeceğim ailemi, üyeleri ve hayranları. Bencillik hissi yanaklarımı kızarttı ve belki de ilk kez kendimi vicdan terazime koymayı başardığımda, ağırlığı altında ezildim.
Tae, anlamışcasına saçlarımı okşuyor ve içli ağlamalarımı sakinlikle dinliyordu. Sonunda sakinleşebildiğimde kolumu gözlerimin önünden çekip tam olarak bana baktı.
"Anka kuşunu biliyor musun?"
Anlamasam da başımla onayladım.
"Anka kuşu ölüp kendi küllerinden doğmasıyla bilinir. Sen kendini öldürüyorsun Jimin"
Tae'in sözleri nefesimi kesti. Ciğerlerimde bir yumru oluştu, hareket edemedim. Korktum.
Tae parlak gözlerini, gözlerime çevirdi. Küçük ellerimi, elleri arasına aldı.
"Ama bir özelliği daha var Jimin, gözyaşları iyileştirir. Sen Anka kuşusun, ölmek ve doğmamak isteyen. Bu sefer seni ben iyileştireceğim. Gözyaşı yerine, sevgimle..."
O an uzun zamandır aradığım eksikliğimi bulduğumu hissettim. Tüm çabalarıma değecek bir ışığı, yardımı. Sonunda biri bana ellerini uzatıyordu ve bu eller tanıdık olduğu kadar da yabancıydı. Yine de güvenli ve sıcacıktı.
Konuşmadım, konuşamadım. Onun yerine başımla onaylayıp, yeni durmuş gözyaşlarımın tekrar akmasına izin verdim. Tekrar ayağa kalkmama yardım etmesi için Tae'ye güvenmiştim. Başından beri biliyordum sanırım, kurtarılmak istediğimi. Kendimi vazgeçirecek o nedeni arıyordum umutsuzca.
Tam olarak yedi neden bulmuştum bile vazgeçmek için fakat en büyük nedeni ruh ikizim vermişti. Biliyordum, Tae'm ile konuşunca tüm duvarlarımı yıkacağımı.
Yine de gözlerine bakıp son bir ışığa tutunarak sordum, uzun zamandır cevabını istediğim sorumu.
"Kalmamı sağlayabilir misin?"
Çoktan kararımı değiştirmiştim, üyelerle konuşmaya başladığımda bile bunu yapmıştım. Her ne kadar inkar dahi etsem. Fakat aradığım şeyi bulana kadar bitirmemiştim.
"Hayır ama gitmemeni sağlayabilirim." dediğinde güldüm. Omzuna hafifçe vurup gözlerimi kıstım.
"Ikisi de aynı şey aptal."
Gözleri gözlerimi hızla tararken o alışık olduğum kare gülümsemesi ile aydınlandı yüzü. Parmakları saçlarımın arasında dans ederken konuştu.
"Aynı şey değil, anlayacaksın."
Yavaşça eğilip dudaklarıma soluğunu bıraktığında, aynı şey olmadığını biliyordum. Önceden ruh ikizim olan adamı, ruhuma bağlayıp ruh eşim yaptığımı bile biliyordum. Dur demedim, bugün alamadığım göğsümü sıkıştıran her nefesi onun dudaklarından aldım...
Bu fic benim için gerçekten çok önemli, hislerimi tam anlamıyla yansıtamadığıma eminim ama çeyreğini bile aktarabildiysem mutlu olurum. Çünkü ficteki "Tae" benim için gercekten çok önemli birini temsil ediyor.
evilaywwHayatımın en karanlık dönemlerinde geldi. Binlerce fobimin olduğu, travmalarımla dolu döneminde ışık gösterdi. Bazı hislerin kelimeleri olmaz ne kadar anlatsam anlatamıyorum ama umarım anlıyordur.
Bu kötü dönemimde üzmüş ve kırmış bile olabilirim ama beni bırakmadı ve benimde onu bırakma gibi bir düşüncem yok. Fark etmeden beni kendimden korudu ve onu çok seviyorum. Sahip olduğum en değerli arkadaşlarımdan.
Sadece sana sahibim evilayww şimdi ve sonsuza kadar...∞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heartbeat// VMIN
Fanfiction"Anka kuşunu biliyor musun?" Anlamasam da başımla onayladım. "Anka kuşu ölüp kendi küllerinden doğmasıyla bilinir. Sen kendini öldürüyorsun Jimin" Tae'in sözleri nefesimi kesti. Ciğerlerimde bir yumru oluştu, hareket edemedim. Korktum. Tae parlak...