Kazım askerden terhis olalı iki hafta olmuştu.Annesi ve dostlarıyla özlem gidermiş,anasının en az kendisinin ki kadar güzel yemeklerinden yemişti.Geçirdiği bu iki hafta sonunda,askerdeki bir alt devresi olan Mahmut 'un anası için gönderdiği paket düşmüştü aklına.Mahmut 'la aynı şehirdendiler.Kazım kasabada oturuyor,Mahmut ise kasabaya baya uzak bir mesafede bir köyde oturuyordu.Bu iki hemşeri askerde birbirlerine destek olmuş,birlikte hasretlik çekmişlerdi.Kazım 'ın terhis vakti geldiğinde Mahmut anası için ir paket hazırladığını söyleyip ondan anasına götürmesini istemişti.Kazım başta mızırdanmış, kasabadan onca uzak yolu gidemeyeceğini söylemişti.Tabi güzel kalbi Mahmut 'un düşmüş yüzünü görünce dayanamamış,paketi götürmeyi kabul etmişti.
Şimdi yollara düşmüştü paketi sahibine teslim etmek için. Atıyla hemen hemen bir saatlik yol kat etmişlerdi.Tabi yolda sık sık ama kısa süre mola vermişti.Tabi yol boyunca da söylenmişti Mahmut'a.Neyse ki bir seferlik geliyordu bu köye,yoksa çekilecek gibi değil diye düşünüyordu.Kendi yaşadığı kasabada şehre çok uzaktı ama şehirde çok fazla işleri olmuyordu.İhtiyaçlarını karşılayacak bir çok şey vardı kasabada zaten.Küçük bir fırın,bakkaldan bozma küçük bir market ve Kazım'a ait küçük bir lokanta vardı.Kasabada ilköğretim okulu vardı,fakat lise yoktu.Okumak isteyen azınlık ise okumak için yatılı olarak şehre gidiyordu.Kazım kasabasını seviyor,orada yaşamaktan mutluluk duyuyordu.Tek bir eksikleri vardı kasabanın oda sağlık ocağı.Sağlık ocağında çalışmak için gelen kişiler çok fazla kalmıyor,gidiyorlardı. Sebebini kasabanın şehre çok uzak olması ve malzeme yetersizliğinden dolayı kötü çalışma şartlarına bağlıyordu.Acil bir durum olduğunda ise kasabada aracı olan kişiyle şehre gidiliyordu.Olsun diye düşünüyordu Kazım yinede mutluydu.
Evinin arkasında bulunan küçük lokantasında bir kadına bile parmaklarını yalatacak kadar güzel yemekler yapıyordu.Ve kasabanın küçük olmasına rağmen güzel iş yapıyor geçimlerini ağlıyordu.Hayatta bir anası birde kendisi vardı zaten.Babası, iki ağabeyi ve ablası ormana kışlık odun kesmek için gitmiş,dönüşte motor devrilmiş ve feci şekilde altında kalacak can vermişlerdi.O gün bugündür anasıyla yalnızlardı. Tabi anasının onu everme çabaları ise katlanılmazdı.Daha on dokuz yaşında başlamıştı oğlunu evlendirme isteğine.Tabi Kazım askerliğini bahane ederek annesini geçici süreyle susturabilmişti.Tabi bu süre askerden dönüşünün üzerinden iki gün geçmeden başlamıştı.O yokken gördüğü,beğendiği kızları bir bir sıralamıştı oğluna bir solukta.
Kazım uzun boylu mavi gözlü,esmer bir delikanlıydı. Çevredekiler ve kasabalılar tarafından sevilirdi.Saygılı ve ahlaklı kişiliğine birde yardım severliği eklenince bu kaçınılmaz oluyordu zaten.Düşüncelerini bölen yaklaştığı ve bir daha gelmeyi düşünmediği köy oldu.Yavaş yavaş köyden içeri girdi.Atını uygun bulduğu bir yere bağladı ve evi aramaya başladı.Ne demişti Mahmut değirmenin yanında ki ev.O zaman önce değirmeni bulması gerekiyordu.Tabi gözleriyle etrafı tarayıp bir yandan da yürümesi hiç iyi olmamış .Kendisine göre oldukça ufakça bir kızı neredeyse ezecekti.
Neriman Hacer teyzelerden çıkmış eve doğru gidiyordu. Annesi onu Hacer teyzelere geçen günlerde gördüğü havlu oyasını almaya göndermişti.Havlu oyasına bakıyor anlamsızca sırıtıyordu.Bunu da yaparsa tam yirmi üç tane olacaktı.Annesi bu işi biraz abartıyordu sanki.Şimdiden çeyizinde hiç eksik kalmamış analı kızlı iki oldan yapmışlardı.Daha doğrusu yapmaya da devam ediyorlardı.Evlenene kadar da kesin
devam edecekti b durum.Neriman on yedi yaşını bitirmiş,on sekizine doğru yol alıyordu.Normal standartlara göre boyu vardı.Babasının okşamayı çok sevdiği uzun siyah saçları ve maviş maviş bakan gözleri vardı.Beyaz tenine uyum sağlayan gözler bakan kişileri büyülüyordu adeta.Aslında çok görücüsü vardı ama babası onu kimseye vermiyor,veremiyordu.Tek çocuktu Neriman ve babası onu çok seviyor gözünden sakınıyordu.O da biliyordu,kızı bir gün yuvadan uçacaktı ama daha kızından ayrı olmaya hazır hissetmiyordu.Neriman tek çocuk olarak büyümenin bütün avantajlarından yararlanmış, bol bol anne baba sevgisi tatmıştı.Küçükken bir kardeşi olmasını çok istemiş,annesi onun anlayacağı şekilde bir daha çocuğu olamayacağını ağlayarak anlatmıştı.Büyüdükçe daha iyi anlamaya başlamıştı.Annesi Neriman'ı doğururken çok kanaması olmuş.Kanaması durdurulamayınca şehre götürmüşlerdi.Doktorların ütün çabalarına rağmen kanaması durmayan kadını kurtarmak için rahmini almak zoruna kalmışlardı.Ve bu Neriman'ı tek çocuk olmaya mahkum etmişti.Düşüncelerle ve elindeki havlu oyasını inceleyerek ilerlerken sanki bir deve çarpmış,elindeki havlu hızla yere tamda çamurun üzerine düşmüştü.Hızla yere eğilip havluyu hemen almıştı ama nafile çamura bulanmıştı bile.Sinirle bu önüne bakmadan yürüyen deve dönüp bağırmaya hazırlandı.Başını kaldırıp öfkeli gözlerini devin gözlerine sabitledi.Aman Allah'ım ne.. ne yapacaktı.Öfkeli miydi?Ne hissettiğini bir an anlayamadı.Öfkeyle çarpan kalbi şimdi daha çok çarpıyordu.Sebebi ise sanırım şu karşısında duran mavi gözlü adamdı.Ağzı açık kalmış,kalbi her zamankinin iki katı ritimde çarpıyor,yüzünden ise ne yapacağını bilmeyen bir insanın ifadesi okunuyordu.Bu şey neydi?Kalbine ve benliğine yabancı olan bu duygu neydi anlayamıyordu Neriman.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevilmek Sana Yakışır
General FictionEn çok istediği şeydi bu hayatta "SEVİLMEK" Peki hayat bu çok istediği şeyi ona sunacak mıydı? Kara bulutlar hep mutlu olduğu zamanları mı seçiyordu aydınlığını karartmak için? Peki sevdikleri en huzurlu anları mı bekliyordu hayatından çıkmak için...