.

67 4 0
                                    


Kalp kırıkları kaçınılmazdı. Bunu kabullenmiştim. Ama hala, hayatımın aşkının beni bırakmasını kabullenememiştim. 3 yıl olmuştu. Uykusuz geçen günlerimi artık sayamıyordum ve arkadaşlarımın dediğine göre etrafta güneşe çıkmış vampir gibi geziyordum. Yani ölü.

Sehun, hep bana oldu da bir gün yollarımız ayrılırsa, seni unutmayacağım. derdi. Bu da söylediği tatlı bir yalandı. Beni çoktan unutmuştu. Bunu nerden mi anladım? Basit. Sehun okul çıkışında etrafta öğrencilerin olup olmadığını umursamadan güzeller güzeli(!) sevgilisini öpüyordu. Saçlarını okşuyordu ve bir şeyler fısıldıyordu. Biliyordum, ben onun umrunda bile değildim ama ben onu çok umursuyordum. Önlüğümü çıkarıp okuldan çıkmadan önce Bay Lu'yla onu dudak dudağa görmek kalbimi sıkıştırıyordu. Her onları öyle gördüğümde nefesim darlaşıyordu.

Bu akşam da önlüğümü bıraktım ve öğretmenler odasından çıkmadan önce derin bir nefes aldım. O sırada Yixing, resmen hayatımı kurtaran arkadaşım, arkamda belirmişti. Beraber merdivenleri indikten sonra okul kapısının önüne geldik. Gözüme tekrardan ilişmişlerdi. Sadece bu sefer Sehun ona sarılıyordu ve o ise...bana bakıyordu?

Bay Lu'nun yüzündeki sırıtma, onun beni kıskandırmaya çalıştığını belli ediyordu. Yixing benden önce anlamış olmalıydı ki bir anda elimi tuttu. Elimi kaldırıp, öpüyormuş gibi yaptı. Üstümde bakışlar hissediyordum. Etrafta öğrenci kalmamıştı. Sadece ön bahçede Sehun'la sevgilisi vardı. Yixing kulağıma yaklaşıp "Sehun sana bakıyor~" dedi r'yi uzatarak.

Sehun'a küçük bir bakış attığımda bana niyeyse hayal kırıklığıyla bakıyordu. Ve bu da beni mahvetmişti. Sanki duvarları boyadığım için annem bağırmış gibi hissediyordum. Ya da okul yıllarımda sınavdan düşük aldığımda o öğretmenlerin yüzündeki ifade...Hepsi beni kırmıştı. Sehun'un benden nefret etmesini istemiyordum. Dolan gözlerime engel olamadım ve Yixing'e döndüm.

"Benden nefret ediyor."

Gözlerini devirdi. Onu da bıktırmıştım artık. 3 yıldır bitmemişti şikayetlerim. Gerçekten iyi değildim. Artık Sehun'un neden benden ayrıldığını tahmin edebiliyordum. Herkesi bıktırıyordum.

"Seni de bıktırdım de-"

Hızlıca bir nefes alıp sesini biraz yükseltti. "Tanrı aşkına, beni asla bıktırmazsın! Bir kere kardeşim gibisin, senden ben hiç bıkar mıyım?"

Ayakkabılarımın kesinlikle güzel olduğunu düşündüğüm için onlara bakarken beni kendine çekti. Sarıldık. Sımsıkıca sarıldım ona. Yixing olmasa ne yapardım bilmiyorum. 3 yıl önce ben öğretmenler odasında ağlarken bana ne olduğunu sormuştu. Öyle tanışmıştık. O günden beri beni bırakmadı.

İlk tanıştığımız günü hatırlayınca gözümden bir damla yaş düştü. Bize doğru yaklaşan ayak sesleri duyuyordum ama bir kereliğine de olsa gerçek abim olmasını istediğim kişiye uzunca sarılmak istedim. Böyle zamanlarda karanlığın da geçtiğini anlıyordum. Bulutların arkasından güneş çıkıyordu çıkmasına fakat...bazen güneş bulutları yok edecek kadar güçlü değildi.

Yixing'in dürtmesiyle onu bırakmıştım. Arkamı döndüğümde ise bana yüzüne üzgün bir gülümseme takınmış Sehun bakı- Ne?

Niye bana böyle bakıyordu? Kendine tekrar tekrar aşık mı etmek istiyordu? Çünkü eğer derdi oysa, bile isteye aşık olurdum.

Ona şaşkın bir şekilde bakmış olmalıyım ki burnundan nefes verdi. "Bay Zhang..." Yixing'e baktı. Sonra tekrardan bana baktı ve gülümsemesi soldu. "Tebrikler."

Kaşlarım çatıldı. "Neyin tebriği bu?"

Yerdeki mermere bakarak konuştu. "Beni atlatmanın."

Ve işte, tekrar oluyordu. Masumca ve sakince konuşuyordu ve bu sebeple gözlerim doluyordu. Kafasını kaldırdığında onun da gözlerinin dolduğunu gördüm. "Ben de bu tebrikten isterdim açıkçası." Bunu demesi ve güzel gözlerinden bir damlanın düşmesi aynı saniyede olmuştu herhalde.

Onun ağlamasını görmeye dayanamıyordum. Korkakça elimi uzattım ve göz yaşını sildim. Ama o güzel gözlerinden yaş akmaya devam ediyordu. Durmadan. Hiç duraklamadan. En sonunda ağzından bir hıçkırık kaçtı ve ben bütün gururumun eridiğini hissettim.

Artık karışık duygularımı çözmüştüm. Atlatamıyordum, atlatamıyorduk. Aşıktık birbirimize. Biz buyduk, ayrılmamalıydık, ayrı kalmamamız gerekiyordu.

Kollarımın arasına aldım hemen onu. Başını göğüsüme yasladı. O hıçkırarak, sesli bir şekilde ağlarken, ben onun saçlarını okşuyordum. Vücudum titriyordu ve gözlerimden akan yaşları durduramıyordum. Kalbim öyle böyle değildi. Hayatımda bu kadar hızlı attığını sanmıyorum.

Sehun en sonunda sakinleştiğinde yumuşacık olan saçlarından öptüm. Kafasını kaldırdığında ise o uzun süredir mahrum kaldığım kokuyu başımı onun omzuna koyarak içime çektim. Vanilyayla balın karışımı kokuyordu. Seviyordum bu kokuyu. Çok sakinleştiriciydi.

"Sanırım hayatımda tek alacağım uyuşturucu, senin kokun."

Gülümsediğini hissedebiliyordum. Elim yanağındaydı. Yanakları kımıldadığında anlamıştım gülümsediğini.

"Jongin..."

Kafamı omzundan kaldırmadan hm'ladım.

"Seni neden unutamıyorum? Niye sana bu kadar bağlandım ben? Ve en önemlisi..."

Ağzından çıkacakları merakla bekliyordum.

"Neden ben senden sırf ablam yüzünden ayrıldım?"

Sessiz kaldım. Kendimi onun kokusunu içime çektiğimden beri daha sakin ve huzurlu hissediyordum.

"Jongin sana aşığım. Ne kadar denesem de unutamıyorum seni. Benim her şeyimsin, lütfen beni unutma."

Kafam omzunda olduğundan boğuk çıkan sesimle "Unutmam gerekmeyecek." Sehun anlamadığını ifade etmek için garip bir şekilde hm'ladı. Kafamı omzundan kaldırdım ve yüzüne yaklaşarak,

"Çünkü seni bırakmayacağım." dedim.

Sehun aşırı tatlı bir şekilde gülümsedi. Sağ elim sağ yanağındaydı. O da sol elini sol yanağıma koydu. Gözlerimin içine yoğun bir şekilde bakıyordu.

Dudaklarına eğilip kısa bir öpücük kondurdum. Hoşuna gitmişti ki o da aynı şeyi bana yaptı.

"Eğer tekrardan beni sevmeyi düşünürsen..."

Gözlerimi kapatıp cümlesini bitirmesini bekledim.

"Seni burada sana aşık bir şekilde bekleyeceğim."

Gülümseyip "O zaman daha bekletmeyeyim" dedim ve hiç duraklamadan dudaklarına yapıştım.

Sevmiyordum onu
Ona aşıktım
Ve bu aşk bitmeyecek gibi görünüyordu.

....

"Tanrım Jongin uyu artık!"

Eskisi gibi tekrardan evime gelmişti. Geldiği gibi de yorgun olduğunu söyleyip yatağa atmıştı kendini. Ben de onun yanına kıvrılmıştım. Bir buçuk saat uyuduktan sonra uyanmış onu izlemeye başlamıştım. Önceden çok incelemediğim yüzünü, bütün detayıyla aklıma kaydediyordum.

Bakışlarımdan rahatsız olmuş olacak ki "Jongin...yanındayım. Uyu artık." diye sitem etti. Ben de inat edip izlemeye devam ettiğimden bütün gece

"Uyu artık!"

"Uyur musun?"

"Jongin, bebeğim uyuman gerek."

"Tanrım uyumazsan misafir odasına giderim."

sesleri duyuldu büyük daireden. Ve dediğini yaptı. Misafir odasına gitti.

Tabii ki onu yalnız bırakmayıp yanına kıvrıldım.

IF We Love Again ~ SeKai OneshotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin