Küçük bir gülümseme büyük bir yıkıma yol açar.

571 41 15
                                    

Her şeyin başladığı zamanı hatırlamak çok güç. Zaten başlangıcı hatırlamak ne yaptıklarımın pişmanlığını yok edecek ne de acıttığım canların bana ettiği lanetleri geri alacaktı. Bu yüzden yaptığım tek şey, siyah botlarımın üzerindeki kan lekelerine bakarak derince iç geçirmekti. Başı sonu belli olmayan bu bok çukuruna düştüğümde her şey sadece küçük bir kız çocuğu içindi. Onun yanımda olması yaptığım iğrenç şeylerin bu kadar gözüme batmasına engel oluyordu. Lakin işler çoktan değişmişti. O kız çocuğunun ölümünü kendi ellerimle getirmiş ve hayattaki tek mutluluk kaynağımı toprağın altına gömmüştüm.

Hatalar yapmıştım, yaşam ansiklopedim pişmanlıklarla ve tövbelerle doluydu. Pek imanlı biri değildim. Durum böyle olunca da Tanrı yaptığım tövbelere gülüp geçiyor olabilirdi. Çünkü bu devreden kötülüklerin sonunun gelmemesini ancak buna bağlayabilirdim.

Zihnimde sağdan sola çarpıp duran düşünceler beynimde error veriyordu. Kafamın içinde "Bir müddet sonra tekrar deneyiniz." uyarısı günün başından beri tekrarlanıp duruyordu. Fiziksel olarak da zihinsel olarak da bitmiş durumdaydım ama ayaklarım adım atmayı kesmiyordu. Nereye gittiğimi bilmiyordum. Bu bilinmezliğin, kot pantolonumun ön cebine attığım telefondan gelen zil sesiyle yakında biteceğini biliyordum. Yine çağıracaklardı, yine itiraz etmeyecektim, yine ve yine hata yapacaktım. Bir kısır döngünün içine kısıp kalmıştım. Çevremi saran sınırlardan kurtulamayacaktım. Zira o sınırlar benim kalıbıma gireli çok olmuştu.

Bazen sorguluyordum. Acaba tüm bunları yapmamın sebebi benim gerçekten iğrenç biri olmamdan dolayı mıydı? Onları suçlayıp duruyordum ama sorunun ana maddesi ben miydim?

Adım atmayı kesip derin bir nefes aldım. Temiz hava ciğerlerime dolmadı. Sokağın başında sigara tüttüren herifin dumanı iğrenç bir şekilde üzerime sinmişti. Adamın yaslandığı tabelaya baktım. Sağ taraftaki ağaçlık sokağın adı yazıyordu.

"Hüzün Sokağı."

Adam tabelaya dik dik bakmamdan rahatsız olmuş gibi arkasını dönüp gittiğinde tekrar yürümeye başladım. Nerede olduğumdan haberim yoktu. Hüzün sokağına daha önce gelmemiştim ama önemli değildi. Sokağa ilk adımımı attığımda yüzüme çarpan güneş yüzünden gözlerimi kısmak zorunda kaldım. Güneşin yakan bir sıcaklığı kalmamıştı, birazdan son demlerini de gökyüzüne bırakıp kaybolacaktı. Ellerimi cebimden çıkardım ve artık benim için bir alışkanlık olan boynumdaki yara izini kaşıdım. Derin yara izinde dolaşan parmaklarım canımı yakmıyordu. Zaten sorun fiziksel acı da değildi. O günün izleriydi acıtan.

"Bana bağırma!" Duyduğum erkek sesiyle elimi ışık hızıyla boynumdan çektim. Sesin geldiği yöne baktığımda benden biraz küçük gibi görünen çocuğu gördüm. Kulağında kulaklıkları takılıydı. Büyük ihtimal telefonla konuşuyordu çünkü kendi kendine bağıracak kadar deli birine benzemiyordu. "Ben de mi bağırıyorum? Ben senin yüzünden bağırıyorum." Elindeki kahverengi çantayı yere atıp olduğu yerde tepinmeye başladığında dik dik bakmaya devam ettim. Zaten her şey insanlara olan bu bakışlarım yüzünden başıma geliyordu. "Gelmeyeceğim baba." Tepinmeyi kesip kaldırımın kenarına çöktü. Sonda söylediği benim ömrüm boyunca ağzıma alamadığım kelimeyi söylerken canı çıkıyor gibiydi.

Daha fazla izlemek istemediğim için önünden geçip gideceğim sırada duyduğum sözcüklerle tam önünde durmak zorunda kaldım.

"Senden nefret ediyorum. Bana her şeyi zorla yaptırmandan bıktım, usandım."

Bir insan babasından nefret edebilir miydi? O an gözüme şımarık bir velet gibi göründü. Neden önünde durduğumu merak etmiş olmalı ki kafasını kaldırıp bana baktığında göz göze geldik. Tüm vücudunu izlemeye başladım. Parlak siyah saçları vardı ama teni son derece beyazdı. Gözleri canlı bir kahverengiydi. Biraz önceki sinirinden dolayı olmalı ki parlıyordu. Üzerinde kahverengi ona birkaç beden büyük gelen hırkası ve açık mavi renkte kot pantolonu vardı. Beyaz ayakkabıları ilk günkü gibi beyazdı. Zengin olduğunu anlamak için bu kadar incelemeye gerek bile yoktu. Onu bir kez gören kişi saniyesinde hayatı boyunca hiç maddi zorluk yaşamadığını anlardı.

Hüzün Sokağında Küçük Gülümseme Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin