how are your lungs, are they in pain?

605 49 72
                                    

derler ki menekşeler hem iyileştirici hem de ölüm habercisidir. bazıları menekşenin gücün rengi olduğunu, bazıları da zorluğu ve sabrı ifade ettiğini söyler. hangi anlama geldiğini bilmek zor gelir bana. düşünceler insandan insana şekillenir, insan benliği hangisini kabul etmek isterse onu kabul eder. bu kabullenme bir sebep istemez bazen. tıpkı benim, avuçlarıma düşen menekşe yapraklarını kabullendiğim gibi.

mor yapraklar kaç kavanoz doldurdu, boşta kaç kavanozum kaldı bilmem. günler tükendikçe bana hediye ettiği yaprakları sakladığım kavanozlar da tükenir elbet. ilk başlarda bu kadar hızlı dolmamaları gelir aklıma, sonuçta bu anılar da ondan hediye diyip gülümserim.

bakmayın çiçeklerin ondan hediye olmasına, onun da haberi yok bunlardan. söylemek istemem çünkü, biraz ters biri olduğunu bildiğimden hepsi.

insan aşık olduğu zaman aptallaşır derler, sanırım buna karşı çıkamam. ondan ne gelse kabul ederim, derim kendime. bu beni aptal yapacaksa karşı çıkmam, yeri gelir onun için aptalın teki de olurum çünkü.

kendime böyle seslenmem hoşuna gitmez pek, duysa çok kızar bana. belki kafama ufak bir fiske atar, ben güler geçerim ancak o her zaman çattığı kaşlarını daha çok çatarak bakar bana. aynı şeyler hep yaşanır, gerçi hep yaşanmasa da aklımda kazılı olur. eğer içinde o varsa zihnim diğer her şeyi unutur ancak onunla yaşadığım şeyleri asla unutturmaz bana. bu da aklımın bana uyguladığı acımasız bir oyundur.

bazen güzel değildir anılarımız, acı şarap gibi yakar boğazımı hatırlamak. bazen gözyaşlarımı getirir beraberinde, bazen de bana hediye ettiği menekşe yapraklarından bir sürü getirir bu anılar.

o bilmesin ancak menekşelerini çok sevmeme rağmen çok sık gelmeleri canımı yakar çok, öyle ki bazen kılıcımı göğsüme batırıp durdurmak isterim bu acıyı. biraz bencil biridir, acılarımı dindirmek istediğim her zaman tekrar gelir aklıma. bu sefer anılar pirinç şarabı kadar tatlı olur, ben vazgeçerim.

"dikkatinin dağılmasına izin veriyorsun, kaedehara." der benimle çalışırken. kılıcını bana doğru savurur ancak hiçbir zaman bana teğet geçmez. ilgisiz görüntüsünün altındaki kişiliğini az çok bilirim, o da pirinç şarabı sayesindendir sadece.

pek dürüst değildir, ancak çakırkeyif olduğu andan itibaren ipi kopmuş budist bilekliğinin taşları gibi saçılır gerçek düşünceleri. en çok bu anları severim sanırım, yalan söylememe gerek yok. pirinç şarabının verdiği çakırkeyiflik yanaklarını akçaağaç yaprakları gibi kızartır. sonbahara benzer o zaman, içimi öylesine açar ki o görüntüsü.

adımla seslenmez bana, aramızda hep bir mesafe bulundurur. yürürken benden iki adım ileriden yürür, ancak peşinden geldiğimden emin olmak için ayakkabılarımın ses çıkaracağı yerlerden geçer. bu anlarda konuşmayı sevmez, ben de sessizce koyu mor haorisini izlerim sadece. bu bile bana hoş gelir.

dedim ya, bilmiyor bana hediyesini. daha önce hiç görmez beni avuçlarımda bekleyen mor menekşelerle. samuray eğitimine yardımcı olduğum bir güne kadar sürer bu, kılıcının kabzası göğsüme çarpmasa hiç bilmeyecekti belki de. göğsümdeki baskı sıkıştırır çiçekleri, avuçlarıma dolan menekşeler yüzünde korkunç bir ifade yaratır.

"hey, kunikuzushi." derim. gerçek adı bu değil, söylemez bana hiç. sadece böyle seslenmem gerektiğini bilirim. "bugün biraz sert davrandın."

yüzüme bakmaz, gözleri mor menekşelerinde gezinir sadece. şaşırdığını bilirim, kızdığını da anlarım yüzündeki ifadeden. elindeki kılıcını bırakıp omzularımı kavrar, yüzümdeki aptal ifadeye sinirlenip bedenimi sarsar, ancak pek bir karşılık alamaz benden.

"aptal mısın?" der biraz bağırarak. irkilirim ancak dışarı yansımas bu, içimde kalır korkmam. ifademin değişmemesi daha da sinirlendirir onu, bedenimi itip arkamızdaki ağaca çarpmamı sağlar. kunikuzushi'nin eli biraz ağır, sırtımda hissettiğim ağrı yüzümü buruşturmamı sağlar. "ne zaman? archonlar adına, ne zamandan beri böylesin kazuha?"

"adımı söyledin." derim sadece.

"mesele adın değil! soruma cevap ver!" gülerim sadece, aklımdan sadece dudaklarından dökülen adım geçer. bilmiyor ki adımı söyleyiş şekline tapabilirim. derin bir nefes alırım, biraz daha sinirlenirse buradan sağlam çıkamayacağımın farkındayım.

"bahardan beri." diye cevap veririm kısaca. yüzündeki ifade daha önce görmediğim bir hale bürünür, çenemi kapalı tutabilmeyi dilerim o an. ilk kez kaşları çatılmaz, yüzündeki yumuşayan ifade benim de ifademin değişmesini sağlar.

"kazuha, ölüyorsun." der. o an sorunumun tamamı görünür olur, bu sefer menekşelerin değil de gözyaşlarımın boğazıma dizildiğini hissederim. aylardır biriktirdiğim gözyaşlarım yanaklarımdan dökülür bir bir, soğuk ellerini yanaklarımda hissederim bu sefer. yanaklarımın ıslaklığını siler, ilk kez onu sarhoş olmadan bu kadar ilgili görürüm.

o an neye ağladığımı bilemem, ölecek olmam mıdır beni böylesine ağlatan yoksa bana karşı bir ilgi göstermek için sarhoş olmayı beklememesi midir? cevabını asla öğrenemeyeceğim bir sorudur bu da.

o andan itibaren neden menekşe olduğunu da anlarım, menekşeler kunikuzushi'yi en güzel temsil eden çiçekler olabilir gözümde. belki de celestia bu hastalığı bana bu yüzden veriyordur, bilemem.

kış geçer, kunikuzushi daha yumuşak davranır bana. bu davranışları hediyelerini yok etmez ama, sadece daha az gelir mor menekşeler. bahara girdiğimiz zaman gösteririm ona sakladığım yaprakları, bir şey söylemeden çekip gider yanımdan. ancak akşam tekrar gelir, bir şey söylemeden oturur yanımda.

bir akşam bencilliğim tutar, göğsümdeki ağrının ona geçmesini isterim celestiadan. işler tek taraflı olunca hoş hissettirmez çünkü. sanırım bencil olabildiğim tek an bu, ve onunla ilgili unutmak istediğim tek an.

nefes alamayacak duruma gelene kadar benimle kalır, bazen bu hastalığa var olduğu için şükrederim. kim sevdiği insanla böylesine vakit geçirmeyi istemez?

kunikuzushi yanımda kaldığı her an daha güzel gelir gözüme, ancak en güzel hali gözlerimi kapatmadan önceki halidir. ilk kez gülümser bana, öylesine içten gülümser ki ciğerlerimi saran kökler değil de onun gülüşü öldürür beni.

*

yazım hatalarım varsa üzgünüm.
okuduğunuz için teşekkürler ♡

would you be so kind, scarakazuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin