i have dreams where i kiss you and it's pink
%&/(+^%&
gökyüzü tamamen griye boyanmıştı. ağaçlar ise beyaz ve siyahın sonsuzluğunda kaybolmuştu. sanki dünya etrafında soluyordu ve bunu fark eden tek kişi kendisiydi. scaramouche bu düşünceden nefret etti. ona ölü karıncaları ve elektrik kablolarında oturup gaklayan kargaları anımsatıyordu. berbattı.
gözleri sadece solmuş şeyleri görüyordu, mesela gri bir pamuk şeker, siyah bir dondurma, beyaz bulutlar yerine bulutsuz ve hareketsiz bir gökyüzü. kıyafetlerini bile kendisi seçemiyordu çünkü onların gerçekten ne renk olduklarını bilmiyordu. hayattan keyif almak bu şekildeyken iğrençti. scaramouche gözlerini oymak istiyordu veya gözleri kapalı durmak. acı çekmektense hiçbir şey görmese daha iyiydi.
tabi o zaman bütün bu düşünceleri anlık dahi olsa kafasından silebilen kişiyi de göremezdi ya, sıkıntı oradaydı.
kaedehara kazuha, ona göremediği renkleri şiirleriyle anlatan biriydi. scaramouche'un renk körlüğüne laf etmemişti, aksine bunun da hayata karşı farklı bir pencere olduğunu ve hoşuna gitmese de renkleri dinlemenin onları gerçekten görmekten daha güzel olacağını söylemişti. kısmen haklıydı, scaramouche kazuha'nın dudakları arasından çıkan renkleri seviyordu, bir şekilde. hayatta katlanabildiği sayılı şeylerdendi.
kazuha ona lisenin başından beri yardım ediyordu. bazen yanında onun için yedek kıyafet getirip spor salonundaki dolabının içine koyuyordu ve bu hareketinin gizli olduğunu düşünüyordu fakat değildi; scaramouche bir keresinde onu dolabına bir sweatshirt koyarken yakalamıştı. saklandığı yerden çıkmayıp kazuha'nın sakin hareketlerini izlemiş, o gidince de dolabını kontrol etmişti.
sweatshirt kazuha gibi kokuyordu. onun deyişiyle, su yeşili. yalın ve hoş.
scaramouche kazuha'nın hayatsız olduğunu düşünmüştü ilk. neden onunla bu kadar çok uğraşıyordu, kanıtlamak istediği bir şey mi vardı, hem de tamamen renk körü birine? o ne kadar anlatsa da scaramouche renklerin nasıl olduklarını bilmiyordu. onları göremiyordu, hissedemiyordu da.
ama bir süre sonra bu düşüncesi değişmişti.
kazuha'yı mavi düşünmeye başlaması lise ikinci sınıfta gerçekleşti. sakin ve huzurlu bir nehirdi, ölüm kuyusu gibi görünen bir gri değil. özgürdü, kanatları vardı, güzel kokuyordu ve rahatlatıcıydı.
daha sonra kazuha'yı mor olarak düşündü. zarif, güçlü ve hafif bir mor. tıpkı kazuha'nın adımları gibi, sessiz. adımları bazen o kadar sessiz oluyordu ki scaramouche onun varlığını unutabiliyordu. kazuha'nın birdenbire şiir okuma alışkanlığı olmasaydı belki hiç fark etmeyecekti onu.
"al bakalım," arkasından gelen sesle birlikte düşüncelerinden sıyrıldı ve kafasını kaldırıp yanına oturan kazuha'ya baktı. elinde iki paket çikolata tutuyordu. "istediğin gibi, sütlü çikolata."
çikolata ve nazik bir gülümseme. scaramouche sarı, diye düşündü. kazuha'nın hafızası kuvvetliydi ve scaramouche'un sevip sevmediği şeyleri hemen zihnine yazabiliyordu. onun bu özelliği scaramouche'un göğsünde garip kıpırtılara neden oluyordu.
kazuha'ya bakmayı sürdürdü. belki de üstündeki kazak cidden kırmızıydı, siyah yerine. oturduğu çimen yeşil olabilirdi mesela. gülümsemesi sarıdan pembeye dönüyordu bazen, tabi bu tamamen scaramouche'un kendisine sakladığı bir konuydu.
"sen neyli aldın?" diye mırıldandı. sanki bilmiyordu.
kazuha'nın gülümsemesi yumuşacık bir yün parçası gibiydi. pembe düşünceler ve hisler dumana dönüşüp patlamayı bekliyordu scaramouche'un kafasında.
"beyaz çikolata." dedi kazuha ardından. gözlerini kırpıştırdı ve çikolatasının paketini açtı.
scaramouche beyaz çikolataya dikkatlice baktı, sonra kazuha'nın yüzüne odaklandı.
onu her rengin içine sığdırabilmesi inanılmazdı. kalbine sığdırabilmesi ise tamamen mucizevi.
%&/)^%&
minicik bir drabble<3 okuduğunuz için teşekkürler!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
colourblind
Fanfictionkazuha belki maviydi, gökyüzüydü. sakin bir nehri andırıyordu konuşması, kullandığı kelimeler ılık bir rüzgardı. veya sarıydı, çünkü neşeliydi ve gülümsemesi çok güzeldi. tıpkı güneş gibi, parlak ve büyük. scaramouche, kırmızının kazuha'ya çok yakış...