1.3

256 30 61
                                    

"Ağır bir şeyim yok ve önemli. Hissettiklerinde yalnız değilsin Prens Lee." duyduğum şeyle öylece kalmıştım. Ne diyordu o? Doğru muydu bu?

"Benim.. bunu fark etmem bu kadar uzun sürdüğü için üzgünüm ama ne olduğunu anlayamadım. İlk defa böyl-" zorla konuştuğunun farkındaydım. Yanakları hafifçe pembeleşmişti. Utanıyordu. Aynı zamanda orada ağlamamak için kendini çok sıkmıştı. Dolu gözlerle bana bakıyordu. Yaşadıkları kolay değildi ve olayların arasına bu sıkışmıştı. Daha sonra halledebilirdik.

"Yuta." ismini söyledim ve ellerimi yüzüne yerleştirdim.

"Bunları sonra konuşabiliriz ve benim yanımda ağlayabilirsin, çekinme." kaşları hafifçe kalkmış başını sallamıştı. Dışardan gelen gürültü ve kapının açılmasıyla ellerimi yüzünden çektim. Ah şu cadı.. içeri Jaehyun dalmıştı. Arkasından da Youngho. Jaehyun Yuta'nın önüne gelip onu yoklarken sorular yağdırıyor, yaralarına bakıyordu.

"Jaehyun-ah, iyiyim ben."

"Ne yaptı o sana? Onu öldüreceğim, nasıl yapar bunu?" onlara dışardan bakınca gerçekten değer veriyorlardı birbirlerine. Jaehyun titriyor, yerinde duramıyordu ve sürekli Yuta'yı kontrol ediyordu.

"İyiyim diyorum. Yok bir şeyim. Taeyong halletti." Jaehyun sonunda omuzlarını düşürmüş, durmuştu. Sonra da Yuta'ya sarılmıştı. Sanırım bu gece onları yalnız bırakmalıydım.

"Siz odanıza geçin. Kun'u göndereceğim. Yarın sabah bu olanları konuşuruz." Yuta bana hafifçe gülümsemiş sonra da birlikte çıkmışlardı. Ah.. geçmek bilmeyen gecelerim şimdi hiç geçmeyecekti.

Yuta'dan

Jaehyun'la odama gelmiş, Kun'un yaralarımı sarması sonrası yatağa geçmiştik. Kapımızda her zamankinin aksine Youngho duruyordu. Ayrı bir koruma sarmıştı etrafımızı. Yine de kendimi en ufak güvende hissetmiyordum hatta dışardakiler için de korkuyordum. Bedenimin her tarafı ağrıyordu ve üstümdeki pis hissi atamamıştım. Hiç değilse kapıdakiler prensin en güvendiği adamlarıydı.

Bu arada.. Prens demişken.. aklım gidiyordu. Bu kadar talihsizce olmasını asla istememiştim ama her şey yerli yerine oturmuş gibiydi. Onu gördüğümden beri içimde olan anlamsızlık sonunda bir sonuç bulmuştu.

"Yuta." Jaehyun'un seslenmesiyle ona döndüm. İsmimle seslenmesine şaşırmıştım. Uzun zamandır kullanmıyordu.

"Jaehyun-ah?"

"Bana söylemek istediğin bir şey var mı?" sırtım oturduğum yatakta dikleşti. Ona söylemeye çekiniyordum. Jaehyun'la aramızda çok ayrı bir bağ vardı. Bu bağın bozulmasını asla istemiyordum ama emindim ki söyledikten sonra onunla eskisi gibi olamayacaktık.

"Ne gibi Jaehyun-ah?" ben başka bir yere bakarken yatakta benim gibi doğruldu ve çenemden tutup kendi yüzüne çevirdi.

"Onu seviyorsun, ha?" ani gelen soruyla şaşırırken ne diyeceğimi bilememiş öylece kalmıştım. Jaehyun sessizliğimden anlamıştı. Çenemdeki elini çekmiş, boş duvara çevirmişti kafasını.

"Yakışıyorsunuz."

"Jaehyun-ah sana söyleyecektim ama k-"

"Seni senden daha iyi tanıyorum Yuta. Aşık olduğunu ya da sana aşık olanı fark edemeyecek kadar şapşalsındır sen."

"Jaeh-"

"Önemli değil. Sadece sana zarar gelsin istemiyorum. Bu prense pek güvendiğim söylenemez. Gerçi bu sarayda olman azıcık bile güvenli değil. Az daha kanı çekilmiş bir et yığınına dönüşecektin." dediği bu akşam neler yaşadığımı aklıma getirince yüzüme soğuk su çarpmış gibi hissetmiştim. Ellerim yavaşça bileklerime inmiş, moraran kollarımı sarmıştım.

kiss me more - yutae Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin