❥
"Ee beğenmiş mi?" Seungmin kapının önünde oturduğu koltuktan kalktı. Akşam olmuştu. Changbin'in arkadaşları onlar dinledikten sonra, Changbin ne kadar uyarsa da, kendilerine özgü bir sevinç gösterisi yapmışlardı. Haliyle uyarılmak zorunda kalmışlardı. Seungmin dedenin rahatsız olmaması için odaya girmemişti. Bir süre bekledikten sonra, Changbin odadan çıkmıştı. Dede uyumuş olmalıydı.
"Uyuyana kadar ikimizin ne kadar güzel şarkı söylediğinden bahsedip durdu, bence gerçekten beğenmiş."
Seungmin sevinçle başını salladı ve büyük olanın yanında yavaşça yürümeye başladı. "Sen sevdin mi?"
Changbin elleri cebindeyken sordu. Seungmin ona döndü ve başını sallarken dudaklarını birbirine bastırdı. "Başından beri sevmiştim." Changbin ona baktı ve küçük bir gülücük kaçtı dudaklarından. Bunu duymak hoşuna gitmişti.
"Güzel," dedi kollarını önünde birleştirirken. "Ee, şimdi eve gidiyorsun değil mi?" Seungmin başını salladı ve montuna biraz daha gömüldü. "Seni evime davet etmek isterim, eğer... istersen?" Sonlara doğru sesi kısıldı. Changbin dudaklarını büzdü.
Onunla olmak huzurlu hissettiriyordu. "Eğer senin için de uygunsa..?" Seungmin başını salladı. "Elbette, annem evdeyse onunla da tanışırsın?" Sesi neşeli çıkarken sordu ve gitarının kulbunu geriye iterek düzeltti.
"Olur, ama annen genelde nerede ki?"
Seungmin omzunu silkti ve dudaklarını büzdü. "Bunu benden duymuş olma ama, kasabanın altında eski bir krallık olabilirmiş. Birkaç ay önce kasabanızdan birisi şehir müzesine bir sikke getirmiş. Bin yıllık bir sikke olduğu saptanınca, annemi buraya yolladılar. Eğer öyleyse yani annem başka bir buluntu ele geçirirse, arazinin boş bir kısmından sondajla aşağı inilecek."
Changbin gözlerini kocaman araladı. Seungmin ise devam etti. "İşte bu yüzden, akşam üzeri gittiğinde geceye kalabiliyor." Cümlesini tamamladı ve büyük olana döndü.
"Vay be," diyebildi Changbin. "Demek kasabamızın altında eski bir krallık olabilir..." Seungmin başını salladı ve çantasını düzeltti.
"Evet, ee o zaman bana gidiyoruz?" Seungmin heyecanla sordu. Changbin başını salladı ve sakince bir nefes aldı. "Evet, gidiyoruz."
***
Changbin kendi evine oranla daha yeni duran evin içindeki piyanonun başında oturmuş birkaç tuşa basıyordu. Amacı güzel bir melodi elde etmekti. Seungmin yasemin çayı yapacağını söyleyerek mutfağa gitmişti.
Changbin az önce bulduğu melodiyi yeniden çalarken içerden onun sesini işitti. "Vaay, bu kulağa güzel geliyor!" Seungmin'in sesi eğlenceli çıkmıştı. Changbin gülümseyerek çaldığı melodiye devam etti.
Kısa bir süre sonra Seungmin elinde cam ve büyük kupalarla içeri girdi. Çayın güzel kokusu içeri yayılmıştı. Hava kararmıştı ve köşede duran ayaklı lambalar aydınlatıyordu evi. Changbin bunu sevdiğini düşündü, göz yormuyordu en azından.
"Piyano çalabiliyorsun değil mi?" Changbin onun elindeki kupaya uzanırken yüzüne bakarak sordu. Seungmin başını salladı ve onun yanındaki boşluğa oturdu rahat bir şekilde, bedenleri yan yanaydı. "Mhm, bir şeyler duymak ister misin?" Changbin heyecanla başını salladı ve elindeki çaydan bir yudum alarak yanında bulunan yüksek köşe sehpasına koydu.
Seungmin'de bardağı piyanonun üzerine koydu ve ellerini biraz tuşların üzerinde gezdirdi. Rahat bir şekilde çalmaya başladığı melodiye kaptırdı kendini. Bakışları arada tuşları buluyor ve emin şekilde gözlerini kapatıyordu. Changbin onu hayranlıkla izliyordu, inanılmazdı.
Saatler gibi süren beş dakika boyunca Changbin tamamen hayranlıkla onu izledi. Seungmin öyle güzel çalıyordu ki, başını piyanonun üzerine yaslayıp dinleyerek huzurlu birkaç dakikanın hazzına varmak istedi.
Bakışları Seungmin ile parmakları arasında kayarken bu anın gerçekliğini sorguluyordu, o şimdiye kadar gördüğü herkesten daha eşsizdi. Kesinlikle, buna yemin edebilirdi. O hayran olunacak seviyedeydi.
Son tuşlara bastı ve gülümseyerek Changbin'e döndü. Changbin ona bakmaya devam etti sakince, gözleri birleşince Seungmin'in gülümsemesi genişledi. "Nasıldı..?" Changbin sakince bir nefes aldı ve kaşlarını kaldırarak dudaklarını büzdü ve başını yana salladı. "Eşsizdi."
Seungmin güzel bir şekilde gülümsedi ve piyanonun üzerindeki çayını alarak bir yudum aldı. "Öğretmemi ister misin?" Changbin sakince bir nefes aldı ve başını yana salladı. "Şu an sadece seni izlemek istiyorum."
Gözleri birbirinden ayrılmadı. Seungmin gülümseyerek başını eğdi ve yana salladı. "Evet, beklenmedikti." Changbin onu izlemeye devam etti.
"Seungmin," Dedi sakince. Seungmin yüzündeki gülücüğü silmeden ona döndü. "Şimdiye kadar birisi sana, eşsiz olduğunu söyledi mi?"
Seungmin gülümsemesini silmeden başını yana salladı. Changbin gülümsedi ve gözlerini onun gözlerine kenetledi. "Eşsizsin, gördüğüm en eşsiz kişisin."
Birkaç dakika öylece geçti, sessiz bir an huzur verdi ikisine de. Seungmin başını salladı ve gülümsedi yeniden. "Çok kibarsın, teşekkür ederim." Dedi sessizce. Changbin başını salladı ve dudaklarını büzdü. "Ee şimdi ne çalıyorsun bana?"
Seungmin ellerini tuşların üzerinde gezdirdi. Omzunu silkti. "Ne istersin?" Büyük olan bir süre düşündü. "Ay ışığı sonatı'na ne dersin?"
Seungmin başını salladı heyecanla. "Bayılırım," dedi ve bedenini dikleştirerek rahat bir hâl aldı. Ardından parmakları güzel bir şekilde kaymaya başladı tuşların üzerinde. Changbin, piyanoya değil de, ona bakıyordu.
İçi sıkıştı. Belki de aşk böyle hissettiriyordu.
***
–81221
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ay ışığı sonatı | seungbin
Fanfiction"Karanlık gecede bile seni bulmaya geleceğim, Çünkü düşlerimin arasında bir yerde saklanıyor olabilirsin." 18.8.21 / 13.4.22