12

1.8K 134 47
                                    

"Taehyung!"

İsmimi andığı gibi yerinden kalkan Jungkook'a baktım. Biraz önce gördüğüm uykusuz hali bir anda canlanmış, düşecek gibi de olsa ayakta durmaya çalışıyordu şimdi.

Yanlarına geldiğimde Hoseok ve Jimin'i gönderip konuklarla ilgilenmelerini söyledim. Gerçi nasıl yapacaklardı bilmiyordum, onlar da bilmiyordu ama bir şekilde zaman geçecekti.

Zaman sadece bir noktada geçmiyordu, Jungkook.

"Taehyung çok güzelsin."

İşte yine oluyordu. Lisedeki Taehyung'a dönüyordum.

Jungkook'un her dediğine eriyen Taehyung'a.

Jungkook'un her hareketine düşen Taehyung'a.

Jungkook için deliren Taehyung'a.

"Hadi gidelim Jungkook." Elinden tutup onu arabasına sürüklemeye çalıştım ama o beni çekti ve banka oturduk ikimiz de.

Kafamdan tutup göğsüne yasladı.

"Biraz daha."

Derin bir nefes çektim. Zaten kalbim götümde atıyordu, zor toparlıyordum kendimi.

"Jungkook, hadi eve gidelim."

Beni yatırdığı göğsünden kalkmaya çalıştım, hızlanan kalp atışları benimkine hiç yardımcı olmuyordu. Uzun zaman sonra ona bu kadar yakın olmak hiç iyi gelmemişti bünyeme.

"Hayır! Ben Taehyung'u istiyorum!"

Jungkook sarhoş olduğunda hep sapıtırdı. Birlikteyken içkili mekan denilince yanında biterdim onun. Pek de içki içmezdim, sevmezdim. Sarhoş halini toplardım hep.

Ancak şimdi, sıkça içmeye gidiyorum.

Arkadaşlarımla veya değil, içiyorum içebildiğimce.

Elime ne gelirse, bir tercihim yok. Sadece kafamın dağılmasını istiyorum.

"Buradayım ya Jungkook." Göğsünden bir güçle kalkıp yüzüne baktım. Elinden tutup yine kaldırmaya çalıştım ama olmadı. Hep hayran olduğum cüsseli yapısı beni engelliyordu.

Bir sabaha onun karın kaslarını saymakla uyandığımı hatırlıyorum. Kiraz dudakları açık, gözleri kapalı, beyaz çarşaflar içerisinde beyaz teni ve geceyi güzel geçirmiş biz. Parmaklarım onun tenince hafifçe dolaşıyor.

Ancak şimdi, sevgili değiliz, yabancıyız birbirimize.

"Hani nerede?"

Sorduğu aptalca soru beni güldürüp içimde yaşadığım depresiflikten sıyırdı.

Bir gece de olsa onu sevmek istiyordum. Rahatça dokunabilmek. Ayıkken birbirimizden dokunuşlarımızı yeterince esirgiyorduk.

Yüzüne yaklaşıp önüne düşen jöleli saçlarını ittim. Parlak gözleri karşıladı beni. Göz bebeklerinde kendimi görmekten hep hoşlanırdım.

"Burada." Nefesim yüzüne çarptı. Aptalca sırıttı gözlerini kapatıp. Bunu hep içi kıpır kıpır olduğunda yapardı.

Sonra açtı gözlerini, derince baktı bana. Yüzümü inceledi. Dudaklarımda takılı kaldı. Biz öpüşmeyi seven bir çifttik. Sıkça öpüşürdük. Öpüşmediğimiz hiçbir yeri hatırlamıyorum.

Şirketteki bir anımızı hatırlıyorum. Tuvalette karşılaşmıştık. Ben ellerimi yıkarken aynaya baktığımda bana gülümsediğini görmüştüm. Ona motivasyon öpücüğü verecektim, daha çok çalışması için. O ve harika aurası, bir şekilde bu öpücüğü masumluktan kurtarıp yiyişmemize sebep olmuştu.

strangers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin