Koskoca salonun ortasında durmuş elimden hiçbir şey gelmeden sadece ağlıyordum tabi bir de kafamda durmak bilmeden konuşan kendi sesimi unutmazsak.
"O seni hiç sevmedi yalan mı söylüyorum ben ha sen kimsin ki zaten o seni sevecek."
Ellerim benden habersiz kulaklarıma yerleşmiş sesi bastırmak için kuvvet uyguluyorlardı.
"Beni böyle mi susturacaksın böyle yaparak mı ha. Beni sustursan bile o seni sevmeyecek ellerini tutarken ki halini görmedin mi tiksiniyor senden yüzünü çeviriyor hep."
Ellerimin üstüne konan ellerle irkilip geriye kaçtım. Korkudan titreyen göz kapaklarım sevdiğim adamı bulunca dizlerim titremeye başladı. Yerimde duramıyordum zihnimdeki ses durmuyor bana hep bir şeyler söylüyordu susturamıyordum.
"Güzelim neden böyle yapıyorsun?"
Yalvarır gibi çıkan çaresiz sesi bana ulaştığında ellerim yüzüme kapandı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
"Güzel mi sen güzel değilsin ki yüzüne bakıp kimi hayal ediyor acaba hiç düşündün mü?"
Kafamda dönüp duran cümlelerle göz yaşlarım daha da hızlanmış nefes alamaz hâle gelmiştim.
Ellerim yüzümden baskı uygulayarak çekilmiş. Elleri yüzümü kavramış nefes almam için yüzüme bakarak bir şeyler söylüyordu ama nefessizlikten duymuyordum sadece kafamdaki ses konuşuyor beni çaresiz bırakıyordu.
"Biraz daha nefes almazsan o senden kurtulmuş ve rahatlamış olacak şuan senin karşında rol yapıyor hâlâ anlamadın mı?"
"Yazık sana Sena çok yazık..."
"Sena'm güzelim hadi bana bak hadi bebeğim nefes al."
Nefes almaya başlamamla karşımda duran adam derin bir nefes alıp rahatlamayla kollarını ince bedenime sarmış başı boynuma düşmüş derin derin nefes alıyor kokumu soluyordu.
İşte tam bu anlarda kafamdaki ses susuyor sadece ona odaklanıyordum. Ellerim koca gövdesine sıkı sıkı tutunmuş başım göğsüne yaslı bir şekilde içime huzur salan kokusunu soluyordum.
"Cenk..."
Kafamı göğüsünden çekmiş kocaman elleri naif bir şekilde yüzüme gelen saçları çekerken derin bir iç çekişle bana seslenmişti.
"Efendim güzelim."
İçimden gelen artık beni boğan düşüncelerden kurtulamak istiyordum ve bunu da tek bir kişi için çabalayabilirdim, yapabilirdim.
"Ben tedavi olmak istiyorum..."
Kendi düşüncemden , sesimden , kafamda kurduklarım ve kendime olan tahammülsüzlüğümden o kadar sıkıldım ki artık ben aynaya bakarken kendi gözlerimde başka birini görmek onun yansımasının bende devrimler yaratmasını istemiyorum ama en çok da benim için ama gerçekten benim için her şeyi yapabilecek olan sevdamı üzmek istemiyorum artık.
"Benden yani kendinden kurtulabileceğini mi zannediyorsun!"
Ve onun sürekli beni aşağılayan , alaycı davranışlarından...
"Kurtulmanın tek yolu ölüm... Senin benden çıkış yolun hadi yap , yap ki rahatlayalım ah doğru ya kapının kenarında ki mavi çekmecede bir bıçak vardı hadi al onu..."
Gözlerim benden habersiz Cenk ile farklı renklerde boyadığımız dolabımda ve onun çekmecesinde kalmıştı.
Zihnimin gerilerinde hâlâ Cenk'in sesi yankılanıyor ama kendi içimde oluşan o boşlukta bir yankı olmuyordu.
Beni tutan ellerinden yavaşca kendimi çektim ve sanki hipnoz olmuş gibi oraya adımlamaya başladım.
Birden yüksek sesle çıkan kahkaha sesiyle irkildim ve hemen etrafıma baktım ama bana endişeyle bakan ve sürekli bana seslenen ve farkında olmasam bile ellerinin hâlâ bana ulaşmaya çalıştığını fark ettim.
"Cenk..."
"Söyle güzelim ne oldu hadi anlat bana sana yardım edeyim kurtulalım bu bataklıktan."
Benimle konuşurken yanıma daha fazla yaklaşmış ellerini kollarımın üstüne koymuş ve aşağı yukarı hareket ettirerek sakinleşmemi bekliyordu.
"Sesi kafamın içinde ve sürekli beni kötülüyor."
Ellerim saçlarımı çekiştirmeye ve yüzümü çizmeye başladı.
"Sürekli ama sürekli anlıyor musun beni?"
Bağırmaktan sesim çatlayınca iyice kısılan sesimle beni buradan ve kendimden kurtarmasını istiyordum.
Zihnim artık bana yük olmuş omuzlarıma koca bir dert yığını olmuştu ama tek bana değil...
Elleri beni durdurmuş yanaklarıma bıraktığım izleri korkarcasına öyle içli öpmüştü ki benim nefret ettiğim şeyler onun içinde bahar bahçe olmuştu ve bunu bana öğretmekten usanmıyordu ama bunu benim zihnim neden kabullenmiyordu.
Ellerim isyan edercesine aşağıya doğru indi.
"Ben mi kabullenmek istemiyorum ben mi? "
"Sen beni bırakmasaydın bunlar olmazdı sen beni bıraktın ve bunları yaşadığın için şikayet edemezsin."
"Sevgilim bana bak gerçeklikten uzaklaşma bak ben burdayım."
Elleri bunu kanıtlarcasına saçlarımı severken
"Bak hisset beni buradayım bir yere gitmiyorum."
"Beni bırakmayacaksın değil mi sevgilim."
"Sevgilin seni her zaman her şeyden korumak için burada olacak sana söz..."
"Söz öyle mi bana vermekten kaçtığın o sözler ne kadar kolay söyleniyor değil mi Sena?"
Odamın pencere kenarının tarafında kalan boydan aynam ve yanında kalan koltuk gözüme çarpınca saatlerce ayakta kaldığım gerçeği ayak tabanlarımı sızlattı.
Cenk bakışlarımı takip ederek beni yeniden anlayarak ellerimden sıkıca tutarak peşinden götürdü.
Gri renkli koltuğun kenarına oturan Cenk beni göğsüne yatırmış ellerini saçlarımda gezdirerek mırıldanmaya başlamıştı.
"Bana bir masal anlat baba
İçinde bütün oyunlarım
Kurtla kuzu olsun şekerle balBaba bir masal anlat bana
İçinde denizle balıklar
Yağmurla kar olsun güneşle ayAnlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile
Bırakıp gitme sakın beni...""Bırakıp gitme sakın beni..."
Saçlarımda gezinen el birden yok oldu o huzurun kokusu birden gitti. Yaşadığım huzur beni terk etti. Gözlerim sımsıkı kapanmış göreceğim belki de göremeyeceğimden dolayı açılmak dahi istemezken hissettiğim o boşluk açılmayan gözlerimden yaş olup akmaya başladı.
Acı her yandaydı...
Gözlerim açıldı o beraber boyadığımız dediğim dolabın rengi simsiyahtı ah dedim bu nasıl acı
Hıçkırıklarım dudaklarımın arasından bir bir giderken nefes alamıyordum. Bana nefes olan adamın yokluğu nefesimi kesiyordu.
Bedenimde ki bütün güç sanki biri çekip almış gibi beni halsiz bırakırken artık yaşadığım daha doğrusu derinden hissettiğim acı beni karanlığa çekiyordu.
"Hani o verdiğin sözler
Yalan mıydı birer birer
Artık seni sevemem ki..."Sana söz ben seni hatıralarımda , hayallerimde yaşatacağım...