*Güneş altın saçlarını dünya üzerinden usulca çektiği vakit, ana kucağı misali sarmalayan sıcaklığını da götürdü. Alacakaranlık meltemi, etrafın soluk maviliğinde usulca seyahat ediyor ve Kuzey'den taşıdığı zemheri kokusunu etrafa dağıtırken söğüt dallarını da usulca dalgalandırıyordu. Rüzgârın ahengine kapılmış salkım saçak dallar, huşuyla hışırdayarak yaklaşan gecenin huzursuz sessizliğini bölmekteydi.
Varis Omega, salkım söğütlerin altında yosun kaplamış ağaç kütüğüne zarifçe oturmuş, tarlanın ilerisinde giderek koyulaşan göğü izliyordu. Lacivert kukuletası, ahu çehresini meraklı gözlerden saklı kılmıştı.
Alacakaranlık göğün altında uzanan tarla, kimsesizliğe terk edilmişti. Köylülerin tez adımlarla ardında bırakıp gitmesinden beri kimsesizliğin getirdiği tekinsizlikle salınıyordu akşam melteminde. Hastalığını ustalıkla saklayan alacakaranlıkta soluk mavi dinginlik genç omegayı hayrete düşürüyordu. Gözün görmediğini bilmek ne zordu, karanlık gece çöktüğünde bütün noksanlıklar yanılgılar içinde erimekteydi adeta. Fakat Varis Omega, karanlığın ardındaki huzursuzluğa aşina olduğundan yüreğindeki sıkıntı yerlilerindeydi.
Nice zamanın ardından, gece hepten doladı karanlık soğuk kollarını dünyaya. Gökte yıldızlar yanıp sönerek yasa başladı. Göğün İncisi ne vakit gizlese parıldayan ahu çehresini, yıldızlar elemlerini fani gözlerden saklayamaz, gece boyu kederle ağlardı. Yanıp sönmeleri, tarifi mümkün olmayan kederin fanilerce algılanabilen yüzüydü yalnız. Varis Omega, gözlerini kapattı ve yas tutan yıldızların kederini hafifletmek adına bir dua mırıldandı soluğu altından.
Jimin, yaklaşan geceyle birlikte yapayalnız göğüslemesi gereken yolculuğun yükünü hissetmekteydi. Öyle ağırdı ki, omuzlarını eziyordu. Akşam vaktinin soğuk esintisi, pamuk ellerine tesir etmeye başladığında, pelerinin gizli cebinden tavşan derisi eldivenlerini çıkarıp giydi.
Giyilmekten eprimiş parmak uçlarını ve avucu içindeki çizgilerin biçimini almış eskime izlerini okşadığı sırada kendine yaklaşan adımları işitti. Tehlikeyi sezen bir av misali başını hızla kaldırdı ve adımların geldiği istikamete dikti yakut gözlerini. Yaklaşan her kimse, adımları altında ezilen yaprakların hışırtısından anlaşıldığı kadarıyla, kendinden emin ve güçlü kuvvetlice biriydi. Pelerininin dökümlü koluna gizlediği zümrüt kabzalı hançeri kavradı. Yazgısını tehlikeye düşürecek her türlü hasma karşı mücadele etmeye hazırdı Varis Omega.
Adımlar giderek yaklaştı, yaklaştı ve nihayet söğüt dallarını kenara iterek Jimin'in beklediği minik açıklığa boylu poslu bir siluet çıkageldi. Gölgeler içinden sıyrılarak geçen yabancının kim olduğunu seçemedi bir müddet.
Karanlığa alışmış gözleri ve burnuna çalınan alfanın tanıdık kokusuyla, yanına gelenin kim olduğunu anladığında kelimelerin tükenmesinden dolayı aralık kaldı pembe dudakları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZERK YÜREK // jikook
Fanfiction"Bütün mücadelem, bütün kavgam seni güvende tutmak uğrunda... Bu denli zor mudur anlamak yüreğimi?" Omega Park bakmadan çehresine, "Kafese koymakla, güvende tutmak arasındaki ayrım nedir Alfa Jeon?" ya da Kuzey'de kümelenen karanlık bulutların göl...