just f*ck me till you come unhinged

3.8K 302 210
                                    

Uyarı: bölümün başlarında konuşmaları yer alsa da devamı tamamiyle smut içeriyor. hikayenin sadece duygusal ve olaysal (?) kısmıyla ilgilenenlere duyurulur. gereksiz bir ayrıntı verme gafletinde bulunup aşırı dağıtmışım. uyarı btti ii okumalar <3

"Kalk."

Jimin'in sözünü ikiletmeden kalkarken midesindeki titreşimler bacaklarını neredeyse birbirlerine çarpacaktı. O kadar şey olmuş ve o kadar şey hissetmişti, fakat birkaç saatlik ayrı kalıştan sonra bile ne biçim özlediğini düşünmeden edemiyordu. Yumuşak kokusu o daha ayağa kalkıp peşine düşmeden dolmuştu burnundan içeri. Ciğerlerini onunla doldurmak ise yapmak istediği tek şeydi aslında.

Jimin üst katlardaki rezidanslardan birine çıkmak için asansörlere giderken Jungkook gülümsememek için yanağının içini dişledi. Sinyali mi almıştı, yoksa yine kafasına göre mi hareket ediyordu bilmiyordu, ama Yuhan'ı geride bırakmak içindeki yağları bir kere daha eritmişti şimdi.

"Konuşacağız." Ve yukarı çıktılar. Ne ara bir oda kartı aldığını bilmiyordu bile esmer olan, umurunda da değildi, tek bildiği sevgilisiyle yalnız kalabileceği bir yere gidiyor olmalarıydı. Yiyeceği yeni azarlar endişelendirmiyordu bile şimdi onu. Sadece bu kadar kısa bir sürede bile özlemişti gerçekten fazlasıyla...

Sonunda yürümeyi kestiklerinde etrafa bir bakış attı Jungkook. Arkasındaki yatak resmen göz kırpıyordu, komodindeki kırmızı bir kurdeleyle bağlı lube şişesi ise vücuduna alarmlar yolluyordu adeta. Oldukça kullanışlı bir oda seçmişti anlaşılan diğeri... Dilini ısırıp söze başlamasını bekledi sabırla, eğer kendisi ağzını açsaydı ilk konuşmak yerine dudaklarına yapışıverecekti çünkü.

"Ortak playliste ayrılık şarkıları eklemişsin?"

Jungkook anında Jimin dışında her yerde gezdirdiği gözlerini üstünde sabitledi. Ağlama seansları sırasında yaptığı şey önüne atılırken bir parça kızardığını hissetti. Dudaklarını büzdü nazlı bir edayla, "N'oldu? Moduna uymadı sanırım." İçi kıpır kıpırken böyle bir şey söylemek gülünesi bile sayılabilirdi, yine de ifadesini bozmamaya çalıştı. Madem Jimin zor yolu istiyordu, bu sefer ilk adımı o atmayacaktı.

"Jungkook beni çıldırtma."

"Sen beni çıldırtırken iyi, ben yapınca Jingkiik bini çildirtmi-"

"Canına mı susadım oğlum sen? Akıllan diye beş dakika yalnız bırakıyoruz şu yaptığına bak, gelmiş burada çocuk gibi tavır yapıyorsun bir de!"

Söylediklerinin üstüne bilerek belki de, çocuksu bir edayla kollarını göğsüne bağladı. "Senin o beş dakika dediğin evin kapısını kırarcasına çarparak çıkıp gitme olunca insanın içine bir kurt düşüyor işte, ne yaparsın?"

"Sen de çareyi gecenin köründe süslenip püslenip etrafta sürtmekte mi buldun?"

Omuz silkti umursamazca. "Süslenip püslenmedim bir kere. Normal hâlimle çıktım." Bu söylediği inandırıcı olabilirdi, eğer göbeği açık tişörtle ve belindeki gümüş zincirle olmasaydı.

"Hıhı," sinirleri bozulmuş bir gülüşle başını salladı. "Şu üstündekine bak. Sikeceğim o tişörtü,"

"Avucunu yalarsın." Süregelen çocuksu tavrının aksine bu söylediği, koyulaşmış gözleriyle diğerinin tam irislerine bakarken çıkmıştı dudaklarından ve sanki söylediğinden başka anlamlar içeriyordu.

"Jungkook."

"Hyung," Umursamaz durmayı bırakıp o da ciddileşti yavaşça ve kollarını çözerken kalçasını kanepenin kenarına yasladı. "Gerçekten o bırakıp gidişinin hesabını vermen gerekecek. Öğlen hyunglarla eve giderken bin bir çeşitte özür dileme yolları arıyordum, ama o dediklerinden ve yaptığından sonra benim için de kolay kolay çözülmez hiçbir şey."

keep it between us ☀︎︎ ʲⁱᵏᵒᵒᵏ ᵗʰʳᵉᵉˢʰᵒᵗHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin