o ışıklı okyanus tamamen sessizliğe gömüldü

2.7K 314 291
                                    

Park Jimin ve Min Yoongi kollarına takılı beyaz gül yapraklarıyla dolu sepetten yaprakları avuçlayıp etrafa saçıyordu. Onların girişiyle herkes nefesini tutup kapıya bakmaya başlamıştı.

Kapıdan sunağa kadar olan yola siyah bir halı serilmişti ve halının üstünü şimdi beyaz gül yaprakları süslüyordu. Halının sonunda çiçeklerden bir çift sütun koyulmuş, onların arasına da üstünde beyaz örtü olan bir masa yerleştirilmişti. Papaz bu masanın arkasında siyah kıyafetleri içinde gülümseyerek bekliyordu.

Kraliçe Hyeseul ve Kraliçe Shina birbirlerine bakıp gülümsediler. İki kraliçe de hazırlıkları görünce hayran kalmışlardı ve baş nedimeleri övgülere boğmuştu. Onların aksine Kral Seokhyuk ve Kral Joongi daha pis imalarla gülümsüyordu. Sonunda iki yönetici de istediği şeye ulaşmıştı ve önemli olan tek şey buydu onlar için.

Baş nedimeler, yaşlı gözlerle, kapıya bakıyor ve el ele tutuşuyordu. Onların hemen iki yanında Ning Yizhuo ve Aeri Uchinaga konumlanmıştı. Onların da duygusallık seline kapıldığı açıkça belli oluyordu.

"Prens Felix ellerimde büyüdü ve şimdi..."

Kim Seungmin ve Yang Jeongin'in onlara doğru geldiğini gören Minjeong kendini Yoo Jimin'in elinden kurtarıp Seungmin'in boynuna sarıldı ve ağlamaya başladı. Seungmin hiç vakit kaybetmeden baş nedimeye sarılıp gülmeye başladı.

"Tanrı aşkına Minjeong bu kadar duygusal olma! Herkes mutlu, sen de mutlu olmalısın."

Baş nedime zorla da olsa gözyaşlarını durdurup ona gülümseyen haberciye baktı.

"Sanırım haklısın, Seungmin."

Bir anda salonda kopan alkışla beraber herkes kafasını kapıya yöneltti. Minjeong gördüğü manzarayla beraber az önce durdurduğu gözyaşlarını tekrar serbest bıraktı.

Hwang Hyunjin ve Lee Felix kol kola girmiş, üzerinde beyaz gül yaprakları olan halıda yavaş yavaş ilerliyordu. İkisi de dimdik duruyor ve tam karşıya bakıyordu. Gergin olup olmadıkları belli olmuyordu, duygularını güzel gizlemişlerdi.

Jimin, Minjeong'a sarılırken ve baş nedime hıçkıra hıçkıra ağlarken iki prens papazın önüne gelmişti. Prens Minho eşinin ağladığını duyup hemen ona döndü.

"Jisung, sorun ne?"

"Sadece..." Han Jisung ağlamasını durdurmaya çalışırken güçlükle konuşuyordu. "...çok mutluyum Minho. Çok. Sonunda Felix'i mutlu görmek beni o kadar sevindiriyor ki..."

Eşinin elinden tutup ona gülümsedi Prens Minho. Onu çok iyi anlıyordu. Kardeşini böyle görmek onu anlatamayacağı kadar sevindirmişti.

İki prens birbirlerine dönüp gülümsedi ve Felix ellerini Hyunjin'in avuçlarına yerleştirdi. Bunu işaret olarak alan papaz salondaki konuklara göz gezdirdi.

"Bugün Kelindar'ın veliaht prensi Hwang Hyunjin ile Milena'nın ikinci prensi Lee Felix'in hayatlarını kutsal evlilik bağıyla birleştirmesine tanıklık etmek için toplanmış bulunmaktayız."

Kalabalıktan kuvvetli bir alkış ve Minjeong'un dudaklarından zayıf bir hıçkırık kopmuştu.

"İşte sizin bu bağınızı temsil edecek olan yüzükleriniz..." Bir hizmetçi elinde yüzüklerle gelip onları prenslere uzattı. "...onları takıp yeminlerinizi edebilirsiniz."

Önce Hyunjin minderden Felix'in yüzüğünü alıp doğrudan Felix'in gözlerinin içine baktı. Yüzüğü takarken sevdiğinin gözlerinin içine bakıp deli gibi çarpan kalbini sakinleştirmeye çalıştı. En sonunda yüzüğü taktığında tuttuğunu bile fark etmediği nefesini vermişti. Felix'in yüzüğünde kocaman bir elmas parıldıyor ve adeta onun müstakbel kraliçe olduğunu haykırıyordu. Hyunjin'in hemen arkasından da Felix titreyen elleriyle veliaht prensin yüzüğünü almıştı. Büyük bir kara elmas ve küçük bir elmasın birleştiği yüzük Hyunjin'in gücünü tasvir etmek için yapılmış gibiydi ve her açıdan çok çok güzeldi. Felix yüzüğü taktığında Hyunjin'e gülümsedi ve utanarak başını eğdi.

black swan | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin