on bir

3.8K 414 320
                                    

Kafamı dinlemek için telefonumu kapatıp uyumuştum fakat benim mükemmel arkadaşlarım benim öldüğümü düşünüp evimi basmışlardı.

Sadece Chan, Felix ve Seungmin gelmişti. Gözüm ister istemez onu da aramıştı. Keşke gelseydi, en azından yüzünü görmüş olurdum diye geçirdim içimden.

"Jeongin harbi neyin var senin? Anlatsana."

Bir şey olmadığını belirterek kafamı salladım. "Yok bir şeyim Felix. Hastaydım biraz. Kimse rahatsız etmesin diye telefonumu kapatıp uyudum, hepsi bu."

Seungmin biraz bana yaklaşarak elini çeneme attı ve kafamı iki yana çevirip yüzümü inceledi. "O zaman niye her an ağlayacak gibi duruyorsun?" diyerek geriye çekildi.

"Ağrılarım var, o yüzden." Hâlâ yüzüme dik dik bakmaya devam ettiklerinde, "Yeter ama artık, söyledim ya size. Neden zorluyorsunuz? Yok bir şeyim."

"Hyunjin de bir garip biliyor musun?" dedi Chan.

İsmini duymam ile duraksamam bir olmuştu. Dışarıya belli etmemek için bir şey olmamış gibi devam ettim.

"Onun neyi varmış?"

Kuşku ile bana bakmayı sürdürdü. "Ben bilmiyorum. Belki sen biliyorsundur Jeongin, hm?"

"Ben nerden bileyim? Hyunjin'e sorsanıza."

Chan sonunda pes etmiş olacak ki nefesini seslice dışarıya verdi ve "İlla ki söyleyeceksin bir gün. Şimdilik zorlamayacaǧım daha fazla." dedi. "İyi olduğunu gördüğümüze göre birlikte dışarıya falan çıkalım, sıkıldım biraz."

"Tamam ben diğerlerini de arayayım." diyerek telefonunu çıkarttı Felix.

O sırada ben de ne bok yiyeceğimi düşünüyordum. Hyunjin'i görmek beni hem üzüyor hem de utandırıyordu. Keşke bu kadar erken davranmasaydım, şimdi böyle olmazdık. Ama kendimi de engel olamamıştım. Anlık bir gaz ile yapışıvermiştim dudaklarına. Pişman değildim, sadece biraz daha zaman gerekiyordu bunun için.

"Tamamdır. Okulun yanındaki kafede buluşacağız. Hadi gidelim."

"Ben gelmesem olur mu?" Dediğim gibi chan'ın öldürücü bakışlarını hissettiğimde boğazımı temizledim. "Bu bir şakaydı şakaaa."

Hep beraber evden ayrılmış ve kafeye doğru yürümüştük. Kafeye vardığımızda bizimkilerin çoktan gelmiş olduğunu görmüştüm. Gözüm Hyunjin'i ararken onu cam kenarında dışarıyı izlerken bulmuştum. Çok güzel görünüyor diye düşünüp içeriye girdim. Hâlâ bizi fark etmemişti. Bir şeyler düşündüğü apaçık belliydi. Ne düşündüğünü gerçekten bilmek istiyordum.

Masaya vardığımızda herkes birbiriyle selamlaştıktan sonra oturmuştuk. Ben tam da Hyunjin'in karşısına oturmuştum ama bir kere bile dönüp bana bakmamıştı. Üzülüyordum ama bir yandan da ona da hak veriyordum. Sonuçta kardeşi olarak gördüğü bir insan onu öpüyordu. Normal olarak kafası karışacak, benden uzaklaşacaktı. Bu normal olandı.

Garson yanımıza geldiğinde herkes istediği şeyi söylemişti. Garsonun gidişinin ardından Changbin yerinde huysuzca kıpırdanıp yüzünü buruşturdu. "Of burda popoma bir şey batıyor. Oturamıyorum düzgün."  Ardından bana bakıp, "Jeongin yer değiştirmek ister misin? Hem ben manitamın yanına oturmak istiyorum." demişti.

Başka yer olsaydı, kabul ederdim çoktan ama Changbin Hyunjin'in yanında oturuyordu. Yanına oturarak onu rahatsız etmek istemiyordum doğruyu söylemek gerekirse.

"Hadi Jeongin."

Nefesimi seslice dışarıya vererek Changbin'in ısrarlarına dayanamamış ve yerimden kalkarak Hyunjin'in yanına oturmuştum. Kalbim deli gibi atarken yanlış bir şey yapmamaya özen gösteriyordum.

O sırada Hyunjin'in bakışlarını üzerimde hissetmiştim. Çoktan sakinleşmiş olan kalbim yeniden hızlanmaya başlayıp yutkundum ve bende ona baktım. Uzun zaman sonra göz göze gelmek çok iyi hissettirmişti.

Gözlerini ne o çekiyor, ne de ben. Boş boş birbirimize bakıyorduk. Fakat en sonunda gözünü kaçıran da ben olmuştum. Hem utandığım için hem de tekrardan dudaklarına yapışabilme potansiyeline sahip olduğum için.

Siparişlerimizin geldiği sırada yerimde doğrulup içeceğimi elime aldım ve pipeti dudaklarımın arasına alarak içmeye başladım. Ama saniyeler sonrasında bacağımda hissettiğim el ile içeceğim boğazıma kaçmış ve deli gibi öksürmeye başlamıştım.

"Yavaş iç lan ayı." diyerek sırtıma vurmaya başladı Minho.

Minho'nun vurması öksürmemden daha beter olduğu için elini tutarak bans vurmasını engelledim. Zaten çoktan durmuştu öksürüğüm.

"Asıl sen yavaş ol hayvan. Sırtım içe göçtü şu an." deyip önüme döndüm.

Şöyle bir sorun vardı ki, Hyunjin hâlâ elini bacağından çekmemişti. Ne yaptığını anlamak için ilk önce eline ardından yüzüne bakmıştım. Fakat o oralı olmayıp kahvesini içmeyi sürdürüyordu. Gönderme yaparak boğazımı temizledim. Sonunda anlamış olacak ki kahvesini içmeyi bırakmış ve bana dönerek tek kaşını kaldırmıştı. Çok seksi.

Gözüm ile elini işaret ettiğimde eli bu sefer yukarıya çıkmaya başlamıştı. Gözlerim şaşkınlıkla büyürken ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Kendisi değil miydi benimle konuşmak istemeyen? Şimdi niye böyle yapıyordu, anlamamıştım.

Eli ile bulunduğu yeri hafifçe okşadı ve ayaklandı. Ardından kolumdan tutarak beni de kaldırmış ve bir yere doğru sürüklemeye başlamıştı. Arkadan bizimkilerin seslenmesini umursamadan ilerliyorduk.

"Hyung, neler oluyor? Nereye götürüyorsun beni?"

Ne yapacağını deli gibi merak ediyordum. Şu an beni tutmasa şuracıkta heyecandan bayılabilirdim.

Tuvalete geldiğimizi anladığımda kapıyı hızlıca açmış ve beni sertçe içeriye doğru itirmişti. Ben dengemi sağlamaya çalışırken o kapıyı kilitlemiş ve üzerime doğru gelmişti.

"Ne yapmaya çalıştığını söyleyecek misin artık?"

Bir şey demeyerek suratıma öylece bakmış vd hiç beklemediğim bir anda çenemden tutarak dudaklarımızı birleştirmişti. Anın şoku ile gözlerim fal taşı gibi açılmış ve öpüşüne karşılık verememiştim. Zaten o da ben karşılık vermeden dudaklarını çekmişti.

Ne kadar heyecanlı ve mutlu olsam da amacını anlayamamıştım ve bu da beni strese sokmuştu anında. Heyecandan sesimin titrememesine özen göstererek konuşmaya başladım.

"Hyung, neden öptün beni? Sen değil miydin seni öpünce benimle konuşmayı kesen? Ne oldu da şimdi sen kendin gelip öpüyorsun beni?"

"Ödeştik Jeongin, ödeştik. Sen beni beklemediğim bir anda öptün, bende seni."

Kaşlarımı çattım. "Bu bir oyun değil, farkındasındır umarım?"

"Biliyorum Jeongin, farkındayım. Bu zaten işin bahanesi."

"O zaman neden öptün beni?"

"Bilmiyorum ve bilmekte istemiyorum." Durdu ve konuşmasına devam etti. "Ama Jeongin yalvarırım eski halimize. geri dönelim. Ben seni çok özledim." dedi üzüntüyle ve kollarını belime sardı.   

İlk başta dediklerine karşı kırıldığımı belli etmemeye çalışarak sarılışına karşılık verdim. Az önce ister istemez aramızda bir şeylerin olabileceğini düşünmüştüm ama yanılmıştım. O sadece beni canı istediği için öpmüştü. Duygularımı hiçe sayarak, umutlanacağımı bile bile öpmüştü.






-



pek kontrol edemedim, yanlislarim varsa kusura bskmayin. tekrardan kontrol eddmdyecek kadar hem yorgun hem dd usuyorum

neyse umarim begenmissinizdiiirrr <333

you sat on my dick & hyunin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin