Selamlar. Kısa bir kurgu ile karşınızdayım. Bu hikayenin bir amacı yok yani. Sadece dans ile ilgili şeyleri çok seviyorum. Bu yüzden neden yazmayayım dedim. Yukarıdaki şarkının orijinali Martha Reeves ve The Vandelass'ın isterseniz onu da dinleyebilirsiniz. Bu hikayenin hepsi @kateicelamd için. Umarım bir gün böyle dans edebilme dileği ile. Şimdiden iyi okumalar diliyorum. Öpüldünüz.
Harry geldiği bu yerde şimdiden sıkılmaya başlamıştı. Çünkü sadece giydiklerini ve yaptıkları alışverişi, kimin aldığının daha pahalı olduğunu tartışan kadınlar ve sadece kazandıklarını konuşan adamlardan başka kimse yoktu. Evet o da onlardan biriydi ama buraya sadece bir dans partisi olduğunu duyduğu için gelmişti. Çünkü o genelde ona gönderilen her davetiyeyi yırtan suratına bile bakmayan biriydi. Evet bayağı egoist biri olabiliyordu. Ama bu sefer ki gerçekten ilgisini çekmişti.
Şu an pisteki tek kişiler insanlara içki servis eden garsonlardı. Onlarda işleri bitince arka tarafta gelenlerin dedikodusunu yapıyorlardı zaten.
Ortam onu çok fazla sıkmaya başlamıştı. Ayrıca çalan müzikte insanın uykusunu getirecek şekildeydi. Yani kimsenin bir şey yapmamasına şaşmamalıydı.
Yanına gelen garsondan bir bardak daha içki aldı ve hızlıca içmeye başladı. Çünkü burada yapabileceği tek şey buymuş gibi gözüküyordu. Yüzündeki maske onu rahatsız etmeye , üstündeki ceket ona dar gelmeye başlamıştı. Yanındaki insanların konuşmaları yavaş yavaş birer uğuldamaya dönüşmeye başlıyordu.
Yanındakilerden izin alaraktan hızlı adımlarla tuvalete doğru gitti. Şuan isteyeceği en son şey kafasının uçmasıydı. Çünkü yanında ne kadar şoför ya da koruma varsa hepsini kovmuştu yanından.
Tuvalete geldiği gibi yüzündeki maskeyi çıkarıp bir kenara attı ve yüzüne su çarpmaya başladı. Nefesleri birbirine girmiş ,hızlı hızlıydı. Yavaşça duvarın kenarına eğildi ve sakinleşmeye çalıştı. Birkaç dakika sonra iyi olduğuna karar verdikten sonra ayağa kalktı ve maskesini suratına geçirerek tuvaletten çıktı.
Büyük salona döndüğünde hala aynı ortamın hüküm sürdüğünü görünce herkesten tenha bir köşeye geçti ve etrafı izlemeye başladı. Genelde sessiz sakin yerleri severdi ama bu sessizlik ona bile şu an garip geliyordu. Hafif uğultu gibi çıkan fısıldaşmalar, garsonların ayakkabı sesleri ve çok nadir çıkan topuklu ayakkabı sesi. Bunların hepsi normalde kimseyi rahatsız etmezdi ama şuan onun kulaklarını kanatıyordu.
Normalde kimse gelmesin diye bilerek salonun en uç köşesini seçmişti ama yanına gelen garsonla irkildi. Ne düşünmüştü ki yaklaşık 200 kişinin arasında yalnız kalabileceğini mi. Yanına gelen garsonlardan aldığı her bardakta o sessizlik biraz daha artıyordu. Zaman geçtikçe küçük masanın üstündeki bardaklarda artmıştı. Normalde ne kadar kendine sahip çıkacağım dese de başaramamıştı.
En sonunda kafasını masaya dayamış uyudu uyuyacak iken birden tanıdık gelen melodiyle kafasını kaldırdı ve etrafa bakınmaya başladı. Herkeste onun gibi merak içinde ne olduğunu anlamaya çalışırken salonun ortasına gelen adamla kaşları çatıldı. Herkes ne olduğunu anlamak ister gibi adama bakıyorlardı. O ise yüzünde kocama bir gülümsemeyle salonun ortasında dikiliyordu.
Birden hareketlenmeye ve dans etmeye başladı. Herkes ona deli mi der gibi bakıyordu şu an. Harry ise hala şaşkınca ona bakıyordu. Belki de gerçekten kafadan çatlaktı. Ayrıca diğer herkes gibi çokta abartılı değildi. Ama birden en sonunda yüzünde istediği şeyin olmasının sevinciyle insanlara çarparak kendini salonun ortasına attı.
Karşısındaki adamın yüzündeki hafif sırıtışla onunda istediği şeyin bu olduğunu anlamış tanımadığı bu kişiye derince bir gülümseme göndermişti. O işe duraksamış ve Harry'nin ne yapacağını bekliyordu. Harry ise üstündeki ceketten kurtulmuş ve onu bir kenara fırlatıvermişti. Karşısındaki adamında aynı şekilde yaptığını görmüş ve ona bakamaya başlamıştı. Üstünde kalan beyaz, kolları salaş gömleğin, kollarından sırtına doğru giden yaprakların ne kadar zarif durduğuna bakakalmıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/294536801-288-k339459.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
we'll be dancing once again (Four-shot) (l.s)
FanfictionDans pistinde tüm duygular birer harekete dönüşmüş ve kendilerini melodilere teslim etmişlerdi. Onlarsa müziğin içinde mekanı unutmuşçasına dans ediyorlardı sanki o an orada kimse yokmuşçasına.