Sabahın iğrenç alarm sesiyle uyandım. yatağımda oturur pozisyonda dikilerek halıdaki işlemelere bakıyordum. daha sonra yataktan kalkıp Geceyi dürtmeye başladım. 2-3 dk dürtmenin ardından Gece'nin karnıma attığı tekmeyle gözlerimi pörtlettim. sancılar içinde yerde karnımı tutup kıvranıyordum. Gece ayağa kalktı ve yanıma eğildi "yaa çok özür dilerim. sen beni hayvan gibi dürtüp benim mükemmel ötesi rüyalarımdan kaldırınca şey ettim-" ben araya girdim. "tekme attın hayvan karnım patladı zannettim." "özür dilerim hadi kalk" elini bana uzattı. bende tutup ayağa kalktım. "bir daha bana hayvan gibi tekme atarsan bu sefer elimden kimse alamaz seni." " sende beni mükemmel rüyalarımdan kaldırmasaydın o zaman." "kes be" dedikten sonra tuvalete gidip işlerimi hallettim bugün okul vardı. üniversite 2'ye gidiyorduk. notlarım gayet iyiydi. hayallerimi gerçekleştirmiştim. hukuk fakültesinde okuyordum. mezun olduktan sonra avukat olmayı planlıyordum. ders notlarımı düşürmemek için çok çabalıyordum. akşam duştan sonra saçlarım dalgalı olsun diye sarmıştım. nemini götürmek için biraz fön makinesini sarılmış olan saçlarımda gezdiriyordum. o sırada Gece'ye bağırdım. "gece, ileyza'ya söyle o tek mi gelecekmiş bizle mi." dedim. ileyza benim çocukluktan beri arkadaşımdı. şimdi ise aynı üniversitede aynı fakültede aynı bölümde okuyorduk. fakat o savcı olmak istiyordu. odadan Gece'nin sesi geldi "bizim almamızı istiyor, özlemiş bizimle okula gitmeyi." dedi. bende onayladığımı belirtircesine homurtular çıkardım. gece benim ikiz kardeşimdi. çift yumurta ikizi olduğumuz için birbirimizle alakamız bile yoktu. gece ile ii anlaşıyorduk. normalde Ankara'da oturuyorduk. fakat gece'yle istanbulda'ki üniversiteyi kazandığımız için annemgilden farklı bir eve geçtik. 2 katlı çokta büyük olmayan bir evdi. bize yetiyordu. fön makinasını kapatıp yerine koydum. dolabımın önüne geçip birbirimizle bakıştık. daha sonra gözüme kestirdiğim beyaz, siyah çizgili, pileli eteği giydim ve üstümede gri kazağımı geçirdim. hafif bir makyaj yapıp saçımı açtım. Gece'ye bakmaya gittiğimde makyajını yapıyordu. üzrindekiler çok cooldu. bir ara çalarım diye düşündükten sonra aşşağıya indim. gecenin üstünde gri bir askılı crop altında geniş paça diyah bir kot pantolon vardı. mutfağa gidip kaselere gevrek ve süt koydum. ben çok aç değildim. gece açsa belki başka şeylerde çıkarırdım. gece'de aşağı indi. "ben aç değilim belkide yemem."dedi . kalkmaktan kurtulmutum. hemen yiyip kapınn önüne geldik. ama bir sorun vardı. arabanın anahtarı yoktu ve biraz daha oyalanırsak geç kalacaktık. 10 dk arayış sonrası anahtarı gece'nin giydiği ceketin cebinde bulduk. ayağıma beyaz spor ayakkabımı giydim. arabanın şoför koltuğuna oturdum. gece'de bindikten sonra arabayı ileyza'nın evine sürdüm. gece, ileyza'yı arayıp bizi aşağıda beklemeini söyledi. ileyza'yı alıp kısa süre grup sarılması yaptıktan sonra okula sürdüm. okula gelince gözüm berkeleri aradı. berke, uzay ve deniz onlar bizim en yakın arkadaşlarımızlardı. biz buraya taşındığımızda bize çok yardımları dokunmuştu. berke griye kaçan mavi gözleri, çokta uzun olmayan ve çokta kıvırcık olmayan sarışın ve kumral karışımı saçları ile çok yakışıklıydı. tabi sert yüz hatları ve o tatlı gamzesini unutmamak lazım. uzay ise mavi yeşil, birazda elayı anımsatan çok güzel bir göz rengi olan simsiyah hafif dalgalı, hafif kıvırcık olan harika kahverengi saçları ve yanağının iki süsü olan gamzeleri ile tatlı bir çocuk. deniz ise kömür siyahı saçları, koyu kahverengi gözleri siyah zeytini andırıyordu. bembeyaz buz gibi ten ile aynı bana benziyordu. bir ara acaba kardeş miyiz diye düşünmedim değil. gece'ye bunu söylediğimde oda önce bir duraksadı sonrada dalga geçercesine sesler çıkartıp kendi odasına çekildi. neyse bunları sonra düşünürüz. gece'nin beni dürtmesiyle irkildim. "ne daldın be kızım sabahtan beri hayvan gibi dürtüyorum banamısın demedin." " ya bir şey düşünmüyorum." " ne düşünüyodun lan yine sen."" hiç ya boş şeyler." " neyse bak uzaylar bak orada hadi yanlarına gidelim." " hani, hani berkeeee " "ateeeşşşş" evet ikimizde at gibi koşuyorduk ortada buluştuk ve ben berke'nin üstüne atladım. ama ne yazıkki. berke yere düştü. ve yerde sarılır bir vaziyette duruyorduk. dur bir saniye ben berkenin üstündeydim.karnımdaki kelebek mi, filmi belli olmayan şeylerin horon tepmeside ayrı bir şey. "ay pardon yaa, şey ben öyle. işte şey ö-ö-özür dilerim." "niye özür diliyorsun be, ben düştüm yere. neyse gel kalk bakalım küçük fare." dedi ve kendine ve beni yerden kaldırdı.:)