Bir çarşamba günü yine, yağmur yağıyor. Ders çalışmak için geldiğim kütüphanede camdan dışarıyı seyrediyorum. Ders çalışmak gelmiyor içimden.
Bugün, önceki geldiğim günlerden farklı. Gözlerim sürekli etrafta dolanıyor, kitaplarıma bakmıyorum hiç. Bakamıyorum, istemiyorum.
Bekliyorum, birini.
Gelsin istiyorum, göreyim istiyorum. Nedir bu içimde ki his bilmiyorum, sadece görmek istiyorum.
Yine bir çarşamba şafağı, şafak vakti. İçim daralıyor, nefes alamıyorum. Nefret ediyorum bu durumda olmaktan, bir şey gelmiyor elimden.
Derin nefesler almaya çalıştım, çalıştım lakin pek başarılı olamadım. Kendimi kitaplara verdim. Okudum, okudum, okudum lakin anlamadım. Kafam almıyor, bir şey anlayamıyorum.
Kolumda ki saate bakıyorum 06.48'i gösteriyor. Zaman nasıl bu kadar çabuk geçti anlayamadım. Eve gitmek istedim, toparlanmaya başladım. Kitaplarımı çantama yerleştirdim. Ayağa kalktım, çantamı taktım hızla. Hırkanın olduğu paketi elime aldım.
Bir his kapladı içimi. Gelseydi hırkayı verecektim, gelmediği için bende kaldı. Hüzün müydü bu, yoksa sevinç mi?
Yavaşça çıkışa doğru ilerledim, ardımdan örttüm kütüphanenin kapısını.
Kafam allak bullak, son zamanlarda hiçbir şey anlayamıyorum. Sınava çok az kaldı, çalışmam gerek. Çalışamıyorum.
Kurtulamıyorum karanlıktan, gün yüzüne çıkamıyorum sanki.
Yağmur yağıyor, ağlıyor belki de. Yürüdüm, ayaklarım taşıyamıyordu bedenimi. Yorgun hissettim kendimi. Kalbime bıçak saplanıyor sanki, acıyor. Yakıyor, yanıyor yüreğim. Ağlamak istiyorum.
Lakin ağlayamıyorum. Dökemiyorum nefretimi. İçimde ki bu his yakıyor beni, elimden bir şey gelmiyor.
Yürüyemedim, yenik düştüm defalarca. Saat 07.00 ve eve varmam için biraz daha yürümem gerek. Yürüyemedim. O gücü bulamadım kendimde. Nefret ettim.
Nefes alamadım sanki, içim daraldı. Yakınlarda bir park gördüm, oraya yürüdüm zorla. Yağmur yağıyor lakin oturmak istedim. Kendimi bir banka attım. Hava hala aydınlanmadı.
Üstüm ince, üşüyorum. İçim titriyor sanki. Umursamıyorum. Ellerimle yüzümü kapatıyorum, dizlerime yaslıyorum dirseklerimi. Ağlıyorum, içimi döküyorum. Zayıf düşüyorum, içli içli ağlıyorum.
Yüreğim acıyor, dayanamıyorum. Hıçkırıklarımda boğuluyorum.
Biri geliyor sonra, yanıma oturuyor. Kafamı kaldırıyorum hemen. Kalbimin ritmi hızlanıyor. Şaşakalıyorum bu tesadüf karşısında.
"Bayım." diyorum. Bana bakmıyor, gökyüzüne bakıyor. Sokak lambasının altında oturduğumuz içi yüzü aydınlık, yüzü çok güzel.
Cevap vermiyor, bana dönüyor. Gözlerime bakıyor. Bu heyecanım nedendir bilmem lakin kalbim ağızımda atıyor sanki. Ritim sesi duyulacak diye korkuyorum. Gözlerime bakmaya devam ediyor.
Hareketlilik oluyor sonra, ortamızda duran paketten hırkasını çıkarıyor. Bana yaklaşıyor, yüzümüz arasında az bir mesafe var. Derin nefesler almaya çalışıyorum, çok zor. Üzerime giydiriyor hırkasını.
"Üşüteceksin, yine incecik giyinmişsin." diyor. Sesi kulaklarıma doluyor. Sesi güzel, derin sesi çok güzel.
"Bayım." diyorum tekrardan. Cümlemi toparlayamıyorum. Beni yargılamıyor, gülümsüyor. Gülümsüyor. Uzun zaman sonra ilk defa biri bana çok güzel gülümsüyor.
Hırkayı geçiriyorum kollarımdan, arkasına yaslanıyor. Saçlarına yağmur damlaları konuyor, kıskandım yağmur damlalarını.
"Güzel tesadüf," bana dönüyor, gülümseyerek gözlerime bakıyor. Devam ediyor cümlesine, "öyle değil mi?" diyor. Utanıyorum, kafamı eğiyorum, "öyle gerçekten." diyorum.
Utandığımı fark ediyor, önüne dönüyor. Derin bir nefes veriyor, ellerimle oynamaya başlıyorum bende. "Ağlıyordun." diyor. Kafamı kaldırıyorum, aciz yanımı gördü diye düşünüyorum. Kafamı sallıyorum, cevap veremiyorum.
"İçini dökmek ister misin bana?" diye soruyor, kalbim duruyor sanki. Bana yakın davranması, kalbimi durduruyor. Bu etkileşim nedendir bilmem heyecanlandırıyor beni.
"Öyle boşluğa düştüm bir an, sağ olun bayım." diyorum. Sıkmak istemedim, benden sıkılmaması için anlatmadım. Beni aciz, zayıf görmesin diye anlatmadım.
"Öyle olduğuna emin misin?" Anlıyor diye düşündüm. Yanıldım belki de. Yanılmak istemedim. "Evet, eminim." dedim. Yalan söylemek hoşuma gitmedi.
"Biliyor musun?" dedi, bana döndü. Gözlerimiz buluştu, parlıyor gözleri. Yağmur damlaları süslüyor saçlarını. "Beni sana çeken bir şey var, o günden beri sürekli aklımdasın." Bu itirafa nasıl cevap verilir bilemedim, avuçlarımın terlediğini hissettim. Ağlamak istedim, uzun süre sonra mutluluktan ağlamak istedim.
Bir şey diyemedim, sadece gülümsedim. O da gülümsedi. Çok güzel gülümsüyor. Uzun bir süre sessizlik oluştu, ikimizde konuşmadık.
"Ölen kardeşime çok benziyorsun." deyiverdi sonra. Kanım çekildi sanki, onun ise gözlerinde ki parlaklık söndü. "Bayım, ben." diyebildim. Gülümsemeye çalıştı fakat yapamadı. Başarılı olamadı, gözleri doldu. Gözleri doldu ama ağlamadı. Gökyüzüne kaldırdı kafasını tekrar. Bu bilgi ağır geldi, çok ağır geldi.
"Aynısınız sanki. Saçlarınız, gözleriniz, vücudunuz, boyunuz çok benziyor." bir damla yaş süzülüyor yanaklarından. "Ağlamayın, sizin ağladığınızı görüyor, o da ağlıyor. Yağmur sizinle birlikte ağlıyor." diyorum. Gözlerime bakıyor. Gülümsüyor tekrar, tekrar tekrar gülümsüyor bana.
Siliyor yüzünü. Islanıyoruz fakat bu ikimizin de umrunda değil. "Ara ara yanına gelmeme izin verir misin?" diyor. Heyecanım artıyor, bundan sonra görüşeceğimiz anlamına geliyor. Cevap vermeyince ekliyor ardından, "Tabi rahatsız olmuyorsan." Elim ayağıma dolanıyor heyecandan, "Hayır hayır, rahatsız olmuyorum. Tabi ki gelebilirsiniz yanıma bayım."
Teşekkür ediyor, o muhteşem gülümsemesini esirgemiyor benden. Ayağa kalkıyor, onu izliyorum. Bana dönüyor sonra, bende kalkıyorum. Sokak lambasının altındayız. Yağmur çişelemeye devam ediyor.
Gözlerimin içine bakıyor, vücudum alev alev yanıyor. Bir adım atıyor bana doğru, geri çekilmiyorum. Aklıma geliyor, gitmeden evvel hırkasını vermek için harekete geçiyorum.
Ellerimi tutuyor, sımsıkı.
Nefesim kesiliyor.Bir adım daha atıyor, elleri ellerimde hala. Güzel elleri, benim çirkin ellerimi sımsıkı tutuyor.
"Sarılabilir miyim?" diye soruyor. Ağlamak istiyorum, biri bana sarılmak istiyor. Ve bunun için izin istiyor. Canım yandı, oturup hıçkıra hıçkıra ağlamak istedim sadece.
Cevap vermedim. Sarıldım ona. Sımsıkı sarıldım, aynısını yaptı. Sımsıkı sardı bedenimi. Kokusu doldu burnuma, başımı döndürdü bu koku.
"Bayım, yaralarınızı sarmak istiyorum."
![](https://img.wattpad.com/cover/292273330-288-k464063.jpg)