Soğuk çarşaf bedenini sarmalamış, yabancı olduğu kokunun sardığı saçları dağılmıştı. Hışırtılarla yatakta döndüğünde belini sarmalayan başka bir kol, yüzü ise aşina olamayarak başka bir yüze yakındı. Kulağına çarpan nefes gözlerini aralamasına neden olurken karşısında duran ayna Lisa'nın anlam vermesine engel oluyordu.
Yerinde kıpırdanırken omuzlarını saran zümrüt yeşili renginde ki gömleği ardından hala kenetli olan ellerini fark etti. "Ne yaptım ben...?" Yavaşça arkasına döndü, uçları turuncu vurgulu kahverengi saçları kabarmış ve alnına düşmüştü. Beyaz teninde titreyişi belli olan kirpikleri yüzüne bakıldığında asimetrisinin ince detayları gibiydi.
Kurumuş şeftali dudaklarının yarattığı cazibeye karşı bakışlarını çekti, dün geceyi hatırlamaya çalıştı. Esen rüzgarla dolu sokakları, aldatılışının yıkılışı olan adımlarının durduğu sokak lambasını düşündü. Net hatırlayamadığı adamın karşısında yatması sersemlemesi için yeterli olmuşken Lisa güçsüz düşmüş bacaklarını yataktan aşağı uzattı, ateşe basıyormuşçasına yanıyordu her zerresi.
"Bittim... kalk Li...Lisa-..." Genç kadının dikkatini uzaktan hışırdayan telefon sesi çekmişti. Hareketlerinin neden olduğu şeyleri umursamayarak ayaklandı, halsiz düşmesi yürümesini zorlaştırdı. Ardından yanan ekranda arkadaşının ismini görmesiyle cihazı kavradı. "So-So...Hyun?"
- [LİSA! Neredesin?]
"Bilmiyorum-"
"Kendisi artık burada bulunmuyor." Lisa elinden hızla çekilen telefonla adama döndü, meraklı gözleri minik bir sırıtışla kendisine döndü. "Ne yaptığını sanıyorsun?" sorduğu soruyla gülümsedi ve karşısına geçti. "Asıl telefonla konuşmamı engelleyerek haddini aşan sensin, sokak BEKÇİSİ!" dedi bağırarak. Genç adam umursamayarak telefonu koltuğa fırlattı, hemen sonra ise kollarını gömleğini giyen kadının beline doladı.
"Benim odamdasın, benim gömleğimi giyiyorsun. Geceyi merak ettiğini sanıyordum."
"Gece?"
"Bakılırsa hatırlamıyorsun, yeniden göstermeme ne dersin-..."
"Çekil be DİNGİL!" Lisa çırpınışının ardından sıyrılarak uzaklaştı. Masanın üstünde ki içki şişelerini, yere dağılmış kıyafetlerini inceledi. "Belki de gitmeme izin vererek başlamalısın." başını kaldırdı ve öylece duruşuna baktı. "Peki, kendim gidebilirim." Kıyafetlerini toplamak için yere eğildi, hızlıca hepsini eline alıp ayaklandı. Kapı tam karşısındaydı, kimin ne göreceğini umursamadan yürüdü.
Kapı koluna uzanan eli aniden itildiğinde iç çekti, "Sokak bekçisi, bırak gideyim." dedi pes ederek, genç adamsa anahtarı avucuna alarak odaya geri döndü. "Bence ismimle, Jungkook diyerek başlamalısın küçük hanım."alaycı tavrı Lisa'yı git gide çığırdan çıkarıyordu ancak başını sallamakla yetinebildi. Kıyafetleri yere bıraktı ve koltuğa oturdu.
"Peki madem... Jungkook Bey bırakın gideyim."
"Bir şartla"
Genç kadın tırnaklarına göz gezdirirken başını salladı, Jungkook ise eğlenerek izliyordu. "Benimle geleceksin."duvardan çekilerek yanına geçti. Anlamsız bakışları sorgularcasına bekliyordu, "Gitmek istiyorsan yanımda kalmalısın." dedi bedenini yatağa bırakırken. Lisa dalgayı bırakarak tekrar ayaklandı.
"İstiyorum" adımları Jungkook'un yanını buldu, yavaşça yanına uzandı. Elini omzundan çenesine çıkardı ve kendisine döndürdü. "Hızlıca kendi evime gitmek istiyorum.. ah, ne demiştin... annesini kaybetmiş bir çocuk gibi. Çok yanılıyorsun sokak bekçisi."
Bıkkınlıkla nefes verdi ve donuk irislerine bakmayı keserek geri kalktı. Kapalı perdeleri açıp pencerenin önüne oturdu. Bulutlar değişikti, havadaki kokunun verdiği his bile aynı gelmiyordu. Gece hışırtısında dans eden ağaçlar esintiden etkilenmiyordu, sanki dün gece ihanet adına verilen baloydu. Tek eksikse maskelerdi, ne tesadüfse de hepsi unutulmuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Smile ! : LK adaptation
Fanfiction- "Bu geceye gerçekten yakışacaksın, Lisa." 'Bu geceye yakışacak olan sensin, çünkü ben yarın olmayacak gece'nim, Jeon.' 'Çünkü hala ilk zamanlardaki gibi aşıktı.'