Selam!
Şu an kelimeleri arasında dolaşacağınız bölüm MustafaKoras ve tatlı takipçileri tarafından iş birliği ile yazılmaktadır.
Sizi Sokak Lambamız ile baş başa bırakıyorum.Önündeki duvara baktı. Üstüne işlenmiş bir grafiti ve kocaman harfler ile yazan yazı. Mavi ve fosforlu renkleri dikkat çekiyordu ay ışığında. Bir elini yasladı duvara kafasını yukarı kaldırdı, ay ışığına... Yağan yağmura bıraktı kendini. Yüzündeki tebessüm her şeye bedeldi...
Peki ne olmuştu ? Neden bu kadar mutluydu ?
Soru basit cevap ise zordu. İçinde kopan fırtınalara rağmen sevdiğiyle, bir tesadüf eseri tanıştığı yerde bulmuştu kendini. O fark etmeden kader çarkı dönmüş her şeyin başladı yerde ise tekrar durmuştu. Çaresiz bir iç çekip yüzünde sönen tebessümün son kırıntıları eşliğinde ıssız kaldırımlarda yürümeye devam etti. Peki ama nereye, kime gidecekti? Gittiğinde bıraktıklarını bulabilecek miydi? İşte bunu kimse bilmiyordu.
Gözleri daima aya bakıyordu. Bir yol vardı ve o yol bitmeyecek gibiydi. Yinede omuz silkip gülümsemeye devam etti. Adımları git gide yavaşlamış olmayan varış noktasına gitmemekte ısrar ediyordu. Aklında buradan kurtulmak vardı. Ama buradan kurtulursa sevdiğini bulamayacak, yüzündeki tebessüm son olacaktı. Buna dayanabilir miydi? İşte bu büyük bir gizem. Yağmur şiddetlenmiş varlığını belli etmeye çalışıyordu. Şehrin sokaklarında kendinden geçiyor nereye, kime gittiğini bulamıyordu.
Issız sokak hareketlenmiş, gece kuşları ortaya çıkmıştı. İnsanlar bir yerlere gidiyor, sevdikleri ile buluşuyor, yağmurun altında yalnızlık yıl dönümlerini kutluyor ve bu böyle sürüp gidiyordu. Şehrin lambalarını düşündü bir an. Her zaman belirli bir vakitte yanıyor ve sönüyordu. Gündüz yanması imkansızdı, yada gece sönmesi. Herşeyin bir vakti vardı, aynı sokak lambası gibi. Evlerinden kaçıp buluşanlar bu sokak lambalarının altındaydı, hasretler bu sokak lambalarının altında giderilirdi. Herkes sokak lambasına benzerdi. Yapması gerektiğini vaktinde yapar ve hayatı buna göre işlerdi.
Peki o? Bir sokak lambasına bile benzemiyordu. Diğer insanlardan farklıydı. Belki nadirende olsa sönen, sokak lambası oydu
Şehrin kalabalığından uzaklaşarak kalacak bir yer bulması gerekiyordu. Telefonumu
açip rehberinde gezinmeye başladı. Her gördüğü kişiyi reddediyor ve git gide kayıtlı kişi azalıyordu. En sonda yazan isim.. Ona gitmesi imkansızdı. Gitse reddedileceğini çok rahat tahmin ediyordu. Oflayıp tekrar rehbere baştan aşağı göz attı. Yoktu kalabileceği, arayabileceği, yardım isteyebileceği.. En son çağre onu aramaktı. Derin bir nefes
aldı kafasını geri attı. Yıldızlardan cevap bekliyordu sanki. Bir süre sonra eski pozisyonuna döndü. Eli rehberindeki son kişiye doğru ilerledi...Son kişiye değdi parmak uçları. Telefonun çaldığını bildiren sesi ile irkildi. Açacağında vereceği tepkiye korkuyor, ne cevap vereceğini düşünüyordu. Kafasında binlerce senaryo git gel yaparken telefon açıldı...
" Alo "
Yutkundu, boğazındaki yumru ona engel oluyordu . Yinede zar zor konuşmaya başladı.
" A-Alo "
Cevap gelmedi. Kapatmıştı belki de. Kafasını iki yana salladı.
" İyi misin ? "
Sesini tekrar duyduğunda içinde oluşan duygu tarif edilemezdi. Hafif bir tebessüm ile cevap verdi.
" Yani... "
" Eee nasıl gidiyor ? "
....Konuşma böyle sürdü gitti. İkiside unutmuştu yaşananları. Telefonda konuşurken kendisini bir sokak lambasına dayamış. Gözlerini sıkıca kapamıştı. Rüya gibi geliyordu bu ona. Onun sesini tekrar duymak, eskisi gibi sohbet etmek... Mümkün müydü tekrar "biz" olmak?... Bunu zaman gösterecek.
" Neden aradın ? "
Sıkıca kapadığı gözleri açıldı, neden aradığını hatırlamaya çalışıyordu. Kafası dağılmış bir kütüphane gibiydi kitaplar, kelimeler... Hepsi iç içeydi. Ama en sonunde neden aradığını buldu.
" B-Ben sende kabul edersen... "
Devamı gelmiyordu. Vicdanı ona dediği onca şeyin ardından böyle bir şey istemesine izin vermiyordu.
" .... Ailen ile kavga mı ettin ? "
.... Gözleri hepten fal taşı gibi açılmıştı. Onu ondan daha iyi biliyordu...
Tıpkı ilk zamanlarında olduğu gibi... Bu onu derinden etkilemişti. Bu sırada karşıdaki ses konuşmaya devam etti."Hey sana diyorum, ailenle kavga filan mı ettin?"
Bunu sesinde hiç sitem ya da kızgınlık belirtisi olmadan sadece ilgiyle sormuştu. Bu ona iyi gelmişti. Çünkü geçen yıllara rağmen hala ilk gün ki gibi hissettiriyordu.
O da içinde yeniden yeşeren umutlarıyla telefona daha sıkı tutunup
"Artık hiçbir şeyin ya da hiç kimsenin önemi yok. Sadece senin yanında olmak istiyorum hepsi bu." diyerek gerçekleri haykırdı.
"Bana nerede olduğunu söyle hemen yanına geliyorum."
Bu cevapla birlikte gülümseyip onu ilk tanıştıkları yerde beklediğini söyleyerek konuşmasına son verdi.
"Beni hala seviyor, gerçekten seviyor!" diye fısıldayıp başını gökyüzüne çevirdi. Ona göz kırpan yıldızların seyrine dalarak geçirdiği dakikalar boyunca vaktin nasıl geçtiğini anlamadı. Ta ki, o gelene kadar...