BÖLÜM 1

676 24 2
                                    

"Lavin, kızım kalkar mısın? Saat 7:05 geçiyor. Okula geç kalacaksın. Laviiiiin." Başımın içinde ismimin sonunu uzatan annemin sesi çınlarken ayılmaya çalışıyordum.

"5 dakika daha anne." Her zamanki gibi bir Pazartesi sendromu. Bazen kendime ben bile şaşıyorum, okulda bu kadar ruhsuz, evde normal bir 19 yaşındaki genç kız.

Hayatımdaki tek varlık mutlu olsun diye neden normal gibi, hayatımda sorunlarım yokmuş gibi yaşıyorum? Aah, aptal Lavin. Senin annenden başka kimin var ki. Tabii ki çaktırmayacaksın. Hemen kalkıyorsun o yataktan. Elini yüzünü yıkıyorsun. Okuluna çekip gidiyorsun.

Kafamdaki düşüncelerimle allak bullak yataktan kalktım. Pijamalarımı tek bir hareketle çıkarırken, 30 saniye içerisinde okulun lacivert ispanyol paça kotunu ve üstüme formam olan beyaz gömleğimi giymem bir oldu. Banyoya inerken kravatımı bağlamaya çalışıyordum. Önünü bol bıraktım ve direkman banyoya geçtim. Elimi yüzümü yıkamaya çalışırken ayakta kalmak için kendimle savaşıyordum. Suyu kapattığım gibi elimi havluya sildim. Banyoda kendime bir baktıktan sonra uzun siyah saçlarımı iki yana ayırarak salık bıraktım. Sırtıma siyah çantamı geçirdikten sonra annemin yanağına küçük bir öpücük kondurup okula doğru yol almaya başladım.

**

Sınıfa girmemle, herkesin gözünün bende olması bir oldu. Arka sıraya doğru yürümeye başladım. Çantamı sıraya bıraktığım gibi herkese dik dik baktım. 1 saniyeden fazla kimse gözlerime bakamazdı, belki korkudan belki de renginden. Ama bir yıl sınıfta kaldığımdan dolayı böyle olduklarını düşünürdüm. Her an gözlerim kararabilir, birisinin üzerine saldırabilirdim. Bunu herkes böyle bilirdi. Annem her zaman gözlerimin dedeme çektiğini söylerdi. Cesur, ve her an pimi çekilmiş bir bombanın patlamasından önceki o sessizlik gibi. Az konuşur, tam konuşurdu dedem. Onun aynısı olduğumu bütün aile vurgulardı. Özellikle annemin görüşmediği kuzenleriyle, yiğenleriyle çok fazla samimiydim. Bana güven veriyorlardı. Ve her zaman:"Deden gibi bir kızsın Lavin. En az onun gibi sert, onun kadar duygusuz. Gerektiği kadar konuşuyorsun, sadece gerekli soruları cevaplıyorsun. Herkese karşı böyleydi senin deden. Ama konu ailesi olunca, hemen yumuşardı. Eğer söz konusu ailesinin canına kast etmeye çalışanlar olsaydı, yanar dağın içindeki o volkan gibi bir anda patlayabilir ve onları hakladıktan sonra saman ateşi gibi dönebilirdi. Sana bakıldığında ise.. Aynı donuk buz mavisi gözler, aynı siyah saçlar, aynı beyaz ten.. Deden ölünce senin ruhunda hayat buldu Lavin. Sen onun hayata geri dönüş biçimisin." diye bana anlatırlardı. 7 yaşımdan beri bu lafları duyuyordum. Yaşım 19, ve değişen sadece bedenim. Ruhum, dedeme aitti. TUNÇ DEMİR'in biricik ve tek torunu olmak benim için gurur vericiydi. Tunç Demir benim içimde, ruhumda yaşıyordu. Onun ruhu benim içime işlemişti.

Sınıfa kimya öğretmeninin girmesiyle, sınıftaki uğultunun kesilmesi 1 saniye aldı. Kimya öğretmeninin ardından müdür yardımcısı girdi. Yine bana fırça atacağını biliyordum. Ve benim yine umursamaz hallerimden şikayetçi olacağını. Okula geç gelmemi, okulu astığımı, neden böyle olduğumu soracağını ve benim "Canımın istediğini yaparım. Ve canım o an okula gelmek istemiyordu." cevabımı duyduktan sonra sağ gözünün sinirden seğirdiğini görmemi.

Ama bu sefer olay farklıydı. Yanında uzun boylu, beyaz tenli, buz mavisi gözlü bir çocukla duruyordu. Bu bir şaka mı? Ciddi misiniz? Benim erkek versiyonumu mu yarattınız hocam? Ben düşüncelerime cevap ararken müdür yardımcısının sözü bütün düşüncelerimi ortadan ikiye böldü.

"Halit hocam, dersinizi bölüyorum ama müsadenizle." diyerek kapıdan içeri girdi çok değerli(!) müdür yardımcımız.

"Tabii ki Kenan hocam, buyrun ne demek."

"Çocuklar, okulumuza yeni bir öğrenci geldi. Adı Yasin Soykan. Tenefüste kaynaşacağınızı umuyorum. Geç oğlum Halit hocanın yanına."

Sınıftan sesler yükseldi,
"12-F'ye hoşgeldin Yasin." diye herkes aynı anda bağırmaya başladı. Kızların hepsi kıkır kıkır gülerken, yeni çocuğun yüzünde bir duygu barındaracak tek bir hat bile yoktu. Ben sınıfla ve çocukla ilgilenmemeye çalışırken alnımı sıraya dayadım. Düşüncelerim karman çorman olurken binlerce şeyin cevabını bulmaya çalışıyordum iç sesimde.

Aaamaaan, banane. Kim gelmişse gelmiş. Umrumda bile değil. Sıradan biri. En güzeli tak kulaklığı dersi dinleme. İyi fikir Lavin. En iyisi Evanescence - Secret Door aç, ve biraz kendine gel. Ama kim ki o. Ne ara bir erkek için bu kadar soru sorar oldun LAVİN!

Kendimi azarlamam yarım kalırken, düşüncelerimi tekrar bir ses böldü:

"Iıım, Yasin'di değil mi oğlum?" Haliy hocanın sesi gerektiğinden daha yumuşak çıkmıştı.

"Evet hocam."

"Bir bakalım kimin yanı boş.. Ece, kızım yanında kim oturuyordu?"

"Hocam benim yanımda Oğuzhan oturuyor. Bugün gelmedi. Ama arkadaş gelebilir yanıma yaaaa.." diye kırıtarak kıkırdadı Ece.

Halit hoca takındığı ifadesini bozmadan:

"Tamam kızım. Lavin'in yanı boş oraya geçebilir arkadaşınız. Yarın nasıl olsa gelecek Oğuzhan. Sonradan başıma iş çıkarmayın. Geç oğlum en arka sıraya."

İsmimi duyunca birden irkildim. Neden benim yanım. Şimdi okula yeni gelen birisini mi çekeceğim? Ciddi olamazsınız ya. Birden karşı çıkarak:

"Hocam geçsin Ece'nin yanına. Ben kaç yıldır tek oturuyorum. Ece'ye dert değil hocam ya. Neden benim yanım?!"
Bu cümleyi ben mi kurmuştum? Daha zavallı bir cümle var mıdır dünyada?

Halit hoca bir an beni gözleriyle boğdu sandım. 'Benle bakışma yarışına mı gireceksiniz hocam, çok komiksiniz.' diye iç geçirmekten başka bir şey yaptığım söylenemez. Yanıma yeni çocuk gelirken, gözlerinde çok tanıdık bir ifade gördüm. Bu ifadeyi her sabah aynaya baktığımda görüyordum. Bu sefer birisinde canlı olarak görmek.. Bu çocuğunda yarası vardı anlaşılan. O gözlerine bakıldığında, ordaki felaketi, taşmak üzere olan volkanı görebiliyordum.

Yanımda oturduğunda irkildiğimi hissettim. Ve burnuma bir sigara kokusu doldu. Bu koku, babamın kokusunu hatırlattı. Bir an burnumun direği sızladı. Çok kısa bir süre özleme duygusu ile doldum taştım. Belki de bilinç altımın bana kurduğu bir komploydu bu. O kadar kısa bir sürede oldu ki bu duygu. Hissetmemle duygularımın bitmesi saliseler aldı. Yanımda 'Kimya dersi mi, aah ilk günden harika..' diye homurdanıyorken duyduğumu anlamadığını biliyordum. Başımı sağ tarafa çevirip o buz mavi gözlerine kısa bir bakış attım, aynı yüz ifadesini ve istifini bozmadan benim bakışlarıma aynı biçimde karşılık verdi ve evet, aynı ifadeydi gözlerindeki o karadelik. Yanılmamıştım. Sigarasının kokusu o kadar yoğundu ki, çok kısa bir sürede gömleğime kadar işlemişti bile. Soğuk bakışlarının benim bakışlarımın tıpa tıp benzemesi dikkatimden kaçmamıştı. 'Baksam da olur, bakmasam da.' temalı bakışlar. O bakışlarındaki soğukluk, benim bile kanımı donduracak türdendi. Koskoca Lavin Demir'e neler oluyordu böyle? Korkuyor muydu yeni çocuktan?

Yasin Soykan, senin asıl yaran ne peki? Senin hikâyen nasıl başladı? Soykan, seni zayıf noktan ne?
Düşüncelerimi yeniden bir ses böldü. Allah aşkına, neden hep düşüncelerim bölünüyor? Yasin'in konuşmaları düşüncelerimi bölerken ona odaklandım:

"Korkma Lavin, daha çok zaman geçireceğiz. Ve emin ol, hikâyemi zamanla öğreneceksin."

Bir saniye, ben sesli bir biçimde sormamıştım ki bunları? Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.
Kahin mi bu ya? Yok yok, kesin bu çocuk Edward.
İç sesim bile kendine gülüyordu. Ona gözlerim iri iri bakarken anlamıştım, bu çocukta bir şeyler ters gidiyordu. Boşverip başımı tekrar sıraya dayadım. Sigara kokusu beni mayıştırırken, uykuya dalmadan önceki son düşüncelerimle savaştım.

Sigara dumanı kokulu dünyama hoşgeldin Yasin Soykan, hiç gitmemek isteyeceksin.

*UZUN BİR BÖLÜM OLDU GİBİ, YENİ BAŞLADIĞIM İÇİN TAM YAZAMIYORUM. 1085 KELİMELİK BİR BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM. YARINA DİĞER BÖLÜMÜ GEÇİRECEĞİM. OY VE VOTELERİNİZİ EKSİK ETMEYİN, TEŞEKKÜRLER." :)
BÖLÜM ŞARKISI: EVANESCENCE - SECRET DOOR. ** Bütün videolar UMG tarafından paylaşılması uygun olmadığı için cover koydum. **

DumanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin