Metal çubuğun odada yankılanan gür sesi en ücra köşedeki fare deliğinin içinde bile etki ederken tepkisiz kalması bir hayli zordu. Kafasını kaldırıp yatakta oturur vaziyete gelince çatık kaşlarıyla bağırdı.
"Kes şunu."
Çirkin diye bir kelime olmasaydı, çirkin olan her şeye karşısında sırıtan yüzüyle kendisine doğru ilerleyen adamın gülümsemesi derdi genç adam.
"Aç mısın?"
Tepkisiz bakışlarını karşısında cüretkârca konuşan adamın yüzünden ayırmıyor, dik dik bakıyordu.
"Dört gündür sadece bir parça çeyrek ekmek yediğini düşünürsek muhtemelen açsın. Çok güzel, beşinci çizgiyi de ekleyebilirsin."
"Ha unutmadan söyleyeyim, masada oturmak zorundasın."
Gözlerini devirip yatağının içine girdi. Çok konuşup gözüne batıyordu. Odada yankılanan metalik ses tekrardan yankılanınca yanındaki insana andıran canlı geniş dikdörtgen masanın kenarına geçmişti.
Diğer yataklarda bulunan kişiler istikrarsızca masaya doğru adımlayıp sandalyelerini bastırarak kendilerine doğru çektiler.
Bu sesten nefret ediyordu. Birinin tırnaklarını kara tahtaya sürüyormuş hissiyatını verirken kendini kasarak gözlerini kapattı. Ellerini birbirine kenetleyerek dişlerini sıktı. Birazdan bitecekti bu ses. Sakin olmayı fısıldadı defalarca.
Masada bulunanların hiçbirinin suratında gülümsemeye dair hiçbir ifade yoktu. Kimisi gazete okuyor, kendine kendine homurdanıyordu. Kimisi de aç gözlerle hazırlanan kahvaltıya gözlerini dikmiş bekliyordu.
Yatakta hâlâ o şekilde bulunan genç adam ise yan bir şekilde yatmış ve gözlerini duvara dikmişti.
"Batı Çevik"
İsmini duyduğunda hiçbir tepki göstermeden duvara bakmaya devam etti. Yeniden ismi okunduğunda bu seferki diğer ses tonunun çok daha sert biçimiydi.
"Getirin şunu buraya!"
Ayak sesleri yaklaşıyordu genç adama. Ayakkabılarının yere sertçe basmasıyla çıkan tok ses kocaman odada yankılanan tek şey olmasıyla beraber, arkasında çok soğuk rüzgarlar barındırıyordu.
Sertçe kolundan çekildiğinde gri gözlerini yanına gelen iki adama çevirdi.
"Elini çekmen için üç saniye veriyorum."
Adamlar korksa da bu kadar kişinin içinde küçük düşmemek ve otoriteyi bozmamak için hafif alayla konuştular.
"Hadi ya, n'aparsın? Polise mi şikayet edersin."
Söylediği şeyler mantıklı gelmiş olacak ki bir kahkaha patlatmıştı ikili. İtici gözüktüklerinin farkında değillerdi. Sanırım yeter bu kadar curcuna deyip harekete geçmeye başladılar çünkü, adamın kolundan çekip arkasına çevirerek ters bir şekilde yere düşmesine sebep olmuşlardı.
Yerde yatan ve elleri ensesinde birleştirilmiş genç adam, kendisini kaldırmak için eğilen görevliye sert bir kafa geçirdi.
"Seni lanet olası iğrenç yaratık!"
"Sana olacakları söyledim." dedi bastırarak. Büyük bir refleksle ayağa kalkıp burnundan soludu. İşaret parmağını masaya doğru tutup alayla kahkaha attı.
"Buraya oturmam gerekiyor değil mi?" diyerek çıldırmış gibi bağırdı.
Birkaç adımda masanın yanına gelerek dirseklerini kenara yerleştirdi.
Masadakiler sabahtan beri masaya oturmasını ve sakince kahvaltı yapmalarının hayalini kurarken içlerinden biri dayanamayıp bağırdı.
"Otur artık şuraya gerizekalı! Öğünleri mahvediyorsun."
Kaşlarını hayretle kaldırdı genç adam.
"Hadi ya." dermiş gibi. Daha sonra ise sessizce mırıldandı."Korkak herif, hâlâ kendisinin gerçekten burada olduğunu sanıyor."
Aradan saniyeler bile geçmemişken masadaki tabakları tek tek yere fırlatmaya başladı. Kahkaha atmaya devam ederken bardak ve çatalları görevlilerin üzerine, daha demin kendisine laf yetiştiren kel adamın kafasına ise defalarda tabak fırlattı.
Herkes bir yerlere kaçarken korku dolu bir çığlık atıp etrafı ürkütüyorlardı. Görevliler tutmaya çalışırken bir yandan bağırıp diğer yandan telsizlerle arkadaşlarına haber veriyorlardı. Hem diğer odalarının kontrolünü sağlasınlar, hemde ekip çağırıp sakinleştiriciyi getirsinler diye.
Masada hiçbir şey bırakmadığını fark eden genç adam yerdeki bir çatalı alıp insanların üstüne yürümeye başlamıştı. Tam bir tanesinin karnına geçirecekken ensesinde hissettiği iğneyle çatalı sinirle ona saplamaya çalıştı.
Bilinci yavaşça giderken, hatırladığı tek şey o iğrenç adamın gelen görevlilere bağırmasıydı.
"Elektrikli sandalyeye bağlayın, geliyorum."