Varlığı Bir Dert Yokluğu Yara

148 21 35
                                    

I

Elinde kamerayla peşinde koşan adama eliyle gelmesini işaret etti Jongin. Başbakanın oğlu bir kadınla birlikte bardan çıkmıştı ve bu haberi kaçırmak istemiyordu. Herhangi bir skandal değildi, oğlan zaten çapkın olmasıyla bilinen biriydi lakin yine de yeni kurbanın yüzünü yakalamak istiyordu. Böylece diğer gazeteciler burada yokken fırsattan yararlanabilirdi.

Kadın tam taksiye binmek üzereyken peşinden atıldı ancak ayağı takıldı bir anda ve henüz yağmur yağmış yollarda buldu yüzünü. Çamur tüm kıyafetine sıçramış, yüzünü batırmıştı. Esmer heykel suratına değen pislikle suratını buruşturdu ve ayağa kalktı. Bir adam daha vardı lakin o kalçasının üzerine düşmüştü. Kendisinden epey kısaydı fakat yine de omzunu ağrıtacak kadar sert çakmıştı.

"Senin yüzünden ne kaçırdım biliyor musun? Önüne baksana be adam!" Küfür edecekti ancak kurumsal bir yerde çalıştığı aklına geldi. Kendi haber konusu olmak istemiyordu. Diğer adam yerden kalkıp ona baktığında Jongin'in gözleri kısıldı. Bu yüzü daha önce görmüş gibiydi. Nereden tanıdık geldiğini bilmiyordu ancak kolayca unutulacak bir surat değildi.

"Üzgünüm, telafi etmemi ister misiniz?" Sesindeki kalın ve tok ton Jongin'in bir adım geri çekilmesine sebep oldu. Öylesine emin konuşuyordu ki kendinden, bu tartışmadan haklı çıkamayacağını biliyordu Jongin. Yalnızca başını salladı. Nasıl telafi edeceğini de merak etmiyor değildi. Ayrıca serin esen rüzgarda daha fazla eşofman takımıyla durmak istemiyordu. Kamera önüne çıkma ihtimali yüzünden montunu dahi giyememişti.

Adamın ona kartvizit uzatmasıyla birlikte göz devirdi. O kadar klasikti ki! Kesin sigortacı ya da bir şey satıcısıydı ve ona indirim yapacaktı. Adına dahi bakmadan alıp eşofman altının cebine attı. "İyi akşamlar beyefendi." Daha fazla uzatmadan ayrıldı oradan. Yine de arkasına son bir defa bakmadan edememişti. Nereden tanıyordu bu güzel gözlü adamı?

***

Akşam haberlerinin yorgunluğunu üzerinden atamadan dönmüştü merkeze. tvN'de haber sunucusu olarak çalışıyordu Kim Jongin. Hedefi bir gün gerçek bir spiker olabilmek ve sahayı arkada bırakıp akşam haberlerini sunabilmekti. Lakin hala yeni yetme gözüyle bakılıyordu ona çünkü şu ana kadar onu halka tanıtacak bir haber yapamamıştı. Gazeteciliğini kanıtlayacak bir konuyla gelememişti. Kimse de ona güvenmediği için her zaman magazin haberlerinin peşinden koşuyordu.

En büyük hayali bir siyasi ya da iş adamıyla röportaj yapabilmekti. O zaman gerçekten kim olduğunu kanıtlayabilecekti.

Gözünü ovuşturarak kanalda çalıştığı kata girdi. Her zamanki ekibi haber için etrafta koşuşturuyordu. Onların kendinden çok daha fazla işi vardı. Yine de Baekhyun kendisini gördüğü gibi gülümsemiş ve yanına çağırmıştı.

"Dün geceki haber olmamış diye duydum."

"Ne haberi ya? Magazin dergilerinde 3. Sayfaya bile girmez. Bıktım artık bu durumdan." Öfleyip kendini dönen sandalyelerden birine bıraktı ve tam arkaya doğru giderken biri onu tepeden tuttu.

"Senin de sıran gelecek Jongin. Acele ediyorsun." Kıdemlisi Junmyeon'du tutan. Ona her zaman önderlik etmiş, yol göstermiş ve parlaması için gereken haberleri vermişti. Fakat Jongin hiçbir krizi fırsata çevirememiş, diğer kanallardan öne geçememişti. Ağabeyi gibi gördüğü adamı hayal kırıklığına uğrattığını düşünüyordu. Keşke ona tanınan tüm bu imtiyazlara karşılık verip onun yüzünü kara çıkarmasaydı.

Başını eğip cevap vermeden kalktı sandalyeden. Masasına geçerken herkesin ona baktığını biliyordu. Kendisiyle birlikte girenlerin hepsi yavaş yavaş kadrolu spikerliğe geçiyordu. Oradan da sunucu olmak için sınavlara gireceklerdi. Kendi daha bir adım atamamışken diğerlerinin koşması zoruna gidiyordu. Masasının üzerindeki kağıtları toparlayıp bir günü daha habersiz geçirmenin üzüntüsüyle yazmakta geç kaldığı raporlara başladı.

Varlığı Bir Dert Yokluğu YaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin