|•Letter•|

90 7 54
                                    

Onun hikayesi bu şekilde bitmemeliydi. Yaklaşık on bir yıl önce daha iyiyken ona yardım etmeliydim... Şimdi ise o öleli sadece 1 ay olmuştu ve cesedi toprağın altında çürüyordu. O benim abimdi ama ben ona bir kardeş gibi davranamamıştım. Kullandığı uyuşturucular, babamdan gördüğü şiddet, tecavüz edilmesi... Hepsi bu on bir yıl içinde birikti ve sonunda abim kırılma noktasına ulaşıp, intihar etti...

Okul bittikten sonra eve yavaş adımlarla yürümeye başladım. Eve varmam yaklaşık on dakika sürdü. Anahtarlarımla evin kapısını açtım ve ayakkabılarımı çıkarıp, ayakkabılığa koydum. Evde kimse yoktu. Sanırım ablamın okulda kursu vardı. Odama geçtim ve çantamı yere koydum. Gardırobumdan giyecek rahat kıyafetler seçtim, üstüme geçirdim. Çalışma masama tam geçerken üstünde bir mektup buldum. Kimden olduğunu bilmediğim. Bir mektup arkadaşım yoktu. Herhangi bir arkadaşım da mektup yazmazdı. Merakla mektubu açtım ve okumaya başladım:

"Sevgili kardeşim Natsuo,

Eğer bu mektubu okuyorsan, ben çoktan ölmüşümdür. Ama üzülme zaten ben senin için fazlalıktan başka bir şey değildim. Umarım yasımı tutmuyorsundur. Eğer tutuyorsan gerçekten de aptalsın. Her neyse, konuya gireceğim. Sana bilmediğin şeyleri anlatmak için bu mektubu yazdım.

Hatırlıyor musun? Küçük kardeşim yere düşüp dizini yaralayınca babamın ne kadar sinirlendiğini? Tabii bilmiyorsun. Sen okuldan dönünce evde onun öfkesinin yatışmış halini görmüştün. Asıl öfkesi o zaman nasıldı bilmiyorsun.

Kardeşimizi yerden kaldırmaya çalışırken babam onun ağlama seslerini duydu. Kardeşimizin yanında da beni görünce Shoto'yu düşürenin ben olduğumu sandı. Epey öfkelenmişti. Onu kıskandığımı sanıyordu. Ama öfkesini bana o sırada kusamazdı. Shoto'yu aldı ve hastaneye götürdü. Bense korkudan hiç kıpırdayamamıştım. Ah... Sanırım söylemeyi unuttum. Shoto gerçekten de kötü düşmüştü ve her yeri kan içindeydi. Babam da o yüzden onu hastaneye götürmüştü...

Yaklaşık bir saat odamda endişeyle beklemiştim. Sonuçta abi yüreği. Kardeşim iyi olacak mı diye aptal gibi bekliyordum. En sonunda Endeavor ile Shoto eve gelmişti. Endeavor, onu yatağına götürüp yatırdı. Ben de hiçbir şey bilmeden masumca odamın kapısından ona bakıyordum. Derken bir anda elini kolumda hissetmemle irkildim. Bir ceza gelecekti, bunu anlamıştım bu yüzden kurtulmaya çalışıyordum. Fakat işe yaramıyordu... İkimizi de odama kilitledi. Beni yere doğru fırlattı... Tanrım... Bunu hatırlamak bile kriz geçirmemi sağlıyor...

Nerede kalmıştım? Evet hatırladım. Ben doğrulmaya çalışırken o, elini yüzüme yerleştirdi ve bil bakalım ne yaptı? Elindeki alevleri serbest bıraktı ve yüzümü yaktı... Ne o? Şaşırdın mı? Aha... Sanırım bunu evet olarak kabul etmeliyim. Bilmediğin o kadar çok şey vardı ki Natsu... Sen sadece benim krizlerimi engellemek için yanımda durdun. Oysa beni bıraksaydın belki akıl hastanesinde yaşamaya devam edebilirdim. Beni sen öldürdün Natsu! Hepsi senin suçun! Sen ve babam... Hayır... HEPİNİZ SUÇLUSUNUZ! Beni bu hale getiren sizlersiniz! Hepinizden nefret ediyorum... Umarım bir gün cehennemde buluşuruz. Ha... Bu arada Natsuo, sana küçük bir sürprizim de var. Bir abi hediyesi, umarım hoşuna gider...

-Touya"

Nefesimin kesildiğini hissediyordum. Midemden yükselen yakıcı sıvıyı daha fazla tutamadım ve yere kusmaya başladım, iğrenmiştim... Daha ne kadar iğrenebileceksem...

"Natsu! İyi misin kardeşim?! Neyin var?!"

"B-ben iyiyim. Yok bir şeyim!"

"Hasta mısın? Niye kusuyorsun? Hayır dur! Sana ilaç getireceğim. İyileşeceksin!"

Ablam her zaman çok telaş yapan birisiydi. Birimize en ufak bir şey oldu mu hemen strese girerdi. Yani Touya-nii'ye olanlar dışında...

Ablam odamdan çıktı ve 1-2 dakika sonra elinde ilaçla geri geldi. Ondan sonrasını ise pek hatırlayamıyorum...

\_______________________________________/

"Natsu?! İyi misin? Beni çok endişelendirdin!"

"İyiyim abla... Endişelenme."

"Shoto ile annem yakında eve gelir. O zaman daha rahat hissedersin."

"Tamam, sağol."

"Natsu... Ne oldu da kusmaya başladın? Okulda yediğin bir şey mı dokundu?"

"Hayır... Sadece ben..."

"Ne? Sen ne?"

"Masam..."

"Nasıl? Masa mı?"

Masamın üstündeki mektubu parmağımla gösterdim. Ablam doğrulup masamdan mektubu alıp okumaya başladı...

"Bu..."

"Hayır abla. O yaşamıyor..."

"Ama bunu yazdıysa eğer?"

"Hayır ölmeden önce yazmış... Zaten öleceğini bildiği için veda mektubu yazmış..."

"Nereden biliyorsun bunu?"

"Bilmiyorum... Öyle Hissediyorum..."

"Ah Natsu... Neyse sen biraz dinlen. Anlaşılan Touya-nii, ölmüş olmasına rağmen moralimizi bozmaya çalışıyor."

"Onu suçlama! Touya-nii'nin adlı dengesi yerinde değildi..."

"Hadi sen dinlen Natsu. Takma kafana."

Yatağıma geri uzandım ve kendimi uykunun ellerine teslim ettim.

\_______________________________________/

Uyandığımda, polis sirenleri evimizi sarmıştı ve polisler kapımızı çalıyordu. Ablam korku ve merakla kapıyı açtı. Bende yatağımdan kalkıp ablama baktım.

"Buyurun? Neye bakmıştınız?"

"Siz Todoroki Fuyumi misiniz?"

"Evet benim bir sorun mu var?"

"Todoroki Rei eve geldi mi?"

"Hayır, niye soruyorsunuz?"

"İçeride bunu konuşabilir miyiz lütfen küçük hanım?"

"Noluyor abla? Niye gelmişler?"

Ablamın yanına geldim. Merakıma yenik düşmüştüm. Polislerin bu kadar çok araba ile gelmesi mantıklı değildi.

"Ben de tam onu öğrenecektim. Natsu."

"İçeri buyurun lütfen."

Salona geçtik ve kanepelere kurulduk. Polisler anlatmaya başladı.

"Bazı güvenlik kameralarında annenizin kaçırılmış olduğunu tespit ettik."

"NE?!"

Öhöm... Elim ağrıyor... Burada bırakıyım. Biraz merak edin.

Sizce kim kaçırdı Rei'yi?
Tahminleri alayım ---------------------👉

Kelime sayısı 1000 olmadı ya... Neyse bu da yeterli bence... Çok güzel kaos gelicek... Tabi biraz üstü kapalı. Çünkü bu kitap aslında benim İngilizce ödevimdi. Bu yüzden fazla detaylı yazamadım. Yeniden yazmaya da çooooook üşeniyorum.

Sevgiyle kalın. ❤🧡💛💚💙💜🤎🖤🤍

bayanmorsever
dabidreamer
Dabistodorokitouya
Endo34
jmsbuckybrns
naberik
Natsuyusevenmiss88

~/BROKEN/~ •Boku No Hero Academia• Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin