Elime aldığım plastik, pembe mürekkepli kalemi havada, halıya yasladığım dik duran kolumda ki elim ile düz duran elimin arasında duran kağıda temas ettirirken yüzümde ki kaslar giderken kulaklarıma doğru genişledi, dudaklarım yavaşça yukarı kalkarken beyaz dişlerim bir sırıtışı ortaya çıkardı.
-----------------
28 MAYIS
Sevgili günlük, bugün HARİKA bir gündü, gecenin soğuk rüzgarı boyamayı düşündüğüm sarı saçlarımın arasında gezerken benim gözlerim pencerenin önünde, kırmızı gözlü maskeme , mavi gözleri küçülmüş korku ve endişe ile dolmuş çocuktaydı.
Şimdiden hayal edebiliyordum; demir ama ince hafif bıçağım çocuğun boğazını keserken giydiğim eldivenler ve çocuğun açık ten rengi açık ama sonradan koyulaşacak kanla kirlenecekti. Giydiğim ve tatlı bulduğum bir kırmızı gözlerinin birinin çevresi kahverengi boya ile kaplı olan maskenin altında, sürdüğüm rujlu dudaklarımla gülümseyecek hatta kah-kah atıcaktım!
Bu hayal vücudumu heyecan ile kapladı, vücudum soğuktan değil heyecan ile titrerken, kırmızı spor ayakkabılarım çimenleri eze eze, aynı çocuğun kafatasını ezermiş gibi beni kilitli kapıya kadar götürdü.
Çocuk daha da korkmuş şekilde elleri yuvarlak ve tahta çerçeve ile dörde bölünmüş camda bana bakıyordu. Tabi bende küçük adamı bıçaklı elimi bilekten sallayarak kısa bir selam verdim. Kaba şey bu nazik hareketimden bile korku ve camdan ilk ellerini çekerek koşmaya başladı. Uffffff sıkıcı kısımları başlıyor!
Kapıyı kırdım, çocukla uzun süren ebeleme ve saklambaç oynadık ama sonunda:
Ama sonunda, ekru renkli boğazlı kazağının kollarında bulunan dikişleri dişleyerek gözünü sanki düşmanını görmeme gayesiyle yüzünü kuma gömen; böylelikle korunduğu yanılgısına düşen struthiolar misali gözlerini sıkı sıkıya yummuş olan çocuğu ufak bir tavşanı kıstıran bir kurt misali kıstırmış olmanın verdiği zevkle yüzümde büyükçe sırıtışla yaklaştım.
Susmayacağını bilerekte olsa; işaret parmağımı dudaklarıma götürdüm ve ufak, hırıltılı bir ses çıkardım, "Shh..."
Çocuk, ani bir hareketle ayaklandı, arkamdaki kırdığım kapıya doğru yöneldi.
Kaçmaması için hamlede bulundum; onu tutarak bağırmaması adına ağızını elimle onu soluksuz bırakacak şekilde kapattım.
Çocuk hala çırpınadururken onu odanın içine doğru çektim, khukuri tarzı yepisyeni -ayrıca denemeye sabırsızlandığım- bıçağı ufaklığın karnına sokup üç defa çevirdiğimde etrafa sıçrayan kanı görmek ve çocuğun yavaştan durağanlaşmasını hissetmek hayatımda aldığım en büyük hazdı. Oda, yavaştan demir ile karışık kirli kan kokmaya başladığı sırada çocuğu yere çalıp ellerimi ovuşturdum ki fazla ıslaklığı silkindireyim.
Olay mahlinden, tavşan misali sekerek uzaklaşmaya başladığım sırada pişmanlıktan eser bile olmayan -hatta yaptığı şeyden memnuniyet duyan- istemsiz bir sırıtış yüzüme yerleşmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fnaf Kısa Hikayeler
Horror2 kişinin yazdığı korku kısaları: Dikkat: -Gore -Çocuk ölümü -huzur bulmayan ruhlar gibi bir çok konu içerir