"Sessiz sesini dinleyeceğim
Zihnimin diğer tarafında kayboldum
O yüzden artık yorulmuyorum
Kapıdan içeri kilitlenen sensin
Sessiz sessiz çığlıkları duyabiliyorum
Saklanıyordum
Sessiz çığlıklar
Bana sessizce sakladığın göz yaşlarını gösterebilirsin
Kendi kendime konuşmaya alışkınım ve şimdi bana söylecek misin?
Acı çeken bir tek sen olma bana sessiz ağlamanı ver"Başımı ona çevirmiş sadece ona odaklanmıştım, kulağına taktığı kulaklık ve kafasına çektiği sweat şapkası ile sıranın üzerine kafasını koymuş uyuyordu.
Gözlerinin altındaki acının getirdiği mor halkalar ve şimdiden yorgunluğunu belli eden çizgiler ama hala güzeldi, o hep güzeldi.
Zilin çalması ile son ders bitmişti, ayağa kalmış ve çantasını alıp çıkmıştı. Oysaki iki ay önce o kadar hayat doluydu ki, ailesini kaybetti ama sanki ruhunu da onlarla kaybetmiş gibiydi.
İki ay öncesine kadar o gülümseyince bütün çiçekler açardı, o kahkaha atınca kuşlar cıvıldardı. Resmen o ışık saçardı ama şuan hurdalıktaki pili bitmiş bir fenerden farkı yoktu.
Değişmeyen tek şey benim ona duygularım asla ama asla onun karşısına geçip dile getiremediğim duygular, içimi kemiren ağzımdan dışarı çıkmak için can atan duygular.
Çantamı alıp onunla beraber çıktım, sokakta yürürken aramızda beş adım vardı ben onun beş adım gerisindeydim. Özür dilerim asla yanında yürüyemeyeceğim.
Eve geldi ve içeri gitti bende her zaman olduğu gibi ev yemekleri satan dükkana girip ona yemek sarın aldım, sessizce kapısının önüne gelip asacakken kapı açıldı.
Yorgun gözleri ile bana ve elimdeki poşete baktı ve yorgunda olsa gülümsedi, neden bu kadar güzel gülümsüyorki
"Merhaba Minho" dedi bana bakıp kapıyı aralayıp beni içeri davet etti,
"Rahatsız olmanı istemem" dedim başımı önüme eğip
"Galiba bu hayatta bana rahatsızlık verecek en son kişi bile değilsin, aldığın yemekleri birlikte yiyelim" dedi ve içeri geçti, onun peşinde gidip salondaki koltuğa oturdum. Yemekleri önümdeki masaya bıraktım, o ise iki tabak getirip karşıma oturdu
"Bana hergün yemek alıyorsun neden?" Dedi yemek poşetlerini açarken
"Çünkü yardımcı olmak istiyorum"
"Neden gizlice bırakıyorsun"
"Sana acıdığımı düşünüp rencide olmanı istemem" dedim, o ise elindeki kaşığı bana uzatırken gülümsedi
"İnce düşüncelisin" dedi ve yemekleri servis etti oturmam için işaret verdi, oturup hala sıcak olan yemeğe baktım
"Teşekkür ederim" dedi yemeği yerken
"Neden?"
"Her şey için"
"Bir şey yapmadım"
"En azından beni düşündün"
"Seni hep düşünüyorum"
"Ne"
"Şey yani öyle değil aslında öyle de olabilir bilmiyorum şey işte" dedim ve kafamı eğdim, kahkahası kulaklarıma ulaşırken ona baktım. İki ay sonra duyduğum kahkaha ile bütün duygularım karıştı, her hücrem mutlu olurken kahkahasına takılı kaldım
"Çok güzelsin" bilinçsiz bir şekilde söylediğim sözler ile bana baktı
"Minho yapma" dedi benimle gözlerinin bağlarken
"Neyi yapmayayım?"
"Bir yalana bağlısın"
"En güzel yalanımsın"
"Bak hayatı bitmiş ruhu yok olmuş biriyim, sen yalanın içinde bir çiçek arıyorsun o çiçek yok sen boşuna arıyorsun"
"Yalan Jisung' u da severim, ruhu yok olmuş ve hayatı bitmiş Jisung'u da severim" dedim ve masanın üzerinde uzanıp ellerini tuttum
"Seni sevmeme izin ver" dedim umutla bakıp, ellerini benden yavaşça çekip
"Sana acı çektirmemi istiyorsun resmen ben sana bunu yapamam üzgünüm" dedi ve ayağa kalktı, odadan çıkmadan önce sadece
"Kafamın içerisi çığlıkları var, ben duyuyorum başka kimse duymuyor sessiz çığlıkları ama bu gece susacaklar söz verdiler"
Dedi ve odadan çıktı, göğsüme binen boğazıma oturan yumru ile oradan ayrıldım, hava kararmıştı dedikleri aklımda gezinirken saat gece on ikiye gelmişti.
Sessiz çığlıklar bağıran ama duyulamayan çığlıklar, ben senin çığlıklarını duyabilirim Jisung yapabilirim.
Kışarak Jisung'un evine ilerlerken önünde gördüğüm ambulans ile duraksadım, burada ne arıyorlar?
Hızla güvenlik görevlilerinin arasından çarpa çarpa geçip salondaki polislerin ve görevlerin arasındaki kanlar içindeki Jisung'u görmem ile yıkıldım.
Görevliler yüzüne çekilen örtü ile adamı ittirip örtüyü açtım
"Jisung ben geldim, yapabilirim çığlıkları susturabilirim şans ver bana kalk ayağa lütfen yalvarırım" dedim ve elini tuttum
"Sen her zaman sıvacık olursun Jisung bu soğukluk sana yakışmamış ayağa kalk sarılıp seni sıcacık yapabilirim yalvarırım kalk" dedim göz yaşlarım tutsaklıktan kurtulmuş akarken
"Üzgünüm onu kaybettik" dedi arkadamda ki doktor
"Kes sesini, Jisung kalk lütfen sana yine yemek alırım istediğini yaparım" dedim ağlamaktan nefesim kesilince yerdeki bedene baktım, yüzü bembeyaz dudakları mosmordu ama onun dudakları her zaman pespembedir.
Görevli onunla sedyeyi kaldırınca
"ONA DOKUNMA, BIRAK ONU JİSUNG SOĞUĞU SEVMEZ O HER ZAMAN SICAKTIR. O ÖLMEDİ YALAN SÖYLÜYORSUNUZ " dedim beni tutan görevlilerin arasında çırpınıp, ve onu ambulansa bindirdiler. Onu son kez bakarken içim kalbim parçalanıyordu.
Ambulans uzaklaşırken gerçekliğin verdiği acımasız ağırlıkla çöküyordum, mahvoluyordum. O sonsuza kadar gitmiş miydi cidden?
Gitti, içimde gerçekliği yüzüme vuran ses ile sarsıldım. O bir hayaldi.
O hayaldi
Bense gerçekSadece yalan olan bir hayalde büyüyen çiçekti, gerçek çıktı çiçek öldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silent Cry
Fanfic"Sadece yalan olan bir hayalde büyüyen çiçekti, gerçek çıktı çiçek öldü" Oneshot Angst Minsung