We are the Last Lovers

143 26 31
                                    


Çıplak ayakları yumuşak kumun üzerinde ilerlerken verdiği his hoştu ama aynı değil. İlk randevularında ki gibi sevgi dolu değildi. Güneş daha parlaktı sanki, gökyüzü bir kameraydı. Deniz kıyıya vurdukça kumları da beraberinde geri götürüyordu. Elini ışığa doğru kaldırdı ve yüzüğüne baktı gülümseyerek.

"İlk başlangıcımız..."

Jungkook heyecanla elinde ki çantalarla uyandırdığı sabahı hatırladı, az da olsa telaşlıydı ama mutluydu. Lisa uykusundan daha ayrılamamıştı ancak yüzüne değen soğuk suyla birlikte kendine gelip sevgilisine döndü. "Nereye gideceğiz ve... bu çantalar?"

"Sürpriz olsun, sadece rahat giyin!"

Arabaya bindiklerinde sokaklar hala bomboş, hava ise gerçekten sıcaktı. Genç adam sevgilisine eğilip alnına bastırdı dudaklarını. Lisa ise onun çenesini izlemekten kendini alamıyordu, adem elması yutkundukça hareket ettiğinde daha da geriliyordu. Başını cama çevirip hızla geçen yola baktı bu sefer. Gözleri bile kalbini bu denli hızla attırıyor, yanakları da elma gibi kızarıyordu.

"Jungkook." titreyen sesiyle önüne dönerek söyledi. "Efendim, bebeğim?"  ona böyle seslendiğinde nefes almak daha zordu. Sesi tamamen kulağının yanında, nefesleri yüzüne değiyordu. Lisa kendine gelerek arabanın durmuş olduğunu ve tam dibinde olan adamı görerek kapıya yönelmişti ancak bilekleri aniden kavrandı. Dudaklarını hissettiğinde gözlerini kapattı. 

"Lisa, ben ilk kez bir kadını bu kadar çok düşündüm."

Gözlerine yansıyan anıları, aşkları... her şey bir ilk gibi. Taşlı merdivenden inip kumsala ulaştıklarında uçan martıların sesiyle doluydu. Jungkook çantaları boş şezlonga koydu ve Lisa'nın elini avucunun içine alarak denize doğru koştu. Kıyafetleri şimdiden ıslanmıştı, gülerek birbirlerini ıslatmaya devam ediyor. Güne en güzel manzarayı hediye ediyorlardı adeta. Genç kız sudan çıkarak kumda koşmaya başladı. Kahkahasını arkasından duyabiliyordu, her şey çok güzel. Sonsuza kadar sürecek gibi huzurluydu.

O huzuru anılarında hissederek daha çok gülümsedi Lisa. Kollarını bedenine sardı ve yürümeye devam etti. Aynı denizdi ama hissettirdikleri çok farklıydı. Hatırlamak yerine yaşamak istiyordu, sadece orada kalıp Jungkook'un yeniden kulağına fısıldamasını istiyordu. 

"Sevdiğim kızı bulduğumda ilk randevumuzun kumsalda el ele yürüyerek olmasını isterdim. Artık yanımdasın..."

Ellerine dokunmak istercesine uzattı ama yok oldu. Erkek arkadaşı artık bu dünyayı terk etmişti, istemeyerek olsa da bedeni nefes almıyordu artık. Özlem dolu göz yaşları bir kez daha ıslattı yanaklarını. Onunla paylaştığı her saniye en özel zamanlardı, unutmak için geç kalmıştı. çalışsa bile zararlı çıkacaktı, kalıcı olanları silemezdi. Sevdiğini kaybetmeye ise cesareti yetmezdi.

Bakışları kumda oynayan minik kızına çevirdi,  bir an arkasında beliren adamı izledi. Dokunmaya kıyamıyordu, gözleri yaşlı. Lisa hızla yanına gitti, hala aynı yerde bekliyordu. Titreyen bedeniyle uzandı, "Yaklaşma!" dedi boğuk sesiyle. "Yaklaşırsan gitmek zorunda kalacağım."

Yıllar öncesi gibiydi, saçının tek teli daha düşmemişti. Hala yorulmamıştı, en azından öyle görünüyordu. Genç kız sesini çıkaramadı hayalini izlerken. Başını sallayarak geçirdi kısacık zamanı. "Sana veda edemediğim için üzgünüm, Lalisa."

"Üzülme."

"Seni sevdiğimi söyleyemediğim için üzgünüm."

"Seni seviyorum."

A Mother  ➵liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin