Uyku

161 23 1
                                    

Merhaba, benimle birlikte okuyan 14 kişiye sesleniyorum yazdıklarımı beğeniyorsanız büyümem için yardım eder misiniz acaba
Iyi okumalar.

---

"Neden, neden, neden hâlâ buradayım diyorum?"

Boş odada tek başınaydı Pars yaklaşık bir saat önce hiçbir şey söylemeden gitmişti.
Hem karanlık hemde ne yaptığı için burada olduğunu bilmemenin gerginliği vardı üzerinde.

O sıradan bir matematik öğretmeniydi sadece birine ne denli büyük bir zarar verebilirdi ki bu hale düşecek.

Ayağı kalkıp tüm gücüyle demir korkuluklara vurmaya başladı.

"Heyy... kimse yok mu ne için buradayım en azından onu söyleyin..."

Parmakları her seferinde demirleri titretiyordu, parmaklarının acısı şu an düşüneceği son şey bile değildi.

Biran önce buradan çıkmak istiyordu, odanın kapısı açılınca içeri arkadan vuran ışıkla beliren iri yapılı kısa saçlı Pars girdi.

"Vurma demirlere."

Sesi duygudan arınmış gibiydi, böyle davranmak zorundaymış gibi hissediyordu sanki normal konuşsa Çağan her şeyi anlayacaktı.

Çağan daha sert vurmaya kaldığı yerden devam etti.
Pars demire yaklaşıp Çağan'ın bileklerini tuttu sanki değdiği teni yanıyordu.
Bileklerinden yavaşça ellerine çıkardı ellerini,

Ellerinin titrememesi için büyük uğraş veriyordu kendi içinde, Çağan'ın elleri sıradan eldi herkes için Pars için pamuktan yumuşaktı,
Ellerini yavaşça bıraktı gözlerini karşısındaki karanlıktan dolayı küçülmüş irislere dikti.

"Yapma... lütfen!.."

Parmaklarının acımasını asla istemezdi hem Pars'ın canı daha çok acırdı.
Sevmek, aşık olmak ne de zor şeylerdi sonu ne olursa olsun hep sevenin canı yanıyordu.

"Söylesene artık ne istiyorsun benden?"

"Senden bir şey istemiyorum Çağan, sadece..."

"Sadece ne?"

"Bugün burada olman gerekiyordu, merak etme hiçbir zarar görmeyeceksin, senden veya ailenden de hiçbir şey taleb etmiyorum."

"O zaman niye buradayım söylesene?"

"Bir sebebi yok, biraz sonra yemeğini getireceğim yemeğin yanında uyku ilacı ister misin?"

"Ne zaman gideceğim buradan?"

Pars cevap vermeden ayrıldı yanından.
O da bilmiyordu ne zaman geri götüreceğini sadece biraz daha onu izlemek istiyordu.
O güzel sesini biraz daha duymak istiyordu.
Bakmaya kıyamadığı yeşil gözlere dalmak istiyordu.
Kısacası onun her hareketini ezberlemek bulanık zihnine kazımak istiyordu.

Çağan'ın için özel tuttuğu aşçıdan yemek tablotunu alıp tekrardan  Çağan'ın yanına döndü, demir korkuluklarının altındaki boşluktan tablotu uzatıp yanından ayrıldı.

Belki orada durursa Çağan rahat yiyemezdi, gece görüşlü kameranın karşısına geçip aşık olduğu adamı izlemeye koyuldu.

Çağan açıkmamıştı zaten canı hiçbir şey yemekte istemiyordu.
Olduğu durumda yemek aklına bile gelmemişti, zaten yemekle pek arası yoktu sürekli diyet yapan biriydi, kilosu her daim önemliydi onun için.

Anneannesiyden böyle öğrenmişti; hep 'fazla yemek iyi değil sonra Tanrı fazla yediklerimiz için bizi cezalandırır ' derdi.

Bazen hâlâ anneannesin sözü kulağında çınlanırdı sanki yada fazla yememeye alıştığı için fazla kaçırdımı kendini rahatsız  hissederdi.

Yemek tepsisinin yanına gidip ilaç koymuş mu diye baktı.
Pars onun için açılmamış tek seferlik bir tane  ilaç koymuştu, suyla ilacı alıp sedirin üstüne uzandı.

Gözlerini kapatıp biran önce uyumayı diledi...

Bir süre geçtikten sonra Pars yerinden kalkıp Çağan'ın yanına geldi.
Sessizce demir korkulukları açıp içeri adımladı, başının yanına eğilip nefes seslerini dinledi.

Sanki kedi mırıldanıyordu, yüzünde sebepsiz gülümseme belirdi bu gülümsemenin yanında gözleri doldu hiçbir zaman onun yanında kalıcı biri olarak kalamayacak olması geldi aklına.

Çağan'ın yüzüne baktığında aklına sürekli olumsuz şeyler geliyordu daha doğrusu gerçekler...

Ayağı kalkmadan saçlarının arasına kuş kadar hafif bir buse kondurup saçlarının kokusunu içine çekti elinde olsa Çağan'ı bir kavanoza koyup sürekli yanında taşırdı.

Ayağı kalkıp eski yerine döndü sanki büyülenmiş şekilde izlediği filme geri döndü.

----
Oy vermeyi unutmayın lütfen.

TUTSAK GAY-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin