Ailesin her zaman yanında olduğunu bilen sadece ailesine güvenen çocuklar olgunlaşamazlar. Ailesin sevgisini alamamış kendi ayakları üzerinde durmup kendi hayatına yön vermiş çocuklar ise erken yaşta olgunlaşırlar.
Ben ailemin sevgisini aldım. Siz bana o sevgiyi tattırdınız ama yeterince değil. Ben kendi ayaklarımın üzerinde durmaya çalışarak, kendi kendime akıllar vererek, kendi başımın çaresine bakmaya çalışarak erken yaşta olgunlaştım. En azından olgunlaştığımı sandım.
Sevgi sadece sözle değil hislerlede söylenir. Siz bana dilinizle beni sevdiğinizi söylediğiniz halde bana sevginizi yeterince hissettirmediniz. Beni kısıtlayarak gençliğimi yaşamama engel olarak bana en kötü cezayı verdiniz.
Ben sadece gençliğimi yaşamak, beni sevdiklerine çokta inanmadığım arkadaşlarımla az da olsa vakit geçirmek istemiştim. 4 sene gençlik hayatı. Bence koca bir ömür için çok az bir zaman. 4 seneyi bana çok gördünüz. Beni kısıtlayarak bana iyilik yaptığınızı sandınız ama hayır. Siz bana bu zamana kadarki en büyük kötülüğü yaptınız ve o yüzden şu anda bu mektubu okuyosunuz.Annem. Annem sana hiç annem diye hitap etmedim. Annecim de demedim. Ne biliyim annişkom da demedim. Belki sevgimi de gösteremedim ama ben seni çok sevdim. Keşke zamanında doya doya deseymişim. Neyse şimdi bu satırları okurken diyemediğim bütün güzel kelimeleri söyliyicem. Annecim, hatırlıyomusun ilkokulda ben hatıra defteri tutuyordum. İlk sana vermiştim hatıra defterime bir şeyler yazman için. Sen ise ilk cümlesine "Canım kızım seninle hep gurur duydum ve hep duyacağım" yazmıştın. Ben senin gurur kaynağın olamadım be anne. Ben hiçbir zaman zeki olamadım. Bazen çok çalışıyodum o kadar. Ben hiçbir zaman sana ve babama layık bir kız olamadım. Belki hep sizi üzdüm, belki kırdım. Ama şunu bilin ki siz beni çok kırdınız. Ben sizi sebepsiz yere kırmadım. Kıramam da zaten. Ben size hiçbir zaman kıyamadım. Size dargın olsam bile 1 gün sürmeden yanınıza geliyodum hiçbir şey olmamış gibi konuşuyordum sırf siz üzülmeyin diye. Annem senin bir lafın var "Şu üç günlük dünyada birbirimizi kırmaya değer mi?" diye. Siz beni kırdınız be annem. Ben herkes tarafından kırıldım. Ben paramparça oldum. Benim parçalarım dağıldı toparlayamadım. Bende bu hale geldim.
Babam. Sanada hiç bu şekilde seslenmemiştim. Bu satırlarda doya doya okursunuz artık. Babam sende aynı hatıra defterine "Senin ve kardeşin için elimden geleni yapıcağım" yazmıştın. Teşekkür ederim. Elinden geldiğince yapmaya çalıştın. Ama benim hayatımda benim olmasını istediğim gibi değil. Siz annemle benim hayatıma yön vermeye çalıştınız. Kendinizin istediği gibi olsun istediniz. Gözümüzün önünde olsun bir yere kaybolmasın istediniz benim için. Ama bir şeyi unuttunuz. Ben bir eşya değilim. Beni istediğiniz yere koyup istediğiniz şeyleri yaptıramazsınız. Yaptıramazdınız. Doğru ya siz bu satırları okurken ben artık olmayacağım. Siz beni istemediğim bir okula gönderdiniz. Benim fikrimi sorduğunuz halde ve ben istemediğimi tekrar tekrar söylediğim halde gittiniz beni o bok yuvasına gönderdiniz. LGS puanım düşük olabilir. Bu konuyu en son tartıştığımızda konuyu LGS ye bağlamıştın baba. "Yüksek alsaydın da güzel bir okula gitseydin" demiştin. Siz beni oraya sırf ceza olsun diye mi gönderdiniz? Arkadaşlarım olmasa ben orda 1 dakika bile dayanamazdım. Her ne kadar düzgün bir arkadaşlık ilişkim olmada da onlar dayanmamı sağladılar. Günümü güzelleştirdiler çoğu zaman. Neyse babacım çok uzatmayalım. Siz her ne kadar benim kararlarımı desteklemeseniz de, beni kısıtlasanız da ben sizi affediyorum. Umarım sizde beni affedersiniz. Benim kötülüğümü istemediğiniz için bunları yaptığınızı biliyorum ama bunlar beni çok kırdı. Sana da sevgimi yeterince belli edemesem de seni de çok seviyorum babacım. Ben bu satırları ben gittikten sonra vicdan azabı çekmeniz için yazmıyorum. Ben buraya içimde kalanları, ruhumdaki kırıkları döküyorum.
Kardeşim, canımın bir parçasını ben doğduğun zaman sana verdim. Annemler sen doğduğun zaman bana bir ayıcık vermişlerdi. Demişlerdi ki "Bunu sana kardeşin getirdi." Çocuk aklı tabi bende buna inanmıştım. Az çok o zamanları hatırlıyorum. Daha küçüktük. Dedemlerde seninle oyun oynarken elin koltuğun altına sıkışmıştı. Canın çok yanmış olucak ki çok ağlamıştın o gün. Benim o gün canımdan can gitti. Doğduğun gün sana verdiğim can paramparça oldu. Sen ağladıkça ben ağladım. Benim canım yandı. Seni koruyamadığım için kendime kızdım. Ne biçim bir ablayım ben dedim. Ama o gün bunu dediğim halde o günden sonra da düzgün abla olamadım. Senin için iyi bir abla olamadım. Ben sana abla olamadım. Seni hep kırdım. Tersledim, yeri geldi kavga ettik birbirimize vurduk. Her ne kadar sana kötü davranmak istemesem de sana kötü davrandım. Bana her sorduğun soruya bilmiyorum dedim. Sorularını cevaplamadım. Sen kendin öğrenmeye çalıştın. Ödevlerini yapamadın bana getirdin ama bilmiyodun ablan bir aptal, ablan hiçbir zaman zeki olamadı. Sadece rolünü düzgün oynadı. Kardeş; yeri geldi arkadaş, yeri geldi dert ortağı, yeri geldi en zor zamanında sana kollarını açan bir yuva. Ben senin ablanım ama ben sana bunları yapamadım. Hep sen o küçücük ellerinle beni korumana aldın, beni korumaya çalıştın. Allah kahretsinki doğdum. Keşke senin çok daha düzgün bir ablan olsaydı. Ben seni hak etmiyorum. En çok sana karşı borçluyum. En çok senden özür dilerim kardeşim. Sen iyiki varsın ama ben keşke olmasaydım. Kendimden bir kez daha nefret ettim bu satırları yazarken. Ben bu kadar kötü bir evlat, kötü bir abla olduğumu bilmiyordum.
Dedem ve babaannem. Siz iyiki varsınız. Siz benim dayanağımsınız. Arkamdaki ağaçsınız. Çınar gibi kollarınızı bana sardınız. Küçüklüğümden bu yana ne istediysem yaptınız size çok teşekkür ederim. Babaannem.seni çok seviyorum. Sana bulaşmayı, sessiz sessiz arkandan gelip seni korkutmayı, bana kızmanı çok özlicem. Dedem. Dedecim ben bunları satırlara dökemem ama yinede beni anlamaya çalış. Ben bir gün mahalledeki arkadaşlarımla kavga ettiğimde sen bizi ayırmaya çalışıyordun. Yanlış hatırlamıyosam sen onları korumuştun. Ben sana o gün çok kızmıştım ve çok kırılmıştım. O sinirle sana "Sen benim dedem değilsin." demiştim. Zaten ne geldiyse başıma şu sinirimden geldi. Hep bir anlık sinirle sizi kırdım. Dedem senden çok özür dilerim. Sen hep benim dedemsin. Sen benim tonton dedemsin. Ben sana kıyabilir miyim. Sen her ne kadar son zamanlarda beni sevmesen de benim sana olan sevgim bir an bile eksilmedi. Ama senin beni o kadar sevmediğini görmek benim kalbimi kırdı. Ne kadar çok kullandım değil mi kalbim kırıldı cümlesini. Dedecim ve babannecim. Ben sizi kırdıysam çok ama çok özür dilerim. Ben size layık bir torun da olamadım. Lütfen beni affedin. Beni en az kıranlar sizlersiniz. Ben sizi affediyorum sizde beni affedin.
Annem, babam, kardeşim, dedem , babannem bunu milyon defa söyledim ama size karşı değil bu satırlarda söyledim. Sizi çok seviyorum. Sizi çok seviyorum. Sizi çok seviyorum. Lütfen beni affedin. Bunu yapmak zorundayım. Zaten ileriki hayatımda da mutlu olucağımı sanmıyorum. Savcı olabilecek kadar zeki değilim. Anne baba lütfen bana yaptığınızı Ela'ya yapmayın. Sizden tek ricam bu. Lütfen kardeşimin ilerde çocuklarına anlayabileceği güzel bir çocukluğu ve gençliği olsun. Bana alamadığınız ne varsa ona alın. Benim gezemediğim nereler varsa oraları gezdirin. Benim okuyamadığım ne kadar kitap varsa ona alın o okusun. Benim olduğum kitapları her zaman merak etmişti. Ela ablacım senden tek ricam benim olamadığım hayırlı evladı sen ol. Derslerine düzgün çalış. Büyüyünce övünerek söylediğin bir mesleğin olsun. Ben seninle her zaman gurur duydum. Hep de duyucam. Anne baba, sizden bir söz istiyorum. Lüften beni az da olsa sevdiyseniz onu kısıtlamayın. Bırakın gençliğini yaşasın ama derslerini de çalışsın. Ben onu hep izliyo olucam yukarıdan. Anlaştık mı. Umarım anlaşmışızdır. Sizi çok ama çok seviyorum. Benim arkamdan da çok ağlamayın lütfen. Kendi isteğimle gidiyorum zorla değil. İnşallah söylicek bir şey unutmamışımdır. Sizden de söz aldığıma göre artık gönül rahatlığıyla limandan ayrılabilirim.
Arkadaşlarımı unutmadım tabi. Her ne kadar birçok kez sırtımdan bıçak saplasalarda, beni kırıp hiçbir şey olmamış gibi davransalar da en çok onlar kırdılar beni. Ben arkadaşlar arasında hep dışlanan oldum. En sosyal en cana yakın gözüküp en çok dışlanan oldum. Beni bence hiçbir arkadaşım sevmedi ama yanımda durdular. Olsun. Hepsi öyle değil. Haklarını yiyemem. Benim çok az bir zaman önce tanıştığım ama sanki yıllarımı onlarla geçirmişim gibi hissettiğim bir çok arkadaşım var. Onlar iyiki varlar. İsim vermicem ama umarım bu satırları onlar da okurlarsa kendilerini anlarlar. İyiki varsınız kızlar. Ben hep en çocuk ruhlunuzdum ve en hareketlinizdim. Ama içinde en çok arkadaş kırığı biriktiren bendim herhalde. Kimsenin acısını karşılaştırmıyorum kendimle. Ama benim yaşadıklarım kolay şeyler değildi. Benim kırıklarım en çok arkadaşlarım tarafından oluştu. Anlatsam sayfalar yetmez ama bunlar da bende kalsın. Size içimi baya açtım zaten. Belki de hepiniz ilk defa beni bu kadar açık ve net konuşurken görüyorsunuz. Ve son defa olucak. Uzun lafın kısası size de çok teşekkür ederim. Sizi kırdıysam beni affedin. Bende sizi affediyorum.
Sıra geldi yakın akrabalarıma. Umarım sizi unuttuğumu düşünmemişsinizdir. Teyzelerim. Canlarım benim. Sizler benim Powerpuff Girls'lerimsiniz. Sizler benim kurtarıcılarımsınız. En zor zamanımda en çok annem ve siz baba yardım ettiniz. Size minnettarım. Az da olsa yaralarımı iyileştirdiniz. Çok teşekkür ederim.
Ve diğer dedem. Dedecim, seninle her ne kadar uzak olduğumuz için çok vakit geçirememiş olsak da seni de çok ama çok seviyorum. İyiki varsın. İyiki benim dedemsin.
Amcam ve yengem, size çok teşekkür ederim. Bizi hep sevindirmeye çalıştınız gönlünüzden ne kopuyosa yaptınız. Elimizden teşekkür etmekten başka bir şey gelmez. Size de çok teşekkür ederim.
Sanırım çok uzun oldu mektup yaz yaz bitmiyo. Benimde artık aklıma cümle gelmiyo. Bunu birçok kez söyledim ve yine söylüyorum. Sizi çok seviyorum iyiki varsınız iyiki benim ailem, akrabalarım ve arkadaşlarımsınız. Beni seviyosanız kardeşime iyi imkanlar sağlayın sizden tek ricam bu. Ve bir de çok ağlamayın. Artık limandan ayrılma zamanı. Gemim kaçıcak :)