2004 geçmiş;
Bundan yıllar önce kocaman beyaz bir şatonun uzun koridorlarında kahkahalar atarak koşan küçük bir kız vardı. Elindeki kağıttan uçağını havaya doğru tutup süzülerek koşuşuyordu koridorlarda. Koridorun sonundaki bahçe kapısının önüne gelince duraksadı. Annesi ile babası bu evde kapı dinlemeyi yasaklamasına rağmen bu kuralı çiğnedi. Onları dinledi.
Annesi ile babasının aksine yanlarında iki tane görevli vardı. "Efendim, katlettiğiniz aileler isyan başlattı. Bütün kasaba didik didik sizi arıyor."
Annesinin yumuşak, narin sesinin yerini tedirgin ve korkunç bir ses aldı. "Kim olduğumuzu bilmiyorlar. Ayrıca kameralara da yakalanamayacak kadar hızlıydık."
Görevlilerden biri "üzgünüz efendim haberler kötü. Kasabanın içinde herkes birbirini tanır. Zaten küçük bir kasaba. Ve kasabanın haricinde tek şüphe çeken sizin beyaz devasa şatonuz."
Diğer görevli ekleme yaparak devam etti. "Yani herkes buraya geliyor, bizde düşündük ki kızını..."
Babası hızla lafını kesti "kızımı alın buralardan götürün. Soyumuzu devam ettirecek şekilde eğitin. Ona sakın zarar gelmesin biz burayı koruyacağız."
Annesi hüzünlü bir sesle "benim ulaşmak istediğim amaca,kızımı ulaştırın. Onu çok sevdiğimi söyleyin."
Küçük kızın dili tutulmuştu. Annesi ile babasından ayrılacak mıydı?
Görevlilerin buraya doğru geldiğini duyunca koşarak koridordan sağ tarafa döndü. Ardından uzunca uzanan merdivenlerden indi. Son 20 basamak kalmışken ayağı takıldı ve yuvarlandı.
Kafasını duvara yaslayıp dizlerini kendine çekerek ağlamaya başladı.
Kendisini gören hizmetçi yanına doğru gelerek sordu "neyin var küçük hanım"Ağlamaya devam etti. Yanına gelen görevliler bacağıyla ilgilendikten sonra birisi kucağına aldı diğeri eşyalarını aldı.
Kapının önüne gelen beyaz at arabasına bindiler. Çiçeklerle süslenmiş güzel detayları vardı.
Küçük kız hüzünle sordu " annem ile babam gelmeyecekler mi?
Görevliler hayır anlamında başını salladı. Gözleri dolan küçük kız dışarıyı seyrederek yolculuğuna devam etti.
2022 günümüz;
Soğuk bir kış günüydü.
Annesiz babasız kalmış genç bir kız vardı. Bugün doğum günü olmasına rağmen buz tutmuş arka bahçede eğitimine tek başına devam ediyordu.Yaşlı bir görevli birden kapıda belirdi.
"Hanımefendi kutlama için gelmeniz gerekiyor önemli birgün.Genç kız somurtarak cevap verdi "ne fark ederki her yıl olduğu gibi doğumumu kutlamak istemiyorum. Annem ile babam yıllardır yok gelecek diyerek beni geçiştiriyorsunuz."
Diğer bir görevli gelerek "ama bugün çok özel bir gün. 18 yaşına giriyorsunuz."
İçeriden bir kadın gelerek genç kıza baktı "bu doğum günün sıradan değil bize büyüdüğünü kanıtlayarak annenin yapmak istediği görevi tamamlayacaksın."
Genç kız annesinin adını duyunca heyecanlandı. "Peki geliyorum" diyerek kadını takip etti. Kadın Genç kızı giyinme odasına getirerek özel olarak hazırlanmış kıyafetlerin yanına geldi.
Ellerine nazikçe alarak genç kıza uzattı.
"Buyurun hanımefendi. Bu kıyafeti giyerek yan odaya gelin orada saçınızı başınızı yapacağız."Hizmetli kadın çıktıktan sonra genç kız aynada kendine baktı. Çok soluk bir teni vardı. Gözleri ise masmaviydi. Saçları ise soğuk sarı rengi tonlarındaydı. Kendisine verilen dümdüz beyaz elbiseyi giydi. Beline ise beyaz, ince ipekten bir kumaş parçası bağladı. Ardından kurdele yaptı. Ayağına beyaz topuklu bir ayakkabı giydi. İlk defa topuklu bir ayakkabı giyiyordu. İlk adımını atar atmaz sersemleyerek duvara tutundu.
Bir süre duvardan destek alarak ilerledi. Gideceği oda giyinme odasının yanında olmasına rağmen biraz yürüdü. Burası bir şato değildi ama onun kadar büyüktü. Uzaktan normal bir ev gibiydi. Üç katlı villalara benziyordu. Ama ormanın içinde ıssız bir evdi.
Koridorda biraz ilerledikten sonra gireceği odaya gelmişti. Odanın kapısını açtı. Kapıdan destek alarak odaya girdi. Bir kaç hizmetli kadın koşarak yanına geldi. Daha önce gördüğü hizmetli kadın "bir şey mi oldu hanımefendi"
Hayır anlamında başınî salladı "daha önce topuklu ayakkabı giymedim. Beni çok zorluyor."
Kadın kafasını sallayarak koluna girdi.
"Pekala anladım" diyerek birkaç teknik gösterdi.10 dakika geçmesine rağmen hâla biraz zorlanıyordu. Ama yürüyebilecek haldeydi. Saçını, makyajını yaptılar. Saçına hafif dalgalar vererek papatyalı beyaz bir taç taktılar. Gözüne parıltılı beyaz bir far sürüldü. Üstüne ise beyaz sim döküldü. Yanağına kar desenli geçici bir dövme yaparak dudağına parlatıcı sürüldü.
Aynada kendine bakan genç kız beyazlar içinde harika duruyordu.
Ellerinden tutan hizmetliler onu evin büyük salonuna doğru getirdiler. Bütün akrabaları buradaydı. Büyük görkemli bir masanın başına geçerek asilce sandalyesine oturdu. Bütün konuklar yerlerine geçerek oturdular.Genç kız mikrofona yaklaşarak konuşmaya başladı "Merhaba" mikrofon cızırtı yaptığı için bütün odayı gıcık bir ses kaplamıştı.
Genç kız mikrofona eğilerek şansını tekrar denedi "Merhaba benim adım Bianca." Diyerek sözlerine başladı.Yutkunduktan sonra konuşmasına devam etti "Bugün burada 18. Yaş günüm için toplanmış bulunuyoruz. Hepiniz benim için uzaklardan buralara kadar gelmişsiniz hepinize teşekkür ediyorum" Bianca elinde tuttuğu konuşma kağıdına bakarak devam etti "Herkese teşekkürlerimi sunduğuma göre bu özel günün asıl kısmına geçiş yapabiliriz."
Birden herkes ayağa kalkarak alkışlamaya başladı. Bu kısmın ne olduğunu henüz Bianca'da bilmiyordu. Ama özel olduğu kesindi. Bu konuşmayı yaptığı kağıdı görevlilerden birisi hazırlamıştı.
Salonun mutfak girişine doğru yöneldiği kısımlardan iki aşçı, bir hizmetçi, iki uşak belirdi. Ortalarında ise kocaman bir kutu duruyordu. Tekerlekli bir araçla kutuyu sürükleyerek getirdiler. Kutuyu Bianca'nın dibine kadar getirdiler.
Bianca afallamıştı. Bir doğum günü için fazla büyük bir pastaydı. Bianca dayanamadı ve sordu "tam olarak bu nedir?" Hizmetçi kulağına eğilerek "tuvalet için izin iste ve beni koridorda bekle" Bianca söyleneni yaptı izin istedi ve koridorda bekledi. Hemen ardından gelen hizmetçi kadın yanında durdu. Ses tonunu ayarlayarak Bianca'ya doğru döndü "toplum içinde hunharca bağırarak sorular soramazsın kim olduğunu unuttun galiba. Ayrıca daha fazla soru sormamalısın."
Bianca şaşkındı. Çünkü neler döndüğünü bilmiyordu. Ayrıca soru sorma hakkıda yoktu. Üstelik kendisinin emir vermesi gerekiyordu. Ama onlar büyükleriydi. Her zaman onların sözüne uyarak buralara kadar gelmiş ve başının çaresine bakmıştı. Onlara saygısızlık edemezdi. Aksi durumlar hariç.
Salona geldiklerinde aynı masasına döndü. Konuşma kağıdını eline alarak devam etti "bütün konuklarım sevgili akrabalarım sizlerinde eşliğinde büyüdüğümü kanıtlamak ve nesillerdir süren amacımıza ulaşmak için bugün burada büyüdüğümün şerefine bu insanı kurban ediyorum." Bianca duraksadı. Yüzündeki heyecan ve mutluluk soldu. Son cümleyi içinden bir kez daha tekrar etti.
Kutu açıldı. İnce, uzun bir direğe asılmış genç bir kız duruyordu karşısında. Ağlamaktan gözleri kızarmış, elleri kan içinde genç bir kız. Bianca korkuyla geri atıldı. Nasıl bir toplulukta doğduna hâlâ inanamıyordu.
Uşaklardan birisi yanına gelerek özenle konulmuş bir kaptaki samuray kılıcını uzattı. Bianca bir kılıca, bir etrafına, birde kıza baktı. Salondaki herkes heyecanla beklerken Bianca eline kılıcı aldı. Herkesin gözleri büyümüş heyecanla bakıyordu.
Bianca kılıcını savurdu. Tüm salondakiler coşkuluydu. Bianca ise gözleri kapalı bekliyordu. Gözlerini açtığında kızın bütün ipleri kesilmiş ve ayaklarının altında bitmişti. Bianca son kez, şaşkın salona döndü. Mikrofona eğilerek "herkesten çok özür dilerim ama ben bunu yapamam. Bir insanı öldüremem." Diyerek kızın elinden tuttu.
Hızlıca koştular. Bianca daha önce hiç bu kadar hızlı koşmamıştı. Arkasından yalnızca büyük teyzesinin sesini duymuştu
"annen olsaydı şuan seni çoktan terk etmişti. Tam bir yüz karasısın" diyerek Bianca'yı suçlamıştı. Ama bunlara boyun eğemezdi.
~SON~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Kış Gerçekleri~
General FictionHer kış vahşice öldürülen insanlar bitmek bilmiyordu. Yıllarca her kış yalnızca kız çocukları öldürülerek donduruluyordu. Ama bunu yapanları hiçkimse bilmiyordu. Bulamıyordu. Onların ise tek bir amacı vardı. Ebedi güzellik ve gençlik.