Lanet olası herif! Bir günde dövmesen ne olur? Yine yüzümde ki morluklarla okula gitmek zorunda bıraktı. Okul yürüme mesafesinde olduğu için servis gereği duymadım. Çiğseleyen yağmur adeta morluklarıma merhem oluyor acımı biraz olsun hafifletiyordu. Rüzgarın ters yönde esmesiyle saçlarım da ters tarafa doğru savruluyor. Elimi içinden geçirerek tekrar eski dağınık haline getiriyorum. İşte orada. Boktan okulum kendini gösteriyor. Hergün oraya girmekten bıktım. Eminim ki ölmek daha az acı veriyordur. Omzuma bir el değiyor. Arkamı dönmem ile okulda ki daha doğrusu hayatımda ki tek dostumla karşılaşıyorum. Ethan!
"Davon! Dostum bugün daha iyi görünüyorsun."
"Hiç sorma. Bugün bir mükemmel hissediyorum. Sabah ki dayak seansım sayesinde olmalı." Dayak sabah sabah insanı dinç yapıyor.
"Hadi ama! Moralini bozma. O herifi birgün döve döve öldüreceğiz. Dişini sık biraz."
"Daha ne kadar dişimi sıkmalıyım. Yetmez mi?" Gerçekten yetmez mi artık? Hergün aynı muameleyi görüyorum. Herşeyden Devon sorumlu tutuluyor. Annemin hala o adamı boşamamasına inanamıyorum.
"Sık dişini." dedi ve yürümeye başladık.
Yolda ki insanlar vebalıymışım gibi bana bakıyorlar. Onlara "Emin olun, bende kendimden tiksiniyorum" demek istiyorum ama olmuyor.
Okulun kapısından giriyoruz. Sınıfın yolunu tutarken laflıyoruz.
"Hey Davon! Babacığın yine mi seni dövdü?" Ve arkasından kahkaha patlamaları. O çocuğu gebertmemek için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Ama olmuyor. Arkamı dönerek hızlı adımlarla yanına gidiyorum. Hala yüzünde o iğrenç gülümseme var. Gülümseme hazır yüzündeyken ağzının tam ortasına patlatıyorum.
"Davon! Bulaşma onlara. Uyma onların dediklerine. Başına bir bela daha açma." diyor hemen arkamda beni izleyen Ethan.
"Noldu seni kişiliksiz göt? Bakıyorum rengin soldu."
Ağzını bıçak açmıyor.
Elime kan bulaşmış. Chris'in patlayan dudağından bulaşmış olmalı. Oradan ayrılarak lavaboya doğru ilerliyorum. Arkamdan, "Senin kime bulaştığın hakkında hiçbir fikrin yok" diye söyleniyor. Takmıyorum.
Ethan'da arkamdan geliyor. Kapıyı sert bir şekilde açıyorum. Duvara çarpıyor. Elimi yıkamak için bataryanın altına ellerimi koyarak suyu açıyorum. Su ellerimden süzülürken o kanın Chris'in kanı değil benim kanım olduğu anlaşılıyor. Ethan arkamda sessizce bekliyor. Ağzını bıçak açmıyor.
"Ee dostum, attığım yumruk nasıl patladı ama?" diyorum neşeli bir şekilde.
"Acayip sıkıydı. Ama haketti. Umalım da başına bir bela açılmasın."
"Varsın başıma bir bela daha açılsın. Herşey benim başıma geliyor zaten." diyerek geçiştiriyorum.
Hızlı hareketlerle oradan ayrılarak sınıfa yöneliyorum. Dönüp baktığımda çocuk bıraktığım yerde değildi. Gitmiş olmalı.
Sınıfa adımımı atmamla herkes yine aynı iğrelti ile bana bakıyorlar. En arka pencere yanı sıram adeta beni selamlıyor. Yanlarından geçerek sırama geçiyorum. Hemen yanıma da Ethan oturuyor. İkimizden de çıt çıkmıyor.
"Günaydın arkadaşlar!"
"Dostum bu da kim?"
"Hiç bir fikrim yok Ethan."
"Jeff Stone. Yeni fizik öğretmeni. "
Sınıfta ani bir uğultu başlıyor.
" Kes! İlk günden başlamayalım isterseniz."