Bankta tanışmıştık⁰

506 41 28
                                    


  Esneyerek oturduğu bankta yüzüne gelen güneşi engellemeye çalışıyordu, yaşlı adam. Aslında, bir şapkası vardı; ama onu unuttuğu arabasına, aynı yolu tekrar yürüme ihtimali hiç mi hiç yoktu.
  Oldukça uykulu bir şekilde geldi, evinin yakınındaki küçük oturma parkına. Güneşi iyi alan bir banka yerleşti ve temiz havayı ciğerlerinin en derinine çekti. Bu yaşlarda buna çok ihtiyaç duyuyordu. Kulakları sese pek dayanamasa da; çocuk dolu oturma parkında, her zamanki bankında oturmaya devam etti. Çocukları severdi.
  Çocuklar için oynayacak aletler yoktu ve saat sabahın körüydü; ama tabii, bunlar hiçbir dert ya da tasası olmayan çocukları engelleyemezdi. Hemen ileride futbol oynayan küçükler için mesela; burada ki dümdüz alan bir cennet gibiydi. Koşuşturup oynarken ve hatta düşüp yaralanırken bile gülmelerinin sebebi ancak bu olabilirdi. Hep beraber bu mükemmel düzlükte, oyun oynamak...
   Bu olayları gözlemlerken, gözlerinde o eski anıları canlandı.

•°=°•

Küçük kamerasını zar zor izin alarak dışarı çıkartmıştı. Boynuna asılı ve oldukça sevimli olan bu kamera kendisine baya bir pahalıya patlamıştı. Kendisi bunu çok da umursamıyordu gerçi. Ailesi özellikle annesi, evden çıkarmasına izin vermiyordu çoğunlukla. Yaklaşık yirmi yaşına gelmişti artık; ama kararları veya istekleri pek dikkate alınmıyordu.
 
Kocaman bir "Huf~" sesiyle nefesini bıraktığında etrafına bakınıyordu. Güneşi iyi alan bir bank bulmaya çalışıyordu ki; o sırada bol, gri sweatshirtü ve ondan daha koyu bir gri tonuna sahip eşofmanıyla, tam aradığı bankta oturan genci gördü. Sweatshirtünün kapşonu koyu kahverengi saçlarının büyük bir kısmını örtüyordu; ama yüzü gün gibi ortadaydı. Bu mesafeden dikkat ettiğine göre, aynı yaşlarda gibiydiler. Aralarında belki en fazla bir ya da iki yaş oynardı. Genç, kendisinden bedenen daha büyük duruyordu ve oturmasına rağmen boyu oldukça uzundu.
    Bir süre o ağacın altında hafif gölgede izledi, genci. Neden yaptığı hakkında bir fikri bile yoktu, birazdan yapacağı şey ile ilgili. Buna rağmen ve hiç sorgulamayarak kaldırdı kamerasını yukarı, sol gözüne doğru. Kısaca tereddüt etti ve nefesini tuttu. Çocukları izleyen gencin, en güzel anında fotoğrafladı onu. Karşısından gelen küçük kız çocuğuna gülümseyerek bakarken...

Kamera tıslayarak ve hafif ısınarak çıkarmaya başladı, henüz beyaz olan polaroid kâğıdını. Elleri titreyerek avcunu kâğıdın çıktığı yere koydu ve yumuşakça aldı o fotoğrafı. Aldığı gibi hızlıca tişörtünün içine soktu ve sırtını o gence dönerek, en azından karanlık bir ortamda resmin belirginleşmesini sağlamak istedi. Yaklaşık beş dakika sonunda ise dayanamadı ve polaroid kâğıdı çıkardı. 

Fotoğrafın açısı ve figürlerin duruşu oldukça iyiydi. Işık ve hatta rüzgârın sallandırdığı küçük çimenlerin hareketleri bile iyiydi. Tabii, en çok da kompozisyonun ana merkezinde bulunan o genç... O en iyileriydi.
  Hızla akıllı telefonunu çıkardı cebinden ve arka kamerasını açtı. Bu fotoğrafı kaybetmek istemiyordu içten içe. Evet, yaptığı iğrenç bir şeydi; ama sonuçta telafi edecekti, öyle değil mi?
  Küçükçe "Huf, huf, huf...!" sesleri çıkararak flaşının kapalı olduğuna emin olduğu telefonunun arka kamerası ile polaroid fotoğrafın fotoğrafını çekti. Fotoğrafa zarar vermek istemiyordu.

Büyük bir gerginlik ile tekrar arkasını döndüğünde, o gencin gözlerini kapatıp ve arkasına yaslandığını gördü.  Gülümsedi, sonuçta gitmemişti.
  Emin adımlar ile o "çok güneş alan bank"a doğru ilerledi. Şimdi güneş tam sırtına vuruyordu ve gencin üstüne gölge düşmesine neden oluyordu. Genç biraz garipseyerek ve hoşnutsuzluk ile açtı gözlerini ve kaldırdı kafasını.

H""

  Güneş... Güneş... GÜNEŞ!
Yüzüme gelen güneş beni o kadar rahatlatıyordu ki; kelimelere nasıl dökeceğimden emin bile değildim. Dökmeme de gerek kalmadı gerçi, bunu düşünmemden yaklaşık iki dakika sonra yüzüme gölge düştü.

  Tam da rahatlıyorum ve uyuyorum dediğin anda gelen, o sinek gibiydi. Asla bulup vuramadığın...


Hehehe, ilk bölümümüz bu kadar. (´ . .̫ . ') Umarım beğenmişsinizdir. Ayrıca ileriki bölümlerde bu kadar ağır bir dili olmaz muhtemelen. 🙃🙃

Bank / mengolaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin