Sabah kalktığımda nerede olduğumu sorguladım kendi kendime. Sonra bir bir aklıma geldi dün olanlar.
Bir anda kafama dank etmesiyle gözlerim büyüdü ve hemen aynanın karşısına geçtim. Boynuma baktım.
Boynumda, köprücük kemiğimde ve omzumda Hürkan'ın izleri vardı. Bunu bana neden yaptı anlamış değilim.
Üzerimdeki pantolonla rahat edemiyordum pek. Hürkan'ın dolabına yöneleceğim an durdurdum kendimi.
Şu an rahatım mı daha önemliydi yoksa gururum mu?
Gururuma yenik düştüm, her zamanki gibi. Salona gittim. Oturuyordu koltukta ve telefona bakınıyordu.
"Öhm."
Bana baktı. "Uyanmışsın, selam."
"Bana bir açıklama borçlusun."
Karşısına geçtim. Boynumu gördü. Sırıttı ufakça. O da ayağa kalktı ve dibime girdi.
"İzlerim sana yakışıyor, fazlasıyla."
"Neden yaptın? Benim iznimi aldığını hatırlamıyorum."
Elimi tuttu. "Ömer, konuşalım mı? Sence de yeteri kadar ayrı kalmadık mı?"
Güldüm alayla. "Sen ara verdiğimizi falan sanıyorsun herhalde. Bitti Hürkan, bitti."
Bana bir adım daha yaklaştı.
"Şu siktiğimin gururu yüzünden Ömer, ah bir de Mert'i."
"Mert ile bir alakası yok olayın! Ona çekme konuyu!"
"Yok mu?" bu sefer o güldü alayla.
"Ömer bi' bakıma bizi ayıran o değil mi zaten?"
Yakalarından tutup kendime çektim ve üstüne gittim. Duvara yasladım biraz ilerletip.
"Kendi hatandan dolayı arkadaşımı suçlama! Kendini düşürme sakın o seviyeye!"
Hâlâ sakinliğini koruyordu, ben ise çoktan salmıştım sinirlerimi, işte aramızdaki fark buydu; o benim tam tersimdi.
"Bitti mi?" dedi düz bakışlarıyla. Daha çok sinirlendim bunu demesiyle ki o da fark etti. Gülümsedi. Amacı buydu.
"Seni anlamıyorum! Ne yapmaya çalıştığını bilmiyorum ama bana zarar veremeyeceksin!"
Yerlerimizi değiştirdi. Bir elini kafamın yanına duvara sabitledi.
Öbür eliyle çenemden tutup göz teması kurdurdu.
Ona baktım kurtulma çabasında bulunmayarak.
"Neden sana zarar vermek istediğimi düşünüyorsun? Bunu hiçbir zaman istemedim."
"Beni neden sevm- neyse ne!"
Bana baktı. Derin bir nefes aldı. Uzaklaştı benden ve mutfağa gitti. Peşinden gittim.
Oturdum masaya.
"Gitmedin? Şaşırdım." dedi ve ufakça gülümseyip.
Önüme yaptığı krepleri koydu. Ben yerken ara sıra bakışlarımız kesişti.
Bitirip arkama yaslandım. Bana baktı.
"Biz arkadaş değiliz."
Nefes verdi. "Yine mi bu konu?"
"Evet. Bana yakın olamazsın, olmamalısın."
"Hm, nedenmiş? Ah doğru, 'ayrıldık'. Peki ayrılsak bile neden arkadaş olamıyorum seninle? Neden konuşmam ile yasak?"
"Çünkü..."
Beni güzel bir yerden vurmuştu, ne diyecektim ki?
Nefes verdim o da gülümsedi. "Bak, bir sebep yok. Seninle konuşmayı kesmeyeceğim Ömer."
Demedim bir şey. "Bugün yayın açmayı planlıyorum, bana katılır mısın?"
"Kabul edeceğimi düşündüren ne?"
Edecektim. Sadece blöf yapmak istemiştim.
"Um, bilmem, belki..istersin diye..?"
Sırıttım. İnanmıştı blöfüme. Anlık yüzü düşmüştü ama göz ucuyla sırıttığımı görünce hemen bana bakmıştı.
Bir süre sonra anladı. "Çok kötüsün." dediğinde güldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onu Arkadaş Olarak Görmüyorum..-PorGola-
FanfictionHugola: hey portea *fotoğraf* Nasılım kdşsmsşwş Porçay: taş gibi