four

2.1K 331 507
                                    

merhabalar arkadaşlar günaydın tünaydın ya da günün hangi lanet saatindeyseniz artık onu ben bilemem siz bileceksiniz ve ona göre yoruma günaydın tünaydın ya da iyi geceler yazacaksınız

nasılsınız?

uzun zaman sonra spidey yazdım ve doğrusu oldukça heyecanlıyım, ficin kaderi tamamen bu bölümdeki etkileşime bağlı arkadaşlar. çünkü diğer eski bölümlerin aksine bu bölüm tamamen güncel

keyifli okumalar dilerim ♡

bölüm sınırı: 200 oy + 400 yorum

-



İnsanlar, yaratılışları gereği yeni başlangıçlardan korkarlar.

Konuşacak yeni insanlar, dudaklardan fısıldanan yeni kelimeler, bu kelimeler için oluşan farklı türden yeni anlamlar, farklı yerler, yeni anılar ve eskilerin unutulmaya başlayacağı yeni saniyeler. Tüm bunların hepsi insanlar için dehşet verici, alışılmadık ve tüyler ürpertici gelirdi, zira alışılmış her şeyin dışına çıkmak yasak bir günahmış gibi lanse edilir, bu da toplumun ürkmesine yol açardı. Ancak yeni açılan sayfaların insanlara iyi geldiğini kanıtlamak fazlasıyla mümkündü. Bu sayfa bazenleri evet, iyi şeylere yol açıyor ve kişinin hayatı düzene giriyordu. Bazı insanlar ise kelimenin tam manasıyla felaketi yaşıyor, damaklarında en acı şekilde tadıyor ve üstüne ne kadar su içmeye çalışırlarsa çalışsın o zehirli tat ağızlarından bir türlü gitmiyordu.

Jungkook Jeon, bu betimlemenin en güzel örneği olan yegane kişi.

Dört bir yanını saran robotlara rağmen duruşunu bir an olsun bozmadan kararlı bir şekilde duran genç adam karşısındaki gözlüklü adama bakarak kaşlarını çattı. Söylediği son sözler içinde ciddi anlamda biriken ve bir sonuca ulaşmayı bekleyen suallerdi. Jungkook özgür olmak, kendisini keşfetmek ve uzun bir süredir yapamadığı şeyleri birer birer gerçekleştirmek istiyordu ancak bunu her saniye kendisini izleyen birileri varken değil, yalnızca kendisi ile karşı karşıya olduğu bir an yapmak istiyordu. Oksijeni derince ciğerlerine çekmek, belki göğsünü yakacak kadar sert solumak istiyordu temiz havayı. Bir denize kıyafetlerinin ıslanacağı gerçeğini önemsemeden dalıvermeyi, o soğukluğu teninin tüm zerresinde hissetmeyi istiyordu. Bunlar onun yaşındaki herhangi bir gencin bile isteyebileceği türden gayet normal ve makul isteklerdi ancak ne Jungkook normal bir gençti, ne de artık bu istekleri gerçekleştirebilmek adına elinde bir şansı kalmıştı. O çukurda sıkıştığı her gün, gökyüzünde kendisini izlediğine inandığı tanrıdan yavaş yavaş uzaklaşmış, işkencelerle güçlenen bedeninin kendisine verdiği katlanılmaz acı ile kasılan ciğerleri eskiden ne denli saf olduğunu anımsayarak yakmıştı sanki soluk borusunu usul usul.

Onun yaşında bir genç, bu yaşananların hiçbirini hak etmemişti ve Jungkook kendisi gibi olan, hatta daha da küçük yaşta çocukların varlığını hatırladıkça burnundan sertçe soluyor, göğsünün öfkeyle şişmesine izin veriyordu. Onun yaşadıkları kendisine ağır gelmişti evet bu bir doğruydu ancak şimdi halen daha nefes alabiliyor, yürüyebiliyor ve konuşabiliyordu. Günlük hayatını etkileyen fazla bir şey olmamıştı -bileğinden ne olduğu belirsiz bir madde fırlatması ve duvarlara tırmanması dışında- ve yaşıyordu. Ancak kendisi kadar şanslı olamayan, gücünü ilk aşamalarda yitirip gencecik yaşta yakılarak öldürülen o kadar çok çocuk görmüştü ki bir zamandan sonra atılan çığlıklar kendisine rahatsızlık vermeyi bile kesmişti.

Jungkook'un en korktuğu şey oradan çıkamamak değil, oraya alışmaktı ve bunu yapıyor olduğunu ise ancak oradan kurtulduğunda anlayabilmişti. Umudu o kadar diplerdeydi ki artık kendisi bile onu göremiyor, göremediği için de gün yüzüne çıkartmaktan deli gibi korkuyordu. Oradan kendisini çıkaran kızıl saçlının yaptıklarını hayal meyal hatırlıyordu, lakin onu kurtarmış olması yine de yaptığı piçliğin unutulmasını sağlamayacaktı.
Jungkook sadece yaşadığını gerçekten hissetmeyi ve geçmişte ciğerlerine sıkışan solukların hesabını tek tek ödetmeyi istiyordu.

out the roof.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin