Elimdeki dosyaları sıkı sıkı tutarak uzun koridor boyunca adımlamaya devam ettim. Dosyaları patronun odasına bırakıp hemen eve gitmek istiyordum. Koridorun sonundaki kapıya yaklaştıkça içeriden sesler geldiğini fark ettim, patron birkaç saat önce şirketten ayrılmıştı ve canına kastı olmayan hiç kimse de patronun odasına girmek istemezdi, kendisi arkasından konuşmaya bile çekineceğiniz türden bir insandı, güç ve mevki sahibi biriydi elbette ama bunların yanında karizmatik, yakışıklı, uzun boylu, komik, alışılmadık, cezbedici, seksi, zeki ve azimli biriydi ve büyük ihtimalle malafatı da büyüktü. Henüz 25 yaşındaydı, ismi Dicle’ydi ve Alexander Skarsgard ile dost hayatı yaşıyordu.
Kafamı kapıya yaslayıp içerden gelen sesleri duymaya çalıştım, boğuk bir erkek sesi çarptı kulağıma, boğazımı temizleyip kapıyı açtım, kapıyı açar açmaz suratıma çarpan sigara dumanıyla boğazım yandı, gözlerimin yaşardığını da hissediyordum, aralık kapının ardından gözlerimle hızlıca odayı taradım patron Dicle masasında ayaklarını uzatarak oturuyordu fakat ilginç olan bu değildi, ilginç olan şey karşısında oturan o 7 adamdı.
Hepsi siyah takım elbiseleriyle koltuklara kurulmuş oturuyordu. Kapıyı açmamla beraber tüm kafalar bana çevrildi. Boğazımı temizleyip Dicle’ye döndüm;
Huriye: Buyrun size teslim etmemi istediğiniz evrakları getirdim.
Dicle: Eyvallah ciğerim. Oturmaz mıydın bizimle beraber?
O sırada takım elbiseli adamları göz ucuyla incelemeye devam ediyordum normalde hiçbir insanı bu kadar uzun süre taciz edercesine izlemezdim ama bu farklıydı, dövmeleri olan adamdan alamıyordum gözlerimi.Patron dalıp gittiğimi fark etmiş olacak ki sorusunu yineledi.
Dicle: Pışt fıstık oturacak mısın oturmayacak mısın?
Gözlerimi kırpıştırıp boştaki koltuğa oturdum, patron normalde asla böyle isteklerde bulunmazdı bu sebepten ötürü biraz şaşırmıştım.
Dicle: Aslında biz de tam senden bahsediyorduk.
Benden mi bahsediyorlardı? Bu ne demek oluyordu? Hafifçe kaşlarımı çatarak patrona döndüm.
Huriye: Nasıl yani?
Dicle masaya uzattığı ayaklarını indirdi ve sandalyesinden kalkıp tam karşımda durdu, sigarasından bir nefes alıp takım elbiseli adamlara döndü.
Dicle: Terfi etmek ister misin Huriye?
Soruya anlam veremedim, bu işe başlayalı sadece 3 hafta olmuştu, şimdiden terfi alacak kadar başarılı bir performansım olduğunu da düşünmemiştim açıkçası hiçbir zaman fakat kim terfi etmek istemezdi ki..
Başımı salladım
Huriye: Tabi ki isterim.
Dicle sigarasından son bir nefes daha alıp bana doğru yaklaştı,
Dicle: Tebrik ederim o halde seni, sana çok daha farklı bir pozisyon ve fazlasıyla yüksek bir maaş vereceğiz, bunu hak ettin.
Şaşırmıştım. Tüm kafa karışıklığımla beraber sorumu sordum
Huriye: Yeni pozisyonum ne olacak?
Dicle: Satıyoruz seni, Bts’in kölesi olacaksın artık.
Ne. Bu da ne demekti? Anlam veremedim
Huriye: Nasıl yani?
Dicle: Seni sattım. Ahahahah. Sattım seni. Aahahahha.
Kahkaha atmaya devam etti ben de o sırada tüm kafa karışıklığımla karşımda oturan 7 seksi adama bakıyordum. Bts ne demekti ayrıca? Her şey çok anlamsızdı.
Huriye: Evet..evet ama anlayamıyorum..bu ne demek oluyor..bts nedir?
Dicle: Sevgili Huriye..bts bu karşında gördüğün mafyanın piyasadaki ismidir. Bts ve ben ezelden beri tanırız birbirimizi ve hep çok yakın dosttuk. Jungkook kardeşimin doğum günü olduğu için ona bir köle satın almaya karar vermişler, ben de seni işe aldığım günden beri hep senden çok iyi bir köle olacağını düşünüp dururdum. Tabi Jungkook’un bu isteğini duyunca aklıma direkt sen geldin. Senin ismini verdim. Rızan varsa seni köle olarak alacaklar.
Ne? Nasıl yani? Köle mi? Neden köle olmak isteyeyim ki?
Hiddetle yerimden kalktım.
Huriye: Tabi ki rızam yok! Kimsenin kölesi olmam ben!!
Dicle umutsuzca başını salladı.
Dicle: Şaka olsun diye dedim onu ya..rızana gerek yok aslında..
Masasındaki telefona uzandı ve rastgele birkaç tuşa bastı
Dicle: Paketimiz gitmeye hazır, gelip alabilirsiniz.
Bu durumda paket ben mi oluyordum? Bu da ne demek? Hayır!
İçeri iki bodyguard girdi, kısa boylu olanı tanıyordum. Adı Zilan’dı ve milletin götüne parmak atmasıyla tanınırdı. Zilan isimli bodyguard beni kolumdan tuttuğu gibi çekiştirmeye başladı. Çığlıklar atarak odadan sürükleniyordum. O sırada Dicle ve Bts denen mafya el sıkışıyordu.
Dicle: Güzel pazarlıktı, başka bir zaman tekrardan köleye ihtiyacınız olursa mutlaka beni arayın, elimde Zeliha isimli müthiş bir parça var.
O sırada çığlıklar atmaya devam ediyordum, Zilan kolumdan çekiştirerek beni asansöre doğru sürüklemeye devam etti. Havaya tekmeler atıyor, ağzımdan tükürükler saçarak yardım çığlıkları atıyordum.
Huriye: Bu yaptığın yanına kalmayacak adi!!!
Dicle’nin kötü adam kahkahalarını duyuyordum..bu birinin sandığım gibi olmadığını anladığım ilk an değildi ne yazık ki. Dicle adi bir şerefsizdi..alexander skarsgard’la yatmayı hak etmiyordu. O sırada asansör bulunduğumuz kata geldi ve yaka paça asansöre sokuldum. Lanet olsun. Lanet olsun!!Yeni edebiyatımızın yeni eserlerinden birini okudunuz..eger hoşunuza gittiyse vote atmayi ve yorum bırakmayı unutmayin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bir acı yaşam
Teen FictionHuriye büyük şehire hayallerini gerçekleştirmek icin gelmiş bir genç kızdır. Yeni başladığı işinde her şey yolunda giderken bi anda dengeler değişir ve kendini bambaşka bir hayatın içinde bulur.