1

1.1K 133 72
                                    

"Orospu çocukları!"

Bilgisayarının başında sinir krizi geçirerek saçlarını çekiştirirken bir yandan da takım arkadaşlarına sövmekle meşguldü Hoseok. Hep mi nooblar denk gelirdi? Bir kez daha şansına sövdü ve tüm takımı report ederek lobiden çıktı.

Artık canına tak etmişti rank atlayamamak. Yeterince agresif ve hatasız oynuyor, kendi koridorunu rahatlıkla domine ediyordu ama iş takım fightına geldiğinde ya da karşı takımdan gank yediğinde, her şey bir anda terse dönüyordu. Takımındaki eziklerin, karşı şampiyona defalarca kez ölüp, iyice kastırmasıyla mala dönüyordu oyun. Kendi koridorunda üstünlük kurması da hiçbir boka yaramamış oluyordu bu sayede.

Her oyunda karşı takımın MVP sinden daha iyi olmasına rağmen takıma gelen troll ya da feederlar yüzünden kaybetmek kanına dokunuyordu artık. Rastgele birinin profiline girdiğinde içi kan ağlıyor, rütbelerini gördükçe kan beynine sıçrıyordu resmen.

Kendi profiline girip oyun geçmişini açtı. Canını dişine takarak oynadığı son dört oyunun hepsini MVP olarak kaybetmişti. Rütbe atlamak için girdiği dereceli oyunda, kazanmak bir yana dursun deli gibi rank düşüyordu.

Sinirle oyun geçmişinden çıktığında, odasının kapısının tıklatılmasıyla başını arkaya çevirdi ve elinde dolu bir yemek tabağıyla kendisine gülümseyerek bakan Somi'yi gördü.

Gün sırası bu hafta annesindeydi. Altın günlerinden iç hoşlanmasa da midesinin bayram edeceğini bilmek, bir nebze olsun mutlu ediyordu Hoseok'u.

"Ne yapıyorsun bakalım?" Diyerek tabağı masaya bırakıp, yatağına oturan Somi'ye doğru çevirdi dönen sandalyesini ve omuz silkti.

"On sekiz kadının fütursuzca dedikodu yapıp mezdeke oynadığı bu evde hayatta kalmaya çalışıyorum."

Hiç vakit kaybetmeden tabaktaki kısırı kaşıklamaya başladığında, onun bu huysuz haline güldü Somi ve bilgisayar ekranına baktı göz ucuyla.

"Lol mü oynuyorsun? Annen de içeride 'oğlum şöyle çalışkan, böyle zeki' diyerek nispet yapıyor. Bu gidişle barajı bile geçemezsin yavrum, haberin olsun."

"Aman sen de başlama şimdi." Dedi Hoseok elini kaldırıp, bezgin bir ifadeyle. "O iş yaş, unutsunlar bu sene üniversiteyi."

"Böyle oyun oynayarak bir baltaya sap olamazsın he, benden söylemesi. Bari yayın falan aç da en azından bir mesleğin olsun, para kazan."

"Tabii canım! Millet de benim gibi Bronz ligden çıkamamış bir andavalı seyredecekti, değil mi?"

Hırsla kıymalı börekten kocaman bir ısırık aldığında, kahkaha atmıştı Somi, dolu yanaklarıyla sinirli sinirli konuşan bir sincap vardı resmen karşısında şu an.

"Oğlum ben bile platinim lan, utan kendinden!"

"Ne?!" Diye bağırdı bir anda gelen şokla gözlerini kocaman açarak ve konuşmak için hızlı hızlı çiğneyip midesine gönderdi böreği. "Nasıl ya, nasıl ya! Ne demek platinim? Ben bu oyuna yıllarımı verdim ulan. Yemedim, içmedim yüz altmış yedi saat elo kasmaya çalıştım. Ne demek platinim?"

"Hayatsız." Diye mırıldandı Somi göz devirerek. "Oğlum iki tatlılık yapıyorum kapımda kul köle oluyor erkekler. Benim bir şey dememe gerek kalmadan kasıyorlar zaten charı. Kadın olmanın ekmeğini yiyorum anlayacağın."

Hoseok, hayretle gözlerini açıp karşısındaki kıza bakarken içindeki öfkeyle kendini dağa taşa vurası geldi. Yıllardır verdiği çabanın, emeğin bir hiç olduğunun bu şekilde acımasızca yüzüne vurulması canını yakmış, erkeklere lanet etmişti.

"Neyse sen ye yemeğini, derslerini de çalış güzelce. Hadi kaçtım ben." Diyerek yataktan kalkıp odadan çıkan kızın arkasından bakarken hala üstündeki şoku atlatamamıştı.

Nasıl olurdu ya? Yıllarca emek vermişti bu oyuna, kaç tane smurf hesap açtığını kendisi bile bilmiyordu. Hayatının şokunu yaşıyordu Hoseok. Hiç emek vermeden, sadece kadın olduğu için hesabını kasmışlardı lan. Bu hiç adil değildi.

"Keşke kadın olsaydım." Diye mırıldandı hüzünle ve başını ellerinin arasına alıp sarstı kendisini. Ağlamak istiyordu, kendini duvardan duvara vura vura ağlamak istiyordu şu an.

Deli gibi hareket ederken saniyelik olarak beyninde yanan ampulle bir anda durdu ve başını kaldırdı. Gözleri, arkadaş listesindeki platin, usta, elmas ligde olan arkadaşlarında dolandı bir süre. Hüzünle kasılan suratında şeytani bir gülümseme oluşmuştu bu sefer.

"Lan!" Diye bağırdı istemsizce içinde oluşan heyecanla ve ayağa kalktı. "Kadın olmama gerek yok, öyleymiş gibi davransam da yer bu orospu evlatları."

Hızlıca kendi hesabından çıkış yapıp, kayıt ekranını açtı ve parmaklarını klavyede gezdirmeye başladı.
"Kurtuluş için küçük bir bedel sadece..."

Küçük müydü gerçekten?




-----------

Sen kafayı yemişsin Hoseok, ayıktırayım...

Gamer SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin