Ben Edward. 17 yaşındayım ve Rio'da yaşıyorum. Ingiltere'den beni buraya yaşanan büyük bir cin katliamı sürükledi. Sevgilim Melissayla yaşıyorum. görünmeyen varlıklara karşı inanılmaz bir ilgim var. Onları düşünürken kafayı yiyecek gibi oluyorum. Bazen onlarla dostluk kurup konuşmayı yada başka birisinin bilgileri için onları kullanmak istiyordum. Bana göre çok güzel birşeydi bu. Ama ben onlarla ilgilendikce onlar benle uğraşıyordu. Gece halk arasında karabasan olarak ve tıpda uyku feci olarak adlandırılan şey bence kesinlikle onların işi. Bana bu hemen hemen her gece oluyor ve gerçekten bu çok hoşuma gidiyordu. Bir cinle evlenip öyle yaşamalıydım aslında. Belkide çoktan delirmiştimde haberim yoktu ama garip birşey beni onlara çekiyordu. Sevgilim Melissa bu durumdan rahatsız değildi çünkü o bir satanistti .
Bazen birlikte Cin çağırıp onlarla dalga geçiyorduk bu benim sen sevdiğim şeylerden biriydi. Hayatım böyle sürerken bir gece büyük bir gürültüyle uyandım. Etrafıma baktığım zaman giysi dolabımın yerde olduğunu gördüm. Saat sabahın 4 üydü Garip ki Melissa hala uyuyordu . Yüzümdeki kocaman Gülümsemeyle ;
- Bu kadar mı ? Diye fısıldadım . Ensemde soluk alma sesleri etrafta koşturma sesleri duyuyordum. İlk defa bi tedirginlik yaşamıştım. Koşturma sesleri evimde beliren gölgelerle desteklenince artık korkuyordum. Aslında bir yandan da hoşuma gitmiyor değildi. Sesler iyice artınca kapı açıldı ve yerden 15-20 cm yüksekte bana doğru yaklaşan siyah ve gözleri uzay boşluğu gibi olan bir varlık bana doğru yaklaşmaya başlamıştı. Iste bu, beni gerçekten korkuttu. Ilk defa bu kadar yakındım onlara, bana iyice yaklaşınca İbranice birşeyler söyledi ben korkudan nerdeyse ölücektim ve bana birseyler daha söyleyip cevap beklercesine bana doğrudan baktı cevap verecek bir durumda değildim sadece düşünebiliyordum .Birkaç saniye sonra bana bağırmaya başladı ve etrafımda hızla dönüyordu ne yapacağımı bilemedim ve ona bağırarak ;
- Lanet olası dediklerinden hiçbirşey anlamıyorum .! Dedim . Bir anda durdu ve öylece put gibi kaldı . Ben onu incelerken beynimde çok kötü bir ağrı hissettim nerdeyse beynim patlayacaktı. Omzuma bir el dokundu ve hızlı bir şekilde arkama döndüm. Karşımdaki Melissaydı ve gözlerinde arkamda duran cindeki olduğu gibi bir derinlik vardı bana öylece bakıyordu ve fısıldadı ;
- Bizi istemiyor muydun ? Seni almaya geldik...O an kendimi çok kötü bir durumda hissettim. Sevdiğim kadının içine cin girmişti ve duruma göre evimde birden fazla cin vardı. O telaşla Melissa'ya bir tokat attım. Tokat atmamla yere düşmesi bir oldu. Yerdeyken hareketsizdi ve titriyordu. Ben ona odaklanmışken arkamdakini tamamen unutmuştum ve onun kendisini hatırlatması çok da gecikmedi. Bir anda sırtımda yanma hissettim, dengemi kaybedip yere düştüm. Tam da Melissa nın yanına. Son hatırladığım onun bana bakarak attığı o pis gülüşüydü. Sabah olmuştu. Yanımda Melissa yoktu ve evin içinde onun adını bağırarak aramaya başladım. Ses gelmeyince tek tek odalara bakar şansımı denemiştim. Bütün odalara battıktan sonra banyoya bakmaya karar verdim.
Banyodan su sesleri geliyordu. Ama daha biraz önce duymamıştım. Yoksa gitmemişlermiydi ? Hızla banyoya yöneldim. Banyoda büyük bir küvet vardı ve dolu haldeydi. Etrafından sular akıyordu. Suya yaklaşınca içinde bir kadın bedeni olduğunu anlamak pek de zor değildi . Bu Melissaydı. Onu görünce şoka uğradım. Gözleri açık bir şekilde boş ve soğuk bir vaziyette öylece bana bakıyordu. Nabzını kontrol ettim ama atmıyordu. Ne yani hayatımın kadını, sırdaşım, tek kafa dengim ölmüş muydu şimdi ? Ona sarılarak ağlamaya başladım ama bu onu geri getirmeyecekti. Ona son kez bir bakıp eşyalarımı ve bütün paramı küçük bir çantaya koyup hızla evden çıktım.
Bunu ne kadar istemesem de garip bir his aksini söyleyip beni evden uzaklaştırdı. Çünkü ortada bir insan ölüsü vardı ve tabiki evde bulunan büyü malzemelerim, Melissa nın küçük tatlı ve ölü kedileri, kanlı geçen büyü seansları.. Bunların hepsini üstlenip hapishanede bir ömür geçiremezdim. Aklımda cinlerden arkadaş edinip intikam almak vardı.
Hızla evden uzaklaşıyordum. Büyü konusunda benden daha usta olan arkadaşım Richard ın yanına geldim. benim neden geldiğimi cinleri ona söylemişti ve birşey demeden sürekli gözlerimin içine baktı. Sessizliği bozum ;
- Dostum buraya neden geldiğimi biliyorsun. Yardımına ihtiyacım var. Melissa öldü ve b-ben ne yapacağımı bilemedim. Yardı..Richard;
- Hemen işe koyulmalıyız dostum. Neredeyse bütün ifritleri toplamışsın başına. Evdeki yaptığın koruma büyüsü zayıfladığı için girebilmisler evine. Ben birkaç cinimi yollayacaktım ama biliyorsun zuzula kabilesinin ifritleri..- Gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum sadece aklımda o koruyucu cinlerin evimden nasıl uzaklaştıkları. Onlar en iyi koruyucularımdı ve beni bırakıp gittiler.
Konuşmadan bir süre bekledikten sonra ifritlerin buraya geldiğini bir cinden öğrendik. Evde büyük bir rüzgar esmeye başladı siyahlar beyaza karşı...
Richard bayılmıştı çünkü o zuzula cin kabilesinin kralını görüyordu. Tekrar sırtımda bir yanma hissettim. Sanki kazağım alev almıştı. Yere düştüm. Uyandığımda yanımda Richard da vardı . Ne kadar uyandırmaya çalışsam da öylece uyuyordu. Etraf mor gibi boğuk bir renkle kaplıydı. Evin içinde gezerken duvarın köşesine dayamış elleri arkasından duvarda bana bakan bir varlık gördüm. İblis olduğunu düşünüyorum. Ona bakmadan ordan uzaklaştım . Ama o beni bırakmak istemiyordu. Tam ensemde ben nereye gitsem oda geliyordu ensemde kavurucu soluklarını hissederken karşımdakini görünce arkamdaki iblisi tamamen unutmuştum.
O benim koruyu cinlerimden biriydi. Hızlıca bana doğru uçmaya başladı ben yere yatmıştım iblisi yok ederek beni kaldırdı. Ama nasıl burdaydı ? Onu da buraya hapsetmişler. Burası gerçek dünya değilmiş yani boyut içinde kalmıştık . Pencerenden dışarıya bakmak istedim. Bakmaz olaydım. İrili ufaklı tamamen kömür siyahı bedenleriyle bana bakan cin ordusu.. (666)
Kolumdan hızlıca çeken birini hissettim bu Richard dı uzun bir süre koştuk ve ormana geldik. Ormanın derinliklerinde bir mağra varmış ve oraya gitmeyi düşündük. Cinim duraksadı. Onu görmezlikten gelip mağraya girdik. En derinine saklandık. Aslında saklandığımızı düşündük. Çok geçmeden sırtımdan çekilerek gidiyordum yere düştüm. Bu sefer saçlarımdan tutularak sürükleniyordum sırtımı kesen çakıl taşları bunu x2 acıya dönüştürüyordu. Sonra havaya kaldırılıp hızla duvara çarpıldım. Omurgalarımın ve sırtımın acısı beni çığlık atmaya zorluyordu. Cin duraksadı . Bu sanırım bir cinniyaydı (dişi cin). Beni boynumu sıkarak duvara yasladı ve birşeyler söyledi ;
- Sen benimsin.Bu cinniya müslüman bir cinmiş. Bense hırıstiyan. Bu mağra onun eviymiş. Sebebi açıkça belli ki ben büyülerimin birinde cinlerle dalga geçerken zuzula cin kabilesinin en küçüğünü öldürmüşüm. Cinniyanın adı Rahba ymış . Ben kendi isteğimle Müslüman olursam Allah'ın beni bazı şeyler için affedebileceğini belkide bu cinlerden kurtulabileceğimi söyledi . Bu benim için bir kurtuluştu. İslam dinine kendi razımla geçmiştim ve bayıldım. Ne oluyordu ? Ölücek miydim. Yoksa Allah (c.c) beni affetmemişmiydi ?
Uyandım. En başından kaçtığım yerde. Ingiltere'deydim. Artık Müslümandım ve Rahba benim yanımdaydı. Onu hissedebiliyordum. Bana tek tek Islam dininin kurallarını, yasaklarını, şartlarını tek tek anlatmıştı. Türkiye'ye taşınma kararı aldım. Annem babam ben küçükken ölmüşlerdi. Yani bana karışıcak biri olmadığı için evimi satıp Türkiye'ye yerleştim. Türkçe öğrenmek için birkaç ay kursa gittim. Düzenli bir yaşamım vardı . Namazlarımı kılıp oruç tutuyordum. Artık daha irade sahibi imanlı biriydim. Başıma görünmeyen varlıklarla ilgili bi sorun gelmiyordu. Artık öğrenmiştim ;
- Onlarla dalga geçmemeliydim
- Kendi hayatıma bakmalıydım
- Adlarını ağzıma bile almadımHerşey yolundaydı. Ama tabi Şimdilik... :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cinler Hayatı
Horrorİlgi olursa kitabımın 2. serisini yazmayı düşünüyorum umarım beğenirsiniz iyi okumalar. Saygılarımla M.İ.K