Kocaman açmış olduğu gözleriyle etrafı süzerken hafif aralık ağzıyla yolun ortasında bekliyordu.
Bir anda bastıran yağmurla sırılsıklam olan kıyafetleri üstüne yapışmıştı. Bir zaman sonra hava almadığı için üşütmeye başlayan tişörtünü eliyle geriye doğru çekti.
Sesli bir şekilde bedeninden ayrılan tişörtün parçası kocaman şişerken aynı anda derin bir nefes aldı.
Aralıksız yağan yağmur damlaları eşliğinde kafasını kaldırıp karşısındaki gülümseyen bedene baktı. Güzel bir gülüş değildi bu, buram buram alay kokuyordu.
"Neden yapıyorsun bunu?"
"Keyfim ve kahyası böyle istiyor."
Konuşurken gülümsemesi daha da büyümüş, tüm yüzüne yayılmıştı.
Titreyen gözlerle hiçbir hareketini kaçırmak istemezmiş gibi onu süzerken suratında acı bir tebessüm oluştu.
Sokak ortasında kapkara gözleriyle çipil çipil bakan genç çocuktan birer damla döküldü. Acı çekiyordu.
Elindeki şemsiyeyi kapatıp ayağa kalkan bedene boş gözlerle bakıyordu. Yanına doğru adımlarken ayakkabılarının çıkardığı tok ses sessiz cadde de yankılanıyordu.
Tam dibinde adımlarını durdurup keskin bakışlarla elini kaldırmıştı.
Çenesinden sımsıkı tutup eğilen başını yukarı doğru kaldırdı saatlerce yağmurda kalan bedeni.
"Tek ayağını kaldır ve gün ışığını görene kadar burada bekle."
Dolmuş gözlerini karşındaki bedenden kaçırıp sessizce mırıldandı.
"Hava çok soğuk, üşüyorum."
"Beni alâkadar etmez, biliyorsun."
"Beklemezsem?"
Başını yukarı kaldırıp yukarı kalkan kaşlarıyla sormuştu bu soruyu.
Gülümseyerek kafasını iki yana salladı. Geriye doğru adımlarken şeytanı andıran gözlerini çekmiyordu üstünden.
Ufak beden titreyen çenesiyle usulca gözlerini kapattı. Tek ayağını ayağa kaldırıp, kollarını iki yana açtı.
Gece uzundu...