tradin' jackets

124 17 4
                                    

bu sefer, ağaçların arkasındaydım. pek de umursamadan saklanıyormuş gibiydim çünkü zaten tüm dikkati benim jeongguk'umda olan yeni flört olacak salağın beni arkalarında kalan karanlık tarafta fark edebileceğini sanmıyordum.

önlerinde yaktıkları küçük ateşin dibine oturmuşlardı, adeta yapışık ikizler gibi sarmaş dolaşlardı ve ayrılmadıkları tüm süre boyunca benim sinir kat sayım artmaya devam ediyordu.

jimin: bu randevuyu biliyorum, dur neler olacağını söyleyeyim;
birazdan üşüdüğünü söyleyecek ve sen de ona ceketini vereceksin, sonra teşekkür etmek adına o bal dudaklarından bir öpücük çalacak
ve sen de buna karşı çıkacaksın, değil mi bebeğim?

bizim randevumuz gelmişti o an aklıma. hah, kesinlikle çok daha özenli ve güzeldi!

öncelikle geceyi geçireceğimiz büyükçe bir çadırımız vardı ateşimizin yanında. ateşimiz çok daha büyük, iç ısıtan türdendi ve ben, bir taneciğim, jeongguk'um, üşümesin diye öylece yere oturmamamız için minderler getirmeyi akıl edebilmiştim.

sonra jeongguk üşüdüğünü söylemiş, oyuncu bir şekilde titretmişti bedenini. kesinlikle bilerek yapıyor olduğu belliydi ve bunu saniyesinde anlamıştım ama yine de öylesine tatlıydı ki o an benim minik bebeğim! ona karşı çıkmak mümkün müydü ki? kesinlikle hayır! o yüzden anında kendimi ceketimden sıyırmış ve müntazam şekilde bebeğimin omuzlarına örtmüştüm. ardından güzelce bir öpücük filizlenmişti dudaklarımızda.

ah, ne de çok özlemiştim o güzel günleri!

jimin: şu an kesinlikle deja vu yaşıyor olmalısın, değil mi?

jeongguk: sus, jimin.

parmaklarım hala klavyede hareket ediyorken jeongguk'tan bir mesaj almayı beklemiyordum kesinlikle. fakat yine de yazdığı şeye pek de şaşırtmamıştı açıkçası.

jimin: susturmalısın, bebeğim

sonrasında dikkatimi telefonumdan çekip çiftimize yönelttim tekrardan. tam da dediğim gibi; yeni flört olacak salak, oyuncu titremelerini başlatmış, üşüdüğünü belirtiyordu. aramızda çok büyük bir mesafe olmadığından ve sessiz bir arazide olduğumuzdan çok rahatlıkla ne konuştuklarını duyuyordum.

"hyung," diye sızlandı tiksinç derecede bebeksi bir tonda tutturduğu sesiyle -tabii, bana tiksinç gelmesinin sebebi şu an benim yerime onun, jeongguk'umun yanında olması da olabilirdi ama boşverelim bunu-, yeni flört. kollarını göğsünde çaprazlamış ve iki büklüm olmuştu. hakkını vermek lazımdı, gerçekten iyi bir oyuncuydu. "üşüdüm."

yüzümde oluşan ifadeye bir tık az önce jeongguk'a yazdıklarım hakkında doğru çıktığım için kendini beğenmişlik ve gözlerimin önünde gerçekleşen olayın iğrençliğiyle bir memnuniyetsizlik yerleşmişti. tanrı aşkına, asıl jeongguk'un mini mini vücudunun korunup kollanması, sarılıp sarmalanması gerekiyordu, diğer yeni flört olacak salağa ne hacetti ki?!

"şu battaniyeyi üzerine atalım," dedi jeongguk, yanlarında getirdikleri sepetten ince battaniyeyi çıkartırken. o an içimde patlayan konfetilerin sebebi belliydi tabii ki: kendi ceketini vermemişti! "şimdi daha iyi mi?"

yeni flörtün suratındaki memnuniyetsizlik aslında oldukça belirliydi ama jeongguk sanırsam görmezden geldi. eh, bu benim işime gelirdi! yeni flört kafasını hayal kırıklığıyla da olsa olumlu şekilde salladığında jeongguk küçük bir gülümseme kondurmuştu güzelim suratına ve eski konumuna geçip kafasını kaldırarak gökyüzünü izlemeye devam etmişti.

jimin: bundan daha iyisini yapamazdın.
benim iyi çocuğum olmaya devam ediyorsun.

benim minicik jeongguk'uma sorumluluk yüklemeye çalışan o salağa iyi olmuştu; asıl o jeongguk için çabalamalıydı, jeongguk onun için değil!

"hyung, annem arıyor, hemen geliyorum," diyip ateşin yanından uzaklaşan yeni flörtü gördüğüm an hemencecik, bir saniye bile üstünde düşünmeden harekete geçtim; saklandığım ağaçların arkasından sıyrıldım ve özlediğim bedene doğru ilerledim. yeni flört baya bir uzaklaşmışa ve bizim olduğumuz yere sırtını dönmüşe benziyordu, şu anlık tehlikede değildik, o yüzden rahatça hareket edip saçlarına doğru eğildim bebeğimin ve kocaman, kokulu bir öpücük kondurdum tam üstlerine. aniden gelen dokunuş karşısında biraz korkup irkilse bile tabii ki kim olduğumu biliyordu biriciğim o yüzden sadece tatlı, mırıltılı sesiyle adımı sayıklamıştı. öpücüklerime saygısı vardı ki, ancak uzun öpücüğüm son bulduğunda kafasını hareket ettirip arkasına doğru eğdi. şimdi üstüne doğru eğilen benimle tersten de olsa göz gözeydi.

"çok tehlikelisin," dedi gözü bir anlığına yeni flörtünü kontrol edip tekrar bana dönerken. hala uzakta ve sırtı dönüktü o salağın bu yüzden bir sonraki hareketini rahatça gerçekleştirmişti; bir elini enseme doğru iliştirdi ve uyguladığı baskıyla kendisine iyice yaklaşmamı sağladı. dudakları dudaklarımın üzerinde yer edinmeden önce ise tek bir şey söylemişti. "ve ben bunu çok özlemişim."

hiçbir olayı olmadığı için çok rahat yazdığım bir kurgu, çok hoş 🦾

deja vuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin