Yine dönüyorum evime, evimize. Oralarda bir şeyler eksik. Orada, kalbimde, yanımda. Sen misin o eksik Jinjin? Boş hissettiriyor.
Susayıp mutfağa giriyorum, beraber yaptığımız yemek tencereleri ne kadar da her şeyden habersiz duruyor. Garip, değil mi? Daha dün beraber yaptık bu yemekleri.
Sonra elimde su bardağı ve boğazımdaki yumruyla salonumuza giriyorum. Gözlerim doluyor, koltuğumuza oturuyorum. Daha birkaç gün önce burada kucağımda uyuyordun Jinjin. Anlayabiliyor musun? Saçımı bağlamıştın, gülümseyerek "Sen yaptıysan güzeldir." demiştim. Güzeldi Jinjin, çok güzeldi. Zaten ne fark eder ki? Ancak şimdi o anı hatırlayınca sadece gözümdeki yaşlar ve kırılan bir bardak ile karşılaşıyorum.
Küfür savurup cam kırıklarını toplamaya başlıyorum, sen olsan buna asla izin vermezdin diyip geri çekiliyor, odamıza doğru yürümeye başlıyorum Jinjin.
Odamıza giriyorum, kıyafetlerin her yerde. Sonra kendimi bırakıyor, dizlerimin üzerine düşüyorum. Yerdeki kıyafetlerinin üzerine ve odaya sinen kokunu içime çekiyorum. Dünya üzerinde milyarlarca koku varken, en güzel koku nasıl seninki olabilir? Aklım almıyor sevgilim. Sanırım gerçekten aşık olmuşum. Sana yanıyorum.
Yanıyor muyum? Zaten kül olmuşum, daha ne kadar yanabilirim ki? Ancak benim her kül tanem bile sana yanıyor Jinjin. Böyle bırakmamalıydın beni, sözlerimiz vardı.
Sonra kendimi banyoya atıyorum, burada sevişlerimiz, gülüşlerimiz saklı Jinjin. Beni hep minik bir bebekmişim gibi yıkardın Jinjin. Sonra "Hey, ben bebek miyim?" derdim, gülerdin. Şimdi tek başıma, buz gibi gelen ama sıcacık suyla yıkanıyorum sevgilim. Tek başıma, mahvolmuş şekilde seni hatırlıyorum.
Kendi vücuduma bakıyorum, beni her yerimden öperdin sevgilim. Sonra banyodan çıkıyor, yerdeki kıyafetlerinden alıyorum. Seninkileri giyip kendimi yatağa, yatağımıza atıyorum. Buradaki sarılışlarımız, uyumalarımız bana ağır geliyor. Seni çok özlüyorum.
Sonra kendimi hıçkırık okyanusuna bırakıyorum, nefesim her kesildiğinde gözyaşlarım şiddetleniyor. Yorgun düşüp tavanla bakışarak kalbimin hızını düzeltmeye çalışıyorum. Sana sarılmak istiyorum, ve "Beni asla unutma." demiştin, sence unutabilir miyim sevgilim?
Her şeyimdin, her şeyimsin. Ailem, en yakın arkadaşım, sevgilimsin (sevgilimdin). En önemlisi, benim evimsin. Bir insan her şeyini, evini terk edebilir mi? O, seni benden aldı sevgilim. Umarım şu an olduğun yerde çok mutlusundur, çünkü tek önemli olan bu.
Hâlime gülüyor, ayağa kalkıyorum. Gülüyor muyum Jinjin? Sen yokken nasıl gülebilirim? Ne haddime ki? Çok özlüyorum. Sanırım bu hâlimi görsen bana kızar, zorla yemek yedirir ve bol bol öperdin sevgilim.
Sonra banyodaki yuvarlak aynamızdan kendime bakıyorum, kendime mi bakıyorum? Bu ben miyim Jinjin? Karşımda duran kişinin rengi atmış, mosmor göz altlarına sahip bir ruh gibi görünüyor. Bu ben değilim, bu ben olamam. Bu ben değilim, bu ben olamam. Bu ben değilim, bu ben olamam. Kaç kere bunu tekrar ettiğimi bilmiyorum. Kendimi mi kandırıyorum? Bu ben miyim?
Burası beni mahvediyor diye dışarı, parka çıkıyorum. Burada minik bir erkek çocuğuyla karşılaşmıştık Jinjin. Kaybolduğu için ağlıyordu. Sen ise bir baba gibi onu güldürüp etrafta arayarak annesini bulmuştun. O zaman emin olmuştum Jinjin, sen benim için doğru kişisin.
Sonra bir sigara paketi alıp evimize gidiyorum, balkonumuza çıkıyorum. Hep sigara içtiğin için sana kızardım, neden şimdi böyleyim? Ardından vaz geçip sigarayı söndürüyor, öksürüklerle boğuluyorum. Şu pisliği nasıl içiyordun?
Yorgun düşüp koltuğa yatıyorum, kalp atışlarımı kontrol edemiyorum. Nefes alamıyorum, lütfen evine geri dön. Yanına gelmek istiyorum.
Gözlerimi kapatıyor, kendimi yorgunca uykuya bırakıyorum. Fakat yine oradasın, rüyalarımı süslüyorsun. Hep bu rüyada kalabilir miyiz? Nefes almaya çalışıyorum. Zorlanıyorum. Gözlerimi açamıyorum Jinjin. Ardından kendimi soğuk bedenim ile sıcacık bir uykuya bırakıyorum, yanına geliyorum sevgilim.
Tıpkı söz verdiğim gibi.