Bir sabah annemin kaktüs-lerinden biri kocaman bir çiçek açtı. Mosmor. Parlak mı parlak, iri mi iri. Koşup çağırdım annemi çok sevindi bu habere. Bu çiçek yılda bir açar-mış. Ömrü de bir günmüş.
Ben de sevdim böylece kaktüs-leri. Çok sıcak yerlerde meyve de verirmiş. Frenk inciri denirmiş ya da matriş. incir'e benzermiş ama kabuğu dikenliymiş. Bence alıngan çiçeklerdi kaktüsler. Onları insanlar incittiler. Onlar da dikenler büyütmeye başladılar gövdelerin de yapraklar yerine. Gül dikenleri gibi değil ince ince. insanlar bu dikenlere aldırmayınca, anlamayınca kaktüs'ün söylemek istediği iyice sertleştirmiş dikenleri.
Kıymetleri bilinsin diye yılda bir kez açar çiçekleri. Diken ile sardılar meyveleri. Dikenleri sertleştikçe dayanıklı bitkiler oldular. Kurmaktan korkmadılar. Çöllere kaçtılar. Çöllerde adam boyu büyüdüler. Kurakta boy attılar. Yaprakları da gelişti. Kışın çiçek açanı da görüldü.
insanların dikenleri olmadığı için rahat değiller. Büyük çocuklar dövüyor bazen küçükleri. Kimi çocuklar herkesle alay ediyor, onları üzüyorlar. Büyükler bile bazen insanları üzmekden tat alıyorlar.
Sordum Anneme; "insanların kaktüsler gibi dikenleri olsaydı ne iyi olurdu, değil mi?" diye. Annem güldü ama üzgün bir gülüştü bu. "Niye özeniyorsun kaktüsler?" dedi."insanlar incittiler seni, sen de yanıt ver onlara. Dikenlerin olmasın ama dayanıklı ol kaktüs gibi." Dedem bu sabah diken diken saçlarıma bakarak "benim kirli saçlı, kirpi huylu torunum." Dedi. "Kızınca çıkartıyor dikenlerini."
Kirpi de alıngan bir hayvan mıydı acaba?
Yoksa utangaç mı?Canlarım sizinle yaşarken çok rahatım. Siz hiç kızdır-mıyorsunuz beni. Kaktüsler gibi çok yaşayın e mi?