Kapının girişinde yeşil duvarın sağında duran püsküllü takvim yaprakları 25 Eylülü gösteriyordu, belki ileri bi tarihte olabilir, hayatın maratonluluğundan ya da hızlılığından olması gerek bazen unuttuğumuz olaylardan biri; Günü gününe günleri takip etmek...
Çamurlu yolların uzadığı, hayatın gerçekton zor olduğu bir yer burası. Medeniyetten kopmamış ama kopmak üzere olan ; Her şeyi bırakılıp terk edilesi ama havasıyla, suyuyla, taşıyla, insanıyla tam bir manevi ruh cenneti...İnsanlık gelişmişlik düzeyi değil insanlığın gelişmiş olduğu bir yer...Bir yanda yaz diğer yanda kış....Bir yanda siyah diğer yanda ise beyaz...
Ekmek arabasının verdiği koku veya Akasya Hanım'ın komşularından birinin yaptığı lezzetli el işlerinden biri olması lazım ki sokağı boydan boya kaplamış enfes bir koku vardı. Ama takvimlere tekrar bakılınca günlerden Pazar olduğunu anlamış ve evin turşu dolu balkonuna çıkan, evin genç kanı Atilla'sı ekmek arabasını beklemeye başlar ve tabikide utangaç tavırlarının verdiği güzelliğiyle akla kazınan kızı ; Yezid'i.
Soğuk bir Eylül havası içinde, tekerleklerin zor döndüğü, yokuşun başında ki sevimli ilkokulun önünde duran kırmızı kamyonet ve içinden inen Yezid ve babası Kurt Salih Abi'den başkası değildir. 'Kurt' denmesi herhalde tecrübesi ve sevecenliğinden ola ki rahatsızlık duymuyordu. Tabi bide kendi yaşıtlarının ona 'abi' demesi de bundan kaynaklanır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maviye Yolculuk
Spiritual- ÖNSÖZ - Hepimiz gelecek kaygısı içindeyiz. Hayatın bu süregeliliğinden sıyrılıp her okunduğunda ayrı bir tat ayrı bir duygu hissetmek için yazılmış, küçük cümleciklerden oluşan büyük bir mavi kitap. Hadi başlayalım...